Yenişafak yazarı İsmail Kılıçarslan'ın bugünkü köşesinde yayımlanan, "Kansızlar ve Vatansızlar" başlıklı yazısı;
Türk Tabipleri Birliği başkanı olacak kansızın adını 28 Şubat sürecinde duymuştum ilkin. 90'lı yıllarda etkili olduğu adli tıpta polisin gözaltına aldığı herkese “işkence var mı?” diye sormasıyla bilinirdi. PKK'lısı, MLK'lısı, TİKKO'lusu, herkese sorar, düzenlediği kimi gerçek kimi düzmece raporların Avrupa'ya servis edildiğinden emin olurdu.
Hakkını yemeyelim, bir konuda çok tutarlıydı. 28 Şubat sürecinde polis işkencesine, dayağa, kötü muameleye maruz kalan İslamcı, dindar arkadaşlarımız için kılını bile kıpırdatmazdı. İşkence belgesi verebilmesi için işkence görenin mutlaka solcu olması şartı arardı.
“AYDINLIKÇI, İLERİCİ, DEVRİMCİ”
Bana sorarsanız Şebnem Korur Fincancı ve benzeri kansızların en önemli özellikleri kendi yobaz faşistliklerini “aydınlıkçı, ilerici, devrimci” gibi kalıplarla marke etmelerindeki başarılarıdır zaten.
28 Şubat'tan yıllar sonra bu kansızın ismi bir kez daha girdi gündemime. 15 Temmuz gazilerinin maluliyet raporu alamaması için organize ettiği kötülüğü yakın hekim arkadaşlarım “biraz da kahrederek” uzun uzun anlatmışlardı. Bütün enerjisini, 15 Temmuz'da şehit ve gazi olan insanların “mağduriyetlerinin kayıt altına alınmaması” için harcamıştı o dönem.
'TÜRK' İBARESİNİ ÇIKARAN PKK YAYIN ORGANI...
Şimdi bu kansız, başkanı olduğu birlikteki “Türk” ibaresini çıkararak “tabipler birliği” olarak kullanan PKK'nın yayın organlarında hem köşe yazarlığı hem yorumculuk yapıyor ve Türkiye'yi karalamak için elinden gelen ne varsa yapıyor.
“Türk ordusu PKK'ya karşı kimyasal silah kullanıyor” yalanı, bu kansızın ilk yalanı değil. İdeolojik olarak yer aldığı “faşist-yobaz çete”nin emrinden çıkmayan, kendini rezil, hatta yok etme pahasına “feda eylemi” yapan bir kansız bu.
Kimyasal silah yalanını, biliyorsunuz, Türkiye'yi dünya kamuoyunda zor durumda bırakmak için dolaşıma sokuyorlar. Çünkü ajandaları “ya tutarsa” noktasına kadar ilerledi. Her tuşa, her butona basıyorlar. Çünkü PKK dediğimiz “Amerikan aparatı mayın eşekleri”nin canlarını sürekli cehenneme gönderen, leşlerini sürekli alan bir “terörle mücadele süreci” yürüyor.
CHP'LİLERİN DESTEĞİ
Bir hatırlatma yapayım bu noktada. 2022 içerisinde yapılan TTB seçimlerinde Şebnem Korur Fincancı'ya CHP'li doktorların da destek ve oy verdiklerini biliyoruz değil mi? Canan Kaftancıoğlu'nun, Sezgin Tanrıkulu'nun falan Fincancı için yardırdığını hatırlıyoruz değil mi? Unutursak kalbimiz kurusun.
Yani şu: Mustafa Kemal'in ordusuna “kimyasal silah kullanmak” yalanıyla saldıran kansız, o koltukta Mustafa Kemal'in kurduğu partinin himmetiyle oturuyor. Bu hatırlatmayı da “Mustafa Kemal düşmanı” olarak kodladıkları “yandaş İslamcı yazar” yapıyor. Nasıl, güzel memleket değil mi?
'VATANSIZ ENES KANTER'
Gelelim vatansıza. Fethullah'ın atlet koklayıcısı Enes Kanter'e yani. Yunan bayrağına sarılmasından Yunan medyasına verdiği “ezbere demeç”e kadar çalışılmış, hazırlanılmış bir kötülük kampanyası yürüttü bu vatansız it. Temel amacı da Türk-Yunan gerginliğinde Yunanistan'ı savunup ekstradan Türkiye'yi “göçmen katili” olarak göstermekti.
“FETÖ'cülük nedir?” diye sorsanız bana, mücessem haliyle Enes Kanter denen vatansızı gösteririm size. Dinini, ahlakını, vicdanını, vatanını, bedenini, her şeyini satabilme yeteneğiyle donanmış insanlara “FETÖ'cü” denir çünkü.
Son günlerde yaptıkları “süt parası” bilmem ne muhabbetleri de malum, yürüttükleri kötülüğe dâhil. Aşağılık, süfli amaçları için bebekleri kullanmaktan çekinmeyen bir vatansız itler topluluğu çünkü FETÖ'cüler.
"ASIL SUÇ BİZ UNUTANLARDA..."
Her seferinde “insan olmanın ve insan kalmanın asgari şartları”nı gündem edip FETÖ'cülerin bu yaptıklarını anlamaya çalışan arkadaşlarımızı görünce “asıl suç bizde” diyorum. Asıl suç bizde çünkü bu vatansız itlerin bize ve Türkiye'ye yaptıklarını ve yapmaya çalıştıklarını unutmaya meyyal bir zihnimiz var. Tekraren: Unutursak kalbimiz kurusun.
Oysa cümle basit olmalı: “FETÖ'cüler, insanlık düşmanı vatansız itler topluluğudur ve cezadan başka hiçbir dilden, hiçbir karşılıktan anlamazlar. Islah edilemezler, yola getirilemezler.”
Duam da şudur: Zafer Biryol denen vatansız it nasıl ki saklandığı fare deliğinde kıskıvrak ele geçirildiyse Enes Kanter isimli vatansız it de kıskıvrak ele geçirilsin ve sarıldığı Yunan bayrağının direğiyle baş başa kalsın.”
“FETÖ ile mücadeleyi daha yumuşak yöntemlerle yapalım” teklifiyle gelen hiç kimseye ama hiç kimseye hakkım helal değildir. Benim hakkım helal olmadığı gibi zannediyorum Erol Olçok ağabeyden Halil Kantarcı yoldaşa, İlhan Varank hocadan Mustafa Cambaz ağabeye kadar hiçbir şehidimizin de hakkı helal değildir.
Kansızlarla vatansızlara dünyayı dar etmek yahut onlara dünyayı dar etmeye çabalarken can vermek boynumuzun borcudur. Her birimizin boynumuzun borcu.
YeniŞafak