İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Türkiye'de 3 milyon 650 bin Suriyeli sığınmacı olduğunu, 211 bin Suriyeliye vatandaşlık verildiğini ve bunların 120 bininin seçimlerde oy kullanacağını söyledi.
Bakan Soylu, yaptıkları araştırmalara göre, Suriyeli sığınmacıların yüzde 70'inin ülkelerine dönmek istediklerini belirttiklerini aktardı.
NTV canlı yayınında konuşan Süleyman Soylu'nun açıklamalarından satırbaşları;
"Coğrafyamızla ilgili ilkokuldan itibaren stratejik bir coğrafyada olduğumuzu ifade ederler. Geldiğim noktada şunu görüyorum, evet stratejik bir coğrafyada yaşıyoruz. Bunlar kadar önemli olan bir şey var. Büyük bir medeniyetin devamıyız. Stratejik bir coğrafya, köprü bir coğrafya, bütün bunlar varken, bu ülkenin en temel belirleyici unsur medeniyetimiz.
ANKARA'DAKİ ÜÇ CEMEVİNE SALDIRI
Türkiye'ye bir tek şey sormak istiyorum. ABD son üç yılda PYD'ye 2 milyar dolar niye yardım eder? Acaba Türklerle Kürtler arasında bir şey oluşturabilir miyiz, Sünnilerle Aleviler arasında bir süreç oluşturabilir miyiz diye uğraşıyorlar. Türkiye Sünni-Alevi çatışmasıyla zayıflatılmaya çalışılıyor. Bunu zayıfsanız yersiniz.
2 bin dolarlık, 3 bin dolarlık ülkede size bir oyun kurabilirler. Bunu anlarsınız ama ses çıkarmazsınız. Türkiye'nin 21. yüzyıl öncesi tablosu buydu. 21. yüzyılın başında tam bu fay hatları tetiklenen bir Türkiye'de geldik. 21. asrın başından itibaren Cumhurbaşkanımız nasıl bir geçmişte bunları yaşamış, hissetmişsek, Tayyip Erdoğan da bunları bildiği için birinci mesele olarak bunları tuttu.
Türkiye, Türk-Kürt meselesi üzerinden Türkiye'yi zayıflatmaya çalışanlara tam da bu medeniyete, coğrafyaya yakışan bir anlayış ortaya koydu ve devam ettiriyor.
İkinci mesele, Alevi-Sünni meselesi, üçüncü mesele laik-anti laik meselesi. Türkiye bunu da çözdü. Türkiye 28 Şubat gibi tamamen bu ülkenin yapısına uygun olmayan, postmodern diye tanımlanan bir darbenin sonrasını bir millet olarak iyi yönetti. Toplumun tamamıyla iyi yönetti. Batı çalışma grupları, fişlemeler, insanların ayrıştırılması, ötekileştirilmesi bu millet 2002'de oyunu kullanarak tam da bu anlayışa itiraz eden bir zihniyeti iktidara taşıdı. Bugün Türkiye'de böyle bir tartışma yok. Kimsenin benim yaşam biçimine müdahale ediyorsunuz diye bir tartışması yok.
Üçüncüsü Alevi-Sünni meselesi: 2008-2010 arası bu ülkenin o gün Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, istedikleri zaman tetikleyebileceklerini düşündükleri üçüncü fay hattına da 2008'den itibaren ki belediye başkanlığı döneminde de aynı anlayışı aynı mantığı ortaya koyarak devam etti.
Siz de siyaset yapsanız, değiştirsek koltukları, siz de buradan başlarsınız. Çünkü eğer bunu mağlup ederseniz diğer meseleleri mağlup ederseniz. Bu ülkede herkes ben Kürdüm diyebiliyor mu? Kimsenin böyle bir endişesi söz konusu mu? Bugün insanlar kendilerini ifade etmekte ötekileştiriliyor, ayrıştırılıyor mu, hayır.
Bizim Kürt olan valimiz var, Kürt olan emniyet müdürümüz var. Alevi kaymakamımız var. Babası dede olan emniyet müdürümüz var. Ermeni kaymakamımız var. Caferi valimiz var. Özbek Türkü valimiz var. Hatta son zamanlara kadar Alevi valimiz vardı. Biz pozitif ayrımcılık da yapıyoruz. Kendisini Alevi olarak tanıtan kaymakam adaylarını almak istiyoruz.
SURİYELİ SIĞINMACILAR TARTIŞMASI
2011'de başladığı zaman biz bu sürecin bu kadar uzun süreceğini tahmin etmedik.
Biz insaniliğimizden, komşuluğumuzdan, o insanların karşı karşıya kaldığı zulümden, süreçlerden ayrı bir düşünce içinde olamayız. Bu insanlar kendi ülkelerine dönmeyecekler mi? Elbette ki dönecekler fakat şu anda nereye dönebilirler? PYD'nin etkin olduğu bölgelere mi dönebilirler? Şu anda rejimin sürekli bombaladığı yerlere mi dönebilirler? Türkiye uzun zamandır bu süreci de bir politikayla yönetiyor.
ANKARA ŞAM'LA DİYALOG KURACAK MI?
Bu işin bu meselenin bu noktaya gelmesinden önce böyle bir değerlendirme yapmak, kimin hangi seviyede yaklaşabileceği, hangi adımları atabileceğini görmeden böyle bir değerlendirme yapmak çok kolay değildir, erkendir de. Onun ötesinde bizim sorumluluklarımız var. İnsani sorumluklarımız var, komşuluk sorumluklarımız var. Biz o insanları ölüme terk edemeyiz, ölüme itemeyiz.
Bizim harekat yaptığımız bölgelerde, o hatta toplam 6 milyon insan yaşıyor. O İnsanlar kime itimat ediyor, kime güveniyorlar?
Hayat orada daha öncekinden çok daha normale döndü. Sanayisi, ticareti, ekonomisi, eğitimi ,sağlığı, tarımı, üretimi var.
AZEZ'DEKİ BAYRAK PROVOKASYONU
Biz o bölgeyi avucumuzun içi gibi biliyoruz. Kimin eli kimin cebinde, kimin hangi provokatif eylemi yapmaya çalıştığını da biliyoruz. Hem MİT'in hem emniyet, jandarma ve TSK'nın bilgisi en üst düzeyde. Tekrar söylüyorum, ABD, PYD'ye 2 milyar dolar yardım çıkartıyor. Bunu orada rahat bırakır mı? Kendi kafasına koyduğu projeyi, oyunu kurmadan bizim bu insanların kendi ülkelerinde rahat bir şekilde yaşamalarına yönelik adımları atmamıza müsaade eder mi?
SURİYELİ SIĞINMACILARIN GERİ DÖNÜŞÜ
Cumhurbaşkanımız bir ifadede bulundu, "Cerablus, Azez, El-Bab, Resulayn ve Tel Abyad bölgesinde 1 milyon kişinin dönüşünü temin edecek adımlar atacağız" dedi. Ertesi günden itibaren havan atmaya başladılar öbür taraftan. Yani burada her hamleyi gerçekleştiriyorlar. Türkiye'de bir provokasyon yapabilirler mi? Güvenlik açısından bana göre Cumhuriyet tarihinin en güçlü zamanındayız. Atak yemeyiz anlamına gelir mi, büyük konuşmamak lazım. Türkiye içerisinde geçmiş izlerden kalan birtakım denemelere girebilirler ama hemen gereğini yerine getirme kabiliyetine haiziz. Suriyeliler içerisinden bir provokasyon oluşturabilirler mi? Böyle bir şey olmaz, kesinlikle olamaz.
Etniklik üzerinden, aynı zamanda ırkçılık üzerinden oluşan meselelerin bir insanlık yoksunluğu olduğunu düşünüyorum. Bizim milletimizin böyle bir medeniyeti yok. Onun için yaklaşık 11 yıldır biz Suriyelilerle birlikte bir kardeşlik mutabakatının nasıl olabileceğini dünyaya göstermiştir.
TÜRKİYE'DEKİ SURİYELİ GÖÇMEN SAYISI
Türkiye'de 3 milyon 650 bin Suriyeli kardeşimiz var. 3 milyon 222 bin mülteci var. 1 milyon 400 bin de ikametli var. 517 bin Suriyeli şu ana kadar gönüllü geri döndü.
Güvenli, onurlu ve gönüllü geri dönüşün altyapısını da hazırlıyoruz. 1 milyon 20 bin kişiye sosyal uyum eğitimi verildi. İdlib'de 62 bin briket ev kurduk, yıl sonunda 100 bin 800 eve ulaşacağız. Briket evlerimizi özellikle bağışlarla yapıyoruz. Fırat Kalkanı bölgesinde ayrıca 6 bin 600 konutun yapımına başladık. 1 milyon Suriyelinin geri dönüşünü temin edebilme hazırlığındayız. Suriye'nin kuzeyinde 200 binden fazla konut yapacağız.
Türkiye'de Afgan, Pakistan, Uygur Türkü, Ahıska, Suriyeli, Mısır'dan gelenler, Libya, Lübnan, yani kim varsa devlet olarak bunlarla temas halindeyiz. Gerek eğitim gerek diğer hizmetler vesilesiyle temas halindeyiz. Hem de bunların oluşturduğu sivil toplum örgütleriyle hep temas halindeyiz. Dünya da bu işi böyle yürütüyor. Aylardan beri bunun toplantılarını gerçekleştiriyoruz. Kim gider, bunun şartları nasıl olur? Burada da bir sistem kuruldu. Zannediyorum bu yılın sonu itibariyle gidiş başlayacak. Araştırmalara göre yüzde 70 "Güvenli bir dönüş söz konusu olursa biz ülkemize dönmek istiyoruz" diyor.
KAÇ SURİYELİ'YE VATANDAŞLIK VERİLDİ KAÇI OY KULLANABİLECEK?
Zaten seçmen bilgileri doğum yerİ itibariyle bütün siyasi partilere beş yılda iki defa veriliyor. Bu bilgilerde istediğiniz veri madenciliğini yapabilirsiniz. Sanki bu yeni bir şeymiş gibi "Ben YSK'dan çok daha fazla bilgiye sahibim" diyor.
"YSK'dan çok bilgi var" deniyorsa suç işleniyor demektir. 120 bin Suriyeli seçmen var. Bunlar kimler? Çok kriterimiz var. Mühendisi, mimarı, doktoru, iyi öğrencisi, sigortalı çalışanı var. Yani bir ara bir şikayet vardı ya, en iyilerini alıp Avrupa'ya götürüyorlar diye. Türkiye bir çadır devleti değildir. İlk kez de vatandaş yapmıyor. Vatandaş yapmasının kriterleri var, güvenlik soruşturması var, safahatları var. Bunlar da kanunla belirlenmiştir.
Suriyeli seçmen sayısı şu an 120 bin. 211 bin vatandaş yaptık. Bunun 91 bini, 92 bini çocuk, reşit değil yani. Geri kalanı 120 bini de 60 küsur bini erkek 55 küsur bini kadın bu kadar.
104 bin Ahıska Türkü de vatandaş yapıldı. Suriyelilerin yüzde 60'ı 70'i geri dönecek. Peki Türkiye gittikçe yaşlanıyor mu gençleşiyor mu? Ortanca yaş nüfusu artan bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Avrupa, Doğu Avrupa'dan geç nüfus transfer ediyor mu, ediyor. Doğu Avrupa'nın genç nüfusunu emiyor Almanya ve Fransa. Suriye ve hatta Afganistan'dan gelenleri seçerek alıp çalıştırıyor. Peki Türkiye'ye bugün gelenlerin sadece külfetleri mi var, hiçbir nimetleri yok mu? Ekonomimize sağladıkları bir katkı yok mu? Bunu iş insanları söylemiyorlar, söyleyemeyecekler.
TÜRKİYE'NİN TERÖRLE MÜCADELESİ
Şu anda Diyarbakır'da, Mardin'de, Şanlıurfa'da otellerde yer yok. Bu bölgelerin her birinde üniversite var. Doğu Ekspresi'nde yer olmadığını hepimiz biliyoruz. Sanayi sitelerinde, organize sanayi sitelerinde yer yok, yeni talepler söz konusu. Orada özellikle tekstil dahil olmak üzere ciddi sıçramalar var, ciddi gelişmeler söz konusu. Biz yetiştiremiyoruz.
İşte Kürtçe söylenmiyor. Niye söylenmesin. Silvan'dan Doğubayazıt'a kadar her tarafta onlarca yüzlerce festival oldu. Herkes her şeyi söylüyor. Herkes her türlü şarkıyı söylüyor. Gençlerin ümitlerinin serpildiği bir süreç söz konusu.
Bir yılda 5558 kişi terör örgütüne katılıyordu. Geçen yıl 51-52 rakamı var. Bu yıl, şu an da 31 rakamı var, bunun dördü yurt dışından. Avrupa'nın PKK'yı en çok desteklediği dönem olmasına rağmen terörle mücadelede en başarılı dönemdeyiz.
Türkiye'de 124 PKK'lı terörist kaldı. 11-12'si de ağır yaralı dışarı çıkacak halleri yok. Terör örgütünde büyük çözülme yaşanıyor. Bölgede teröristle artık iletişim kuramıyor.
Bugün Türkiye'nin doğusuyla batısı arasında en ufak bir gelişmişlik farkı söz konusu değildir. Yüz binin üzerinde Hakkarili çocuk kayak öğrendi.
Tendürek Dağı'nın tepesinde üs bölgemiz var. Cudi Dağı'ndaki kulelerimizin, üs bölgelerimizin sayısını bilmiyorum. Her yerdeyiz şu andayız. Fellik fellik, mağara mağara arıyoruz. Telsiz konuşmaları dört yolda 3867'den 31'e düşmüş. Terör örgütü birbiriyle konuşamıyor. Terör örgütünde büyük bir çözülme var.
Bir ikna süreci oluşturduk ailelerle birlikte. Bu süreç başarılı bir şekilde işliyor. Diyarbakır Aileleri gülle gibi karşı tarafı yıktı. Ülkeye girmeye çalışan terörist sayısı dört yılda 408'den 48'e düştü. Kimini yakaladık, kimini etkisiz hale getirdik.
İnsansız hava araçları bu yıl 26 bin 730 saat havada kalarak rekor kırdı. Bu olağanüstü bir şey. Bu yılı 40 bin saat üzerinde bitireceğiz. Sadece Doğu ve Gündeydoğu'nda, Batı'da göçmen kaçakçılığıyla mücadelede de kullanılıyor.
Sadece yurt içinde toplam 767 üst düzey terörist etkisiz hale getirildi. Bu yıl biri kırmızı olmak üzere 36 üst düzey terörist etkisiz hale getirildi.
Karadeniz'de Eren Bülbül'ü katledenler bölgeden tamamen temizlendi. Afrin güvenli hale gelince Toroslar temizlendi. Tendürek temizlendi, Tunceli de yakında temizlenecek. Türkiye'deki toplam terörist sayısı 124. Bunlardan 11-12'sinin ayakta durabilecek hali yok. Kimisi ağır yaralı, dışarı çıkarmak istiyorlar. Her tarafı kestik, müsaade etmiyoruz.
Cumhuriyetin 100. yılında Türkiye'nin içerisinde PKK'yı kırsalda tamamen bitirmeyi hedefliyoruz.
Bir santim irademizden geri duralım, bunlar Türkiye'yi bir günde eski haline getirirler.
PKK'nın en güçlü destek aldığı zaman dilimi içerisindeyiz şu anda ama en çok onu dumura uğrattığımız ve mağlup ettiğimiz zaman dilimi içerisindeyiz de. İnanıyorum ki 29 Ekim 2023'te içeride hiçbir terörist kırsalda kalmayacak.
KİMLİK VE PASAPORT ÇIKARMA İŞLEMİ
Avrupa'da birçok ülkede pasaportlar iki ila altı ay arasında veriliyor. Çip krizi sadece pasaportta yok, kimlikte de var ama biz kimlik stoğumuz en üst seviyede tuttuk, problem de yaşamadık. Fakat pasaportu kendimiz üretmiyoruz.
Biz yeni nesil, akıllı pasaporta geçtik. AB de bizim buna geçmemizi istedi. Biz bunu Fransa'dan ilk önce bize dört beş milyon pasaport verdiler. Sonra da bir milyon, bir milyon alarak gittik. Fakat çip krizi başlayınca bunlar bize pasaport vermemeye başladılar ve ya kısıntılı bir şekilde verdiler. Bizim stoğumuz şubat marta kadar gitti. Fakat mart ayından sonra biz size artık pasaport veremeyeceğiz dediler. Nüfus genel müdürümüz on defa Fransa'ya gitti.
Benim terörden daha çok eziyet çektiğim meselelerden bir tanesidir. Acil pasaport isteyen kişilere acil hat kurduk. Onlara hiç bekletmeden verdik. Başından itibaren böyle bir sistem kurduk. Baktık ki yürütemiyoruz, ilgili şirkete bari yarı mamul gönderin, biz basalım dedik. Onu da yaptık. Ama başka bir şey daha yaptık. Şubat ayından itibaren biz kendi pasaportumuzu üretelim dedik.
Geçen sene toplam 1 milyon 800 bin umumi pasaport verdik. Şu ana kadar 1 milyon 600 bine geldi pasaport sayısı. Ciddi bir şekilde talep yüksekliği de söz konusu. Verdiğimiz pasaportların yüzde 58'i yurt dışına çıkmadı bugüne kadar. Şu anda biz 30 gün geriden geliyoruz. Oraya kadar çektik. Ama yeşil pasaportta bir problem var. Orada 90 bin gerideyiz. Yerli pasaportu 25 Ağustos'ta üretmeye başlayacağız.
Yeşil pasaporta da buradan yeşil pasaport için müracaat edenlere söylüyorum. Orada biz bir iyileştirme yaptık, belki o iyileştirmeyi zamansız yaptık yani 5 yıldı yeşil pasaportun süresi o 10 yıla çıktı. 10 yıla çıkınca herkes yeşil pasaportun 10 yıllık süresini kullanmak istiyor. Şimdi elinde yeşil pasaportların 5 yıllık süresi olanlar varsa değiştirmesinler yarından itibaren onlardaki süreyi de 10 yıla çıkaracak iyileştirmeyi yapacağız
Burada hem yerli pasaportu hem gelen pasaportu çip krizinin devam ettiğini düşünerek biraz iktisatlı kullanalım. Kritik bir krizimiz söz konusu değil ama yönetmemiz gereken bir alan var ve bunu beraber yönetmeliyiz.
Sadece pasaportu değiştirmiyoruz. 2023'e kimliği ve ehliyeti de değiştirerek giriyoruz. Ehliyeti kimliğe yüklüyoruz, kimliği de ehliyete yükleyebileceğimiz bir modülü de kurduk.
SEÇİM GÜVENLİĞİ TARTIŞMASI
Parmak boyası olduğu zaman, parmak boyasının Türkiye'sinde galiba ilçe başkanı falan olabilirim. Parmak boyasına neden dönelim?
Elimizde listeler var, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numaranız var. Kimlik numarası bunu sağlıyor artık. Bu sadece şüphe oluşturmak için ortaya konan bir süreçtir. Türkiye seçim meselesini iyi yöneten, iyi yürüten bir ülkedir.
KPSS SORUŞTURMASINDA SON DURUM
Devlet Denetleme Kurulu, Ankara Başsavcılığı, Ankara Emniyet Müdürlüğü ve MASAK soruşturmayı bir noktaya kadar getirdiler. Soruşturmanın nasıl bir süreç içerisinde ilerlediği, hangi noktaya ulaştığı önümüzdeki günlerde açıklanacaktır."