İstanbul Müftüsü Yılmaz: Kuran eğitiminin önü kapandı
İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, Kur’an kurslarının açılışı dolayısıyla kurs yöneticilerine bir konferans verdi.

Oluşturma Tarihi: 2017-09-21 12:51:44

Güncelleme Tarihi: 2017-09-21 12:51:44

Fatih Ali Emiri Kültür Merkezi'ndeki konferansta İstanbul Müftüsü Yılmaz'ın konuşması öncesi, Kur'an-ı Kerim tilaveti gerçekleştirildi. Konuşmasında yeni eğitim-öğretim yılının hayırlı olmasını dileyen Yılmaz, Diyanet İşleri Başkanlığı, imam hatip okulları ve diğer dini kurumların kuruluş tarihleri hakkında bilgi verdi. 

Tanzimat sonrasında Osmanlı'da ikili öğretimin devreye girdiğini belirten Yılmaz, daha önce Şeyhülislam'ın baktığı adalet ve tedrisat için adalet ve maarif adıyla iki ayrı bakanlığın kurulduğunu söyledi. 

Bu süreçte Maarif Nezareti'nin medreselere paralel kurulan mekteplerle ilgilendiğini kaydeden Yılmaz, "Tanzimat'tan Tevhid-i Tedrisat Kanunu çıkarıldığı döneme kadar ikili öğretim sürdü. Tevhid-i Tedrisat'la bu ikiliği ortadan kaldırmak üzere medreselerin dini derslerini ve mekteplerin dünyevi derslerini ihtiva eden İmam Hatip mektepleri açıldı. Ancak bu mektepler 5-6 yıl kadar (1931-1932) öğretim yılına kadar devam etti. 1932 yılından sonra Türkiye'de Kuran okutmanın ve Kuran eğitiminin önü kapanmış oldu." diye konuştu. 

CHP'nin 1946 yılındaki kurultayında, daha sonraki dönemlerde Milli Eğitim Bakanlığı yapacak olan Tahsin Banguoğlu'nun, "Beyler, yanlış yoldayız, cenazelerimiz yıkayacak imam, gassal bulamıyoruz. Bizim hiç olmazsa cenazeleri kaldıracak kadar bilgi veren kurumlara ihtiyacımız var." dediğini aktaran Yılmaz, 1948 yılında 8 ay eğitim veren imam hatip kurslarının açıldığını ifade etti. 

Yılmaz, 1949 yılında akademisyen yetiştirilmesi amacıyla Ankara'da ilahiyat fakültesinin açıldığını hatırlatarak, şöyle devam etti: 

"İlahiyat adı bile çok manidar, ilahiyat fakültesi... İlahiyat fakültesinden alim çıkması zordu. 'İlahiyat fakültelerinden dini tenkit eden alimler çıkacaktır.' diyenler oldu o zaman. Hakikaten boş da çıkmadı. Doğrusu ilahiyat adının halen değiştirilmesi gerektiğine inananlardanım. İlahiyat adı mutlaka Ulum-i Şeriyye'nin karşılığı olarak İslami ilimlerdir veya din ilimleri fakültesi olabilir, olmalıdır. Çünkü isimle müsemma arasında çok iyi bir bağlantı olduğunu bilenlerden ve inananlardandım. Oryantalist zihniyet ile dini ve dini hayatı öğretmeye başladığımız zaman sıkıntı daha da artıyor. İlahiyat fakültelerimizde uygulamanın da çok azalmış olması ve cami ile irtibatının çok kesif olmaması hoca ve talebelerin, ilahiyat fakültesi mezun ve mensuplarında dine ve dini hayata karşı biraz mesafe olarak karşımıza çıktı maalesef. Bu da acı bir gerçektir. Yüksek İslam Enstitülerinde böyle değildir. Enstitülerin öğrencilerinin çoğu imamdı, hatipti, görevdeydi zaten. İlahiyat fakülteleri kürsüye, mihraba, minbere adam yetiştirmiyor. İlahiyat hocalarının kısmı azamı kürsüde vaaz etmeyi, hutbe okumayı, mihraba geçip namaz kıldırmayı kendisinin akademik kimliğine bir nakise olarak görüyor." 

Diğer İslam ülkelerinde din alimlerinin durumunun farklı olduğuna dikkati çeken Yılmaz, fakültedeki derslerinin dışında hocaların mutlaka bir camide imamlık yaptığını, ders verdiğini ve camide cemaatle bir araya geldiğini anlattı. 

Yılmaz, Türkiye'de bu manada bir kopukluk yaşandığını vurgulayarak, "Bu kopukluğun behemahal düzeltilmesi lazım. Diyanet ve ilahiyat arasındaki bağ biraz daha yakınlaşmalı. Bizim ilahiyat hocalarımız camiyle, mihrapla, minberle yerine göre Kuran kursları ile bizim eğitim ve ihtisas merkezlerimizle iç içe olmalılar ki karşılıklı olarak birikimlerimizden istifade edelim. İlahiyat camiası ilmi birikimiyle, Diyanet camiası da hayatın içindeki uygulamaları ile paslaşsın ve ortaya çok iyi hizmetler çıksın. Bu günlerin de geleceğine inanıyorum Allah'ın izni ile ama biraz zamana ihtiyacımız var." değerlendirmesinde bulundu.  

"Çıtanın bir daha yükseltilmesi lazım" 

Kurs yöneticilerine tavsiyelerde bulunan Yılmaz, "Kuran kurslarında çıtanın bir daha yükseltilmesi lazım. Bu işe gönül verilmesi lazım. Hafızlarımızı, ilahiyat ve Diyanet'in içine yönlendirmeliyiz. 'Binamız, hocamız, sınıfımız yok' gibi engellerimiz geride kaldı. Kalplerdeki ve gözlerimizdeki engelleri kaldırmalıyız. Kuran hizmetinin çıtasını nasıl yükseltmenin derdinde olmalıyız. Talebelerimizi daha iyi nasıl yükseklere çıkarmanın derdinde olmalıyız. Çağın ve zamanın şartlarına kendimizi uygun hale getirmeliyiz. Kendi branşımızla ilgili çıkan dergi ve kitapları okumalıyız. Kendimizi yenilemeliyiz. Metal yorgunluğa fırsat vermemeliyiz." ifadelerini kullandı. 

Öğleden sonra ve yarın da devam edecek konferans dizisine, bin 103 Kuran kursu yöneticisi katılıyor.