Zafer Şahin'in bugün Milliyet Gazetesi'nde yayımlanan, “İttifak çatlatan anketler" başlıklı makalesi şöyle:
Millet İttifakı'nın önünde aşması gereken iki temel sorun var. Birincisi, HDP'yi nerede konumlandıracaklarına bir türlü karar verememeleri. İkinci sorunları ise popüler belediye başkanlarını çatı aday olmamaya nasıl ikna edeceklerini bilememeleri.
Popülerlik meselesi önemli. Buraya tekrar döneceğiz. Önce bir anketten bazı rakamlar paylaşalım. Öyle siyasi partileri, belediye başkanlarını memnun etmek, kamuoyunu manipüle etmek için masa başında yapılmış, tamamen duygusal içerikli bir anketten bahsetmiyorum. Bir siyasi parti tarafından orman yangınları ve sel felaketleri sonrasında sahadaki fotoğrafı net olarak görüp, yol haritasını buna göre belirlemek için yaptırılan bir araştırma bu.
Vatandaşa isim vermeden “Kimi Cumhurbaşkanı görmek istersiniz?” diye sormuşlar. Yüzde 44 bu soruya ‘Erdoğan' cevabını vermiş. Peki, Erdoğan'ın arkasından kim geliyor sizce? Kılıçdaroğlu mu Akşener mi?
İkisi de değil. Yüzde 18 ile Mansur Yavaş. Evet, şaşırtıcı ama şu anda ismi Millet İttifakı'nın çatı adayı olarak geçenler arasında en popüler isim Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı! Onu yüzde 10.5 ile Meral Akşener izliyor. Ekrem İmamoğlu diyenlerin oranı yüzde 6.5, Kılıçdaroğlu diyenler ise yüzde 6.
Bu rakamlar belediye başkanlarına bir süredir “Oturun oturduğunuz yerde” mesajları veren Kılıçdaroğlu-Akşener ikilisini kara kara düşündürüyor. Yavaş ve bu ankette oyu düşük çıksa da İmamoğlu'nun popülaritesi iki genel başkandan da yüksek. Onlar dururken kendilerini ya da başka birini aday gösterseler muhalif seçmeni sandığa götürmekte sıkıntı yaşayacaklar. Yavaş ya da İmamoğlu'nu çatı aday yapsalar muhalefetin doğal lideri bu ikisinden biri olacak. Hem Kılıçdaroğlu hem de Akşener'in siyasi hayatı fiilen bitecek. CHP ile İyi Parti arasında son dönemde baş gösteren kriz artık iki liderin varacakları bir uzlaşmayla giderilebilecek boyutu aştı. Şimdilik kontrol altına alınmış gibi görünen belediye başkanları anketlerde genel başkanların önünde çıkmaya devam ettikçe yeni krizler kaçınılmaz.
Gelelim anketin siyasi partilerle ilgili bölümüne. AK Parti yüzde 37'de. Küçük de olsa bir yükseliş görülen CHP'nin oyu yüzde 26. Yükseliş trendindeki bir diğer parti MHP. Mevcut yüzde 10 barajının üstünde MHP. Bazı anketçilerin yüzde 13-14 bandında gösterdiği İyi Parti de yüzde 10'larda. HDP'nin oyu 10.5. Büyük ümitlerle yola çıkan Ali Babacan'ın partisi yüzde 1.5. Davutoğlu'nunki ise 0.5'te kalmış durumda.
Daha seçime uzun bir zaman var. Köprülerin altından çok sular akacak. Ama pandemiyle beraber onca afet ve ekonomik saldırılara maruz kalan iktidarın karşısında muhalefet bir arpa boyu yol alamamış gibi görünüyor. Demek ki sosyal medya siyasetiyle sadece oradaki fanatikleri etkileyebiliyorlar. Vatandaşın gönlüne girmek için sahada daha çok koşturmaları lazım. Anketler öyle diyor.
Kemal Bey'in 12 Eylül mesajı
CHP lideri Kılıçdaroğlu “İktidarını 12 Eylül'e borçlu olanlar darbelerle hesaplaşamaz” diyerek Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yüklenmiş!
Şu ahir ömrümüzde Erdoğan'ın, 12 Eylül cuntacılarına, 28 Şubat'ın post-modern darbecilerine, 15 Temmuz'un FETÖ'cü hainlerine yargı önünde hesap sorduğunu bizzat görmesek, “Kemal Bey'in bir bildiği var herhalde” diyebilirdik. Ama saf ve yalın gerçeği, yani Türkiye'de darbelere direnen ve darbecilerle hesaplaşan tek siyasinin Erdoğan olduğunu yaşayarak görmüş insanlarız.
Bu süreçte gördüğümüz bir diğer gerçek de Kemal Bey'in siyasi hayatının en büyük fırsatını 15 Temmuz gecesi kaçırması oldu. O gece daha önce taahhüt ettiği gibi tankın önüne geçip darbeye direnseydi bugün bambaşka bir hikâyeye sahip olabilirdi CHP lideri. Ama yapamadı. Rusya'da tankın önünü geçip kahraman olan sarhoş Yeltsin kadar risk alamadı. Darbe gecesini televizyon karşısında geçirdi.
Tam da bu sebeple 12 Eylül'ün yıl dönümünde rakibini ‘darbeye borçlu olmakla' suçlaması hem inandırıcı değil hem de komik kaçıyor.