Yusuf Kaplan'ın Yeni Şafak gazetesinde bugün yayımlanan, "Asıl “virüs” korona mı? Kapitalizm dini'nin Leviathan'ı / canavarı andıran tapınakları ilaç şirketleri mi?" başlıklı makalesi şöyle:
Koronavirüsün yol açtığı ekonomik çöküntünün sonuçları hem ülkemizde hem de dünyada yeni yeni hissedilmeye başlandı.
Bütün dünyada ve ülkemizde enflasyon patladı! Tüketicinin alım değeri düştü! Ekonomik krizler, beraberinde sosyal ve siyasî krizlere gebe!
Allah (cc) ülkemizi ve insanlığı, beklenmedik felâketlerden korusun!
KAPİTALİZM DİNİ'NİN İLAÇ DEĞİL “VİRÜS” ÜRETEN İLAÇ ŞİRKETLERİ
Bugün bu krizlerin kontrolden çıkmasının, şişmesinin hem nedenlerinden hem de neticelerinden sorumlu olan sorunlarından birini, kapitalizm dini'nin ruhsuz tapınaklarına dönüşen ilaç şirketlerinin ürpertici hikâyesini yazacağım.
Bizi, bütün insanlığı korona hapishanesine tıktıkları, yüzümüzü de maskeledikleri için maskelenen ürpertici gerçekleri göremiyoruz, ne yazık ki!
Dünyanın en iğrenç, en acımasız, en ruhsuz, en ürpertici kapitalist ruhsuzluk sektörlerinden birinden, ilaç sektöründen haberiniz var mı hiç?
Ne iğrenç oyunlar dönüyor ilaç sektöründe, bir bilseniz, küçük dilinizi yutarsınız, mideniz dayanmaz!
İnsanlara şifa dağıtmak için çalışması gereken anlı şanlı tıp profesörlerinin sadece para basan, kapitalizm dini'ne can katan, güç katan kaskatı robotlara, ruhsuz makinalara dönüştüklerini bir görseniz, insanlığınızdan utanır, ne yapacağınızı şaşırırsınız!
Elbette ki, insanlık için vazifesini ibadet edercesine yapan güzel insanlara, tabiplere, sağlıkçılara sadece şükran borçluyuz. Onlar burada yazılanların muhatabı değil ve olamaz. Bunu söylemem bile gerekmiyor ama not düşmemde yarar var.
RUHSUZ İLAÇ ŞİRKETLERİ VE TANRILAŞAN İNSANIN ALÇALMASI!
Koronavirüs zuhûr etti, dünyayı kasıp kavurdu, hayatı felç etti, hepimizi korona hapishanesine tıktı, dünyayı cehenneme çevirdi.
Bütün dengeler altüst oldu.
Bütün değerler bir ânda buharlaştı, toz oldu.
İnsan nasıl da canavarlaştı, öyle!
Virüs hortladı, dünya, virüs korkusundan ziyade pompalanan korkudan korktu asıl, ilkin.
Sonra korkunun korkusunu yendi ama insanın bu olağanüstü durumlarda nasıl barbarlaşabileceğini, azmanlaşabileceğini de gördü.
Dünyaya erdemi, ahlâkı, karakteri öğretmesi için eğitilen beyinler, ilaç endüstrisinin nasıl da kolayca kölesi olabildiklerini ispat ettiler!
İlaç endüstrisinin kendisini tedavi edecek manevî ilaca / ahlâka ihtiyacı olduğu gün gibi aşikâr oldu bir kez daha!
İlaç endüstrisi, kapitalist lordların vurgun yeri!
Laboratuvarlar insanı virüsten kurtaracak ilaçlar üretilen şifa dağıtılan yerler değil de, daha fazla ilaç üreterek semirilen sektörler! İnsanı virüsten kurtarmak için gece gündüz çalışan şifahaneler değil, daha fazla insana vurularak vurgunun vurulduğu sermayeye sermaye katma makinaları laboratuvarları da!
İnsanın insanlık testinden geçemediği laboratuvarlar, nasıl olur da insanı virüsten kurtarabilir ki!
Olacak iş mi şimdi bu!
İlaç sektörünün tedaviye ihtiyacı var!
Ve o tedavinin yapılacağı yerler, vurgun yapılan maddelerin üretildiği o ruhsuz laboratuvarlar değil!
İnsan kalbini yitirdi, vicdanını laboratuvarda mezara gömdü, ruhunu o laboratuvarların test odalarında yapılan testlerin hepsinden çakarak kaybetti, insanlığını yitirdi!
Seküler-kapitalizm'in yüce bilim kilisesinin insanın ruhunun gömüldüğü tapınaklar, insanı azmanlaştırdıkça azmanlaştırmaya yarıyorlar esas itibariyle!
Seküler-kapitalizmin yüce bilim kilisenin insan vicdanını katleden, paçavraya çeviren laboratuvarları -ve iflah olmaz hastalığını- tedavi edecek ilaç nedir, o ilacı üretebilir mi, buna kafa yormalı, yorulmalı!
Homo deus, tanrılaştırılan insan, kelimenin tam anlamıyla “homo deyyus” oldu: Alçaldı. En kutsal mekânı, laboratuvarı bile vicdanın katledildiği, bilimin gömüldüğü ürpertici, korkunç bir mezara dönüştürdü.
LEVIATHAN'I / CANAVAR'I ANDIRAN ÜRPERTİCİ İLAÇ ŞİRKETLERİNDEN KİMSE HESAP SORMAYACAK MI?
Laboratuvar, şifa dağıtılması gereken kutsal bir mekân olması gerekirken, vicdanını paraya satarak pul yapan, ruhsuz adamların laik tapınaklarına dönüştü!
Unutmayalım Dr. Frankensteinlar, vicdanı paraya satan, insanı kapitalizm dini'nin kulu, kölesi yapan laik tapınaklara dönüşen laboratuvarın çocuğuydu.
Virüsü yok etme merkezlerinin, insanın vicdanını, erdemini, ruhunu öldüren virüs üretim merkezlerine, kapitalizmin paraya, güce tapılan laik tapınaklara dönüşmesi kaçınılmazdı.
Vicdanın paraya satıldığı yerde insan barınabilir mi?
Ruhun yok edildiği yerde insan nefes alabilir mi?
İnsana şifa olacak ilaç üretim merkezleri, sadece köşeyi dönecek maddeler üreten, kapitalist ilaç şirketleri arasında en iğrenç, en ürpertici hâkimiyet savaşlarına sahne olan laboratuvarlar insanın gömüldüğü mezarlara dönüşecekti elbette!
İlaç şirketlerinin virüsü yok edecek ilaçlar üretmesi gereken laboratuvarları, insanın vicdanını katleden, ruhunu yok eden, insanın bizatihî kendisini öldüren virüs üretim mekânlarına dönüşmesi elbette ki ürpertici ama aslâ şaşırtıcı değil!
Değil; çünkü kapitalizm dini'nin şifa dağıtması beklenen ama paraya tapılan laik tapınaklarından sözediyoruz: Artık devletleri aşan güce ulaşan, o ürpertici leviathan'ı / canavarı andıran kapitalist ilaç şirketlerinden… Ve insanı kendine getirmek yerine insanî değerleri yok eden, öldüren virüs üreten o korkunç laboratuvarlarından!
Yakıcı soru şu burada: Devletlerden daha güçlü olan leviathan'ı andıran canavar ilaç şirketlerinden kimse hesap sormayacak mı, soramayacak mı?
Vesselâm.