TIMETURK | HABER MERKEZİ
Türkiye Gazetesi'in haberine göre İstanbul'da iki hafta arayla yaşanan ve arkasındaABD-Japonya gibi okyanus ülkelerinde görmeye alışık olunan manzaralar bırakan yağışları uzmanlar şöyel değerlendiriyor:
"SÜPER HÜCRE'NİN GÖRÜLME İHTİMALİ ASLINDA YÜZDE 1..."
AHMET KÖSE (Meteoroloji Mühendisleri Odası Başkanı): Süper hücreli yağışların görülme ihtimali yüzde 1'dir. İstanbul'da 15 Ağustos 2004'te görülmüştü. O zaman Alibeyköy Deresi ve Tavukçu Deresi taşmıştı. ABD-Japonya gibi okyanus ülkelerinde tayfunlar ya da kasırgalar oluşur. Bunların çapı çok büyüktür. ‘Süper hücre' onların daha küçük boyutlusu olanıdır ancak etkisi daha fazladır. İstanbul'daki yağış 25 dakika sürdü. 30 kilogram yağış bıraktı. Bardaktan değil kovadan boşalırcasınaydı. 18 Temmuz'daki yağışlara bazı arkadaşlarımız süper ‘hücre yağışı' dedi ama değildi. Hocalarımızla birlikte birleştiğimiz kanı son yağmur süper hücreydi.
"BETONLAŞMAYA DİKKAT!"
Karar'dan Kenan Butakın'a da konuşan Ahmet Köse betonlaşmaya vurgu yaparak şunları ifade etti: “İkinci etken ise betonlaşma. Önceki gün hava sıcaklığı 33 dereceydi. Nemle birlikte hissedilen sıcaklık 38 derece. Asfalt sıcaklığı da 65 dereceye kadar çıktı. Beton sıcaklığı ise 55-56 dereceydi. İşte bu yüksek sıcaklıklar havanın nemleşmesine neden oluyor. Betonlaşma; sıcaklığı arttıran etkenlerden. Bundan sonra küresel iklim değişikliğiyle yağış miktarlarının şiddetinde ve frekansında artışlar da olacak."
"ANKARA'DA DA GÖRÜLMÜŞTÜ"
Son 20 yılda küresel iklim değişikliklerinin etkisiyle özellikle Akdeniz'den Karadeniz'e kadar uzunan hat boyuncu deniz suyu sıcaklığında 1-2 derece artış oldu. Aynı şekilde şehirleşme arttı. Mesela önceki gün hava sıcaklığı 33 dereceydi. Hissedilen ise gölgede 38 dereceydi; asfalt sıcaklığı 65... Betonları da düşünün. Dolayısıyla ısınan vaha genleşiyor ve yukarı çıkmak istiyor. Yukarıda da Balkanlar'dan soğuk hava geldi. Biri yukarı çıkmak istiyor, diğeri aşağı inmek istiyor. Rüzgâr farkı var. Oluşan kararsızlıkla dikine çıkan tanecikler doluya dönüştü, aşağı inerken de diğer taneciklerle birleşti. Yıldırımlı, şimşekli, gök gürültülü bu tarz yağışlar mikser gibi bulutun içini çırpar. Yağmur çok ani düştü ve düşerken de hızı saatte 80 kilometreyi bulan lodosun etkisiyle birleşti. Ağaçlar devrildi, çatılar uçtu, temizlik yapılmış olmasına rağmen mazgallar tıkandı. Yağmur sele dönüştü. Süper hücre işte böyle bir şey.
Süper hücre başka bölgelerde de görülebilir. Daha önce bir yaz ayında Ankara'da yaşanmıştı. Dünyanın birçok noktasında bu tarz hadiselerle karşılaşacağız. Artık yağışların miktarı değil şiddetinde artış bekliyoruz. Mesela son yağış bir öncesinin yarısı kadardı ancak şiddeti o kadar fazlaydı ki daha fazlaymış gibi hissettik. İnsanlarda yavaş yavaş sigorta bilincini oluşturacak. Ancak bunlar ‘Yağmur geliyor, tedbir alalım' diyerek çözülecek şeyler değil. El birliği şart.
Prof. Dr. Miktad Kadıoğlu: Aşırı yağış başka bir şey, bu yağışın afete dönüşmesi başka... Hava şartları öyle trenin rayında gittiği gibi gitmez. Havanın normali falan yoktur. 9 gün içinde oldu, 9 saat sonra da tekrar olabilir. Suçu yerde aramamız lazım havada değil. Biz bu yağışın Edirne'den geldiğini gördük, ne yaptık? Yağışa yakalanmamak için işten erken mi çıktık? Meteoroloji, AKOM uyardı. Tutup da bacaları mı temizledik, yağmur drenaj sistemini mi temizledik? Düşünmek lazım. Aşırı yağmur Allah'ın işi; bunun sele dönüşmesi de insanın eseri. Bu olaylar, Türkiye'nin bir gerçeği. Bunun adı şiddetli boran. Bu tür olaylar yaz ayında olur. İlkbaharda başlar, sonbahara kadar sürer. Dolu kışın olmaz, yazın olur zaten. Eylül, Ekim ayında bunların artma ihtimali var. Aralık ayına kadar görebiliriz. Havanın kararması ise, bulutun içindeki damlanın büyüklüğü ile ilişkili, bulutlar güneş ışınını o kadar yutuyor ki, ışık kayboluyor.
"İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİ DİKKATE ALMALIYIZ"
Kadioğlu alınacak tedbirler ile ilgili ise şunları söyledi: “Çevre ve Şehircilik Bakanlığının binaları yeni baştan ele alması gerekiyor. Mazgallar geçtiğimiz yılların yağışına göre inşa edilmekten vazgeçilmeli. İklim değişikliği diye konuşup duruyoruz ama biz değişmiyoruz. Yer altına yapılan mazgalları, boruları önümüzdeki iklimle beraber artan yağışın şiddetine göre değiştirmemiz lazım. 10 sene önceki yağışa göre değil, kentsel dönüşümü yaparken, su basma seviyesini doğru belirlememiz lazım.”
Ahmet Turgut (Şehir Plancısı): Bizim genel olarak kentlerimiz, kırsal alanlar da dahil yağmura dayalı oluşan sele hazır değil. Buna heyelanı, depremi de katabiliriz. Özellikle yaz aylarındaki ani yağışlarda önlenemeyen durumların olması doğal. Bunu başka şehirlerimiz de yaşadı. Temel sorunlardan biri, imar planlarını bilimsel ve mevzuatın öngördüğü şartlara göre yerine getirmemek. Türkiye'de dere yatakları maalesef yıllardır ihmal ediliyor. Kentlerimizde çok sayıda kapatılmış dere güzergâhları var. Yağmurlarla beraber bu problemi yaşıyoruz. İkincisi; özü itibarıyla ıslah edilmeyen dereler. Bu konuda çok ciddi bir ihmalle karşı karşıyayız. Derelerin mutlaka ıslah edilmesi lazım. Artık kamulaştırma problemlerinden de kaçmamak şart. Kentlerimizin büyük çoğunluğunda yağmur suyu drenaj kanalları yok. Bu kanallar, meselenin yüzde 70'ini çözer. Belediyelerimiz mutlaka yapmalı. Ayrıca yağmur suyu kanalları, hiçbir şekilde kanalizasyon hatlarına bağlanmamalı. Bir problem de ‘battı çıktı' olarak tabir edilen katlı kavşaklar. Bunların pompa sistemiyle tahliye sistemleri sürekli açık tutulmalı.
Orhan Sarıaltun (Şehir Plancıları Odası Genel Başkanı): ‘Beklenmedik afet, yüz yılda bir' gibi söylemler yanlış. Oysa doğal olaylar, şehir planlamasında öngörülebilir şeylerdir. Eksik ve yanlış yapılaşmalar hem kentimizi hem halkımızı tehlikeye sokuyor. Şehirlerimizin bu şartlara uygun şekilde yapılanmış olması gerekiyor. Diğer yandan yeni yapılarda görünen alt yapı yetersizliği de ortaya çıkıyor. Maalesef yerel yöneticilerin dere yataklarını, su havzalarını imara açması alt yapıyı zorluyor. Kendi elimizle kenti sıkıntıya sokuyoruz.
Meteoroloji Genel Müdürlüğü İstanbul Bölge Müdürü Ahmet Kocaman: Aslında bu sefer yağış miktarı da süresi de oldukça kısaydı. Ancak rüzgar ve dolu eklenince hayatımızı olumsuz etkiledi. İstanbul Şişli'nin 38.8 ile en fazla yağış alan ilçe oldu. Kadıköy 36.2, Silivri 36, Üsküdar 30, Büyükçekmece 29, Göztepe 25, Florya 24 olarak belirlendi. Fatih Kumkapı'daki rüzgar hızını 142 kilometre olarak kaydettik. Kadıköy rıhtımda 114 kilometre, Çekmeköy'de 108, Tuzla'da 104, Ümraniye'de ise 94 kilometre olarak rüzgar kaydedildi. Rüzgar dolunun da etkisini artırdı.
İSMAİL KAHRAMNA389 AĞAÇ DEVRİLDİ, 296 ÇATI UÇTU
Karar'daki habere göre İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 20 dakika süren şiddetli yağışın bilançosunu şöyle açıklamıştı:
Kuvvetli sağanak ve fırtına nedeniyle başta Beykoz, Büyükçekmece, Bahçelievler, Güngören, Fatih, Üsküdar, Beyoğlu, Bakırköy, Şişli, Kadıköy olmak üzere birçok noktada su baskını, göllenme, ağaç ve direk devrilmesi ve çatı uçması gibi olaylar yaşandı. Kent genelinde toplam 389 ağaç devrildi, 296 çatı uçtu. Dolu nedeniyle birçok ev ve araçta hasar meydana geldi. Çengelköy'de fırtınadan devrilen 26 metre boyunda, 126 santimetre çapındaki 176 yaşındaki korunmaya değer araç sınıfındaki çınara, Park ve Bahçeler Daire Başkanlığı ekipleri müdahale etti. AKOM'un dün sabah şiddetli yağış uyarısında bulunduğu Kartal, Pendik, Adalar ve Tuzla'da beklenen yağış gerçekleşti. Meteorolojik verilere göre ise yağış İstanbul'u terk etti.
SİGORTA ÖDEME SÜRECİ 20 İLA 45 GÜN SONRA
Araçları zarar görenler dün oto sanayileri doldururken sürücülerin en çok merak ettiği konu; sigortanın ya da kaskonun sel nedeniyle yaşanan zararı karşılayıp karşılaya mayacağı oldu. Allianz Türkiye Üst Yöneticisi Aylin Somersan Coqui sel baskınlarına karşı teminatı bulunan sigortalıların hasarları hızlı ve kolay bir şekilde karşılanırken, sigortası bulunmayan kişilerin afetlerden sonra ciddi mağduriyet yaşadığını söyledi.
Tüm Otomotiv Bakım Dernekleri Federasyonu (TOBFED) Göçük Eğitim Koordinatörü Aşkın Önver ise “Aracın hasar tespiti, sigorta ihbarı, eksper incelemesi, sigorta dosya açılması, sigorta onayı, servisteki yoğunluğa göre aracın onarım programına alınışı, kaporta işlemi ve boya işlemi minimum 20 gün gibi bir sürece denk geliyor. Sonrasında sigortadan ödenme süreci başlıyor. O da 25 ila 45 gün arasında değişiyor” dedi.