Hizbullah'ın İsrail saldırılarına hedef olması, İran'dan İsrail'e yönelik beklenen misilleme bölgedeki İran destekli şii örgütlerini yeniden gündeme getirince, konuyla ilgili yorumlar "mezhepçilik" tartışmalarını beraberinde getirdi.
Hürriyet gazetesi yazarı Nedim Şener, Cumhuriyet gazetesi tarafından "mezhepçilik" ile suçlandığını yazdı.
Herkes bir yana da Uğur Mumcu'nun öldürülmesinde “taşeron” olarak rol oynamış, Yargıtay tarafından terör örgütü olarak onanmış Selam Tevhid/Kudüs Ordusu'nun bağlı olduğu İran'ı eleştirince Cumhuriyet gazetesinin bana “mezhepçi” iftirası atması, FETÖ'nün Taraf gazetesinde 2011 yılında “Ergenekoncu” diye atılan manşetini hatırlattı.
İran'ın yaptıklarını anlattığımda “mezhepçi” iftirası atan ve hedef gösteren Cumhuriyet gazetesi bana “Cumhuriyet gazetesi İrancı mı oldu?” şeklinde içimi yakan bir soruyu sorma hakkı veriyor.
Bu satırları da gerçekten üzülerek yazıyorum.
İSRAİL TEHDİDİ KUDÜS ORDUSU SUİKASTI
Uğur Mumcu 7 Ocak 1993 günü Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde, İsrail gizli servisi Mossad, ABD istihbarat servisi CIA ile Barzani ve PKK arasındaki bağlantıyı anlattığı; “Mossad ve Barzani” başlıklı yazısını yazmıştı. Eşi Güldal Mumcu'nun 2013'te yazdığı “İçimden Geçen Zaman” kitabında anlattığına göre; bir gün sonra, 8 Ocak günü Ankara'da İsrail Büyükelçisi kendisini davet ederek konu üzerine sohbet ettikten sonra “Öldürülmekten kokmuyor musunuz?” diye sordu. İsrail Büyükelçisi'nin uyarısından iki hafta sonra, 24 Ocak 1993'te Uğur Mumcu aracına yerleştirilen bomba ile öldürüldü. 2000 yılında Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı ve Uğur Mumcu suikast dosyasını raftan indiren ve “Umut Operasyonu”na çeviren dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan suikastın arkasında İran'ın Kudüs Ordusu bağlantısı olduğunu, onun da taşeron olarak kullanıldığını açıkladı.
YARGITAY'IN TERÖR ÖRGÜTÜ KARARI
Yargıtay tarafından iki kararla Selam Tevhid Kudüs Ordusu terör örgütü olarak onanırken İran gizli servisi mensupları ile bağlantılı sanıkların Türkiye'deki eylemleri tek tek sayıldı.
Güldal Mumcu'nun yazdıklarını Yargıtay kararları ile birleştirdiğimizde; İsrail Büyükelçisi'nin uyarısı sonrası bu örgüt Uğur Mumcu'nun öldürülmesinde taşeron olarak rol oynamıştı. Dava ile firari sanıklar yönünden devam ediyor. İşte şimdi Cumhuriyet gazetesi, İran'a ilişkin sözlerimden dolayı beni “mezhepçi” ilan ediyor. “Mezhepçilik” yapacak kadar bilgim bile yokken onların adına ben utandım doğrusu.
BÖLGEDEKİ OYUNLAR
Oysa ben sadece bölgemizde oynanan oyunlara dikkat çekmiştim. Çünkü soykırımcı İsrail'in sapık Siyonist ideoloji ile Gazze dahil Filistin'deki katliamlarından sonra yönünü Lübnan çevirmesi sonrası İran ile karşılıklı “misilleme” oyunu ilginç bir hal aldı. İsrail'in çağrı cihazları ile Lübnan'daki Hizbullah kadrolarına “toplu suikast” operasyonu sonrası Hizbullah lideri Hasan Nasrallah'a yönelik suikastı birçok yönüyle tartışma konusu oldu. Ben de Haber Global kanalında katıldığım programda İran'ın 2020'de Irak'ta CIA tarafından öldürülen İran'ın Devrim Muhafızları Kudüs Ordusu komutanı Kasım Süleymani suikastına verdiği göstermelik tepkiden başlayarak, Hamas lideri Haniye'nin Tahran'da Mossad tarafından katledilmesini pazarlık konusu etmesi, Büyükelçiliğine yapılan saldırı sonrası yaptığı ve sonuç alınamayan göstermelik füze saldırısını ile Nasrallah'ın öldürülmesi sonrası misillemesinde ortaya çıkan görüntüyü eleştirdim.
ABD'YE HABER VERİLEN MİSİLLEME
İran, Süleymani'nin öldürülmesi sonrası dönemin ABD Başkanı Trump'u arayıp Irak'taki ABD askeri üssüne 18 füze atacağını ama zarar vermeyeceğine dair göstermelik bir tepki vermişti. Haniye'nin öldürülmesi sonrası intikam yemini ederken Cumhurbaşkanı Pezeşkiyan'ın söylediği gibi “Gazze'de ateşkes” sözü karşılığı misillemede bulunmamıştı. Büyükelçiliği vurulduğunda da attığı füzelerin tamamı İsrail'in Demir Kubbe'si tarafından imha edildi. Nasrallah'ın öldürülmesi sonrası attığı balistik füzeler ise toprağa çukur açmaktan başka bir şeye yaramamıştı.
İRAN'IN Şİİ HİLALİ PROJESİ
Bunları anlattıktan sonra İran destekli Hizbullah'ın Suriye'de Esad rejimi ile birlikte kimilerine göre yüz binlerce ‘Sünni Müslüman'ı katlettiğini, Karabağ'ın kurtuluş savaşı sırasında aynı inanca mensup Azerbaycan'ı değil işgalci Ermenistan'ı desteklediğini ve yardım ettiğini söyledim. Ardından İran'ın Lübnan, Suriye, Bahreyn, Irak, Azerbaycan, Batı Afganistan ve Yemen'i içine alan “Şii Hilali” projesine değinerek İran'ın politikalarını eleştirirken “Şiiler İslam'ın kalbinde bir hançerdir” diye bilinen söze inandığımı ifade ettim.
CUMHURİYET'İN MEZHEPÇİ İFTİRASI
Eleştirim bir mezhep ya da onun mensuplarına değildi doğrudan İran'a yönelikti. Ama konuşmamın içinde bu cümleyi alıp beni bir anda “mezhepçi” ilan ettiler. Kimler mi? Sosyal medyada İran bayrağı ve Hizbullah sembolleri kullanan isimli isimsiz ve İrancı hesaplar, Türk Hizbullahı'nın Türkiye'deki siyasi uzantısı HÜDA PAR'lılar, Doğu Perinçek'in başında olduğu Vatan Partililer ve Cumhuriyet gazetesi.
Cumhuriyet gazetesi sosyal medya hesabından, uzun konuşmamdan kesip yayınladığı bir videolu haberde “Nedim Şener'den canlı yayında mezhepçi ifadeler”, sonra da “İslam'ın kalbinde hançer gibi... Nedim Şener'den canlı yayında mezhepçilik” başlıklı hedef göstermek amaçlı iki haber yayınlandı.
CHP'Lİ ÖZGÜNDÜZ'ÜN İFTİRASI
Hemen ardından kardeşinin Türkiye'deki Şii Caferilerin lideri Selahattin Özgündüz olduğunu öğrendiğim CHP eski Milletvekili Ali Özgündüz devreye girdi. Bir anda “mezhepçi” diye hedef gösterince linç ekipleri devreye girdi. Cevabını verince de bir kullanıcı, “Ali Özgündüz'ün Türkiye'de 10 milyon Şii Caferilerin lideri Selahattin Özgündüz'ün kardeşi olduğunu ve tek sözü ile 10 milyon kişinin sokaklara çıkacağını” yazdı. Ona da “İran'ın yaptıkları ya da yapmadıklarıyla Türk vatandaşı Şii Caferi vatandaşlarımızın ne ilgisi olabilir?” cevabını yazdım.