Katar krizi ne anlama geliyor?
İstanbul Kültür Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Bora Bayraktar, Suudi Arabistan liderliğindeki 6 Arap ülkesinin Katar ile diplomatik ilişkileri kesme kararına ilişkin bir analiz kaleme aldı. Bayraktar'ın Hürriyet'te yayınlanan analizi şu şekilde:

Oluşturma Tarihi: 2017-06-05 12:30:43

Güncelleme Tarihi: 2017-06-05 12:30:43

Basra Körfezi'nde Katar ile Suudi Arabistan'ın başını çektiği beş ülke arasında günlerdir tırmanan kriz son derece sert bir kararla son buldu: Katar bölgede tecrit edildi, abluka altına alındı. Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Yemen ve Libya aldığı kararın anlamı özetle budur. Körfez ülkelerinin Katar'la diplomatik ilişkileri kesme kararı uyarıcı, edilgen bir tavır değil tam tersine baskılayıcı, saldırgan ve çabuk sonuç almaya dönük bir adımdır.

Körfez beşlisi kendi elçilerini geri çekmekle kalmayarak, Katarlı diplomatlara ülkelerini 48 saat içinde terk etmeleri için süre tanıdı. Katar vatandaşlarına da 14 gün verildi. Katar Yemen'de Husilere karşı savaşan Uluslararası Koalisyon'dan atıldı. Söz konusu ülkeler hava sahalarını, kara sularını ve limanlarını da Katar'a kapattılar. Suudi Arabistan'dan Basra Körfezi'ne uzanan bir yarımada olan Katar böylece kelimenin tam anlamıyla izole edildi. Anakarayla kara bağlantısı da kapatılarak dış dünya ile bağlantısı neredeyse kesildi.

Peki ama bu ablukanın nedeni, anlamı nedir? Ne gibi sonuçlar doğurur?

Öncelikle şunu söylemek gerekiyor. Bu hamle ABD'de Donald Trump'ın işbaşına gelmesiyle birlikte yürürlüğe sokulan İran'ın kuşatılması politikasının bir sonucudur. Trump geçen ayki Suudi Arabistan ziyareti sırasında bu politikayı iyice netleştirdi ve Suudi Arabistan'ı İran kuşatmasının merkezi haline getirdi. Riyad ile yapılan yüz milyarlarca dolarlık silah anlaşması bunun bir yansıması.

İRAN FAKTÖRÜ

Katar yönetimi ise İran ile daha dengeli ilişkiler kurmaktan yana. Umman ile birlikte Körfez İşbirliği Konseyi'nde İran'a karşı zayıf halkayı oluşturuyor. Katar Emiri'nin daha sonra yalanlanan “İran'ın İslam dünyası içinde bir güç olduğu” sözleri, ABD'ye karşı İran'ı destekler tutumu Katar'ı Suudi Arabistan'ın hedefi haline getirdi.

İran ile birlikte dünyanın en büyük doğal gaz kaynaklarına sahip olan, 15 milyar kanıtlanmış petrol rezervi bulunan Katar, jeopolitik konumu dolayısıyla da İran ile birlikte hareket ettiğinde Körfez dengelerini etkileyebilecek bir potansiyele sahip. Bu nedenle Suudi Arabistan Katar'ı İran karşıtı koalisyonun içine zorla da olsa çekmeye bunu başaramazsa da izole ederek etkisini kırmaya çalıştığı anlaşılıyor.

Abluka kararına karşı Katar'dan yapılan ilk açıklamada Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Sani'nin, "Haksız uygulamalar var ve bunlar temeli olmayan iddialara ve suçlamalara dayanıyor" şeklinde konuşması, Doha'nın diyalog için kapı aralamaya çalıştığı şeklinde yorumlanabilir. Katar “durun açıklayabilirim” modunda.

REJİM GÜVENLİĞİ

Katar'ın izole edilmesinin ikinci nedeni diğer Körfez ülkelerinin Müslüman Kardeşler ve benzeri hareketlerden korkusu.

Katar öteden beri Müslüman Kardeşler örgütüne hem siyasi hem de finansal destek veriyor. Katar merkezli büyük Arap yayın kuruluşları bu örgütlerin yanında yer alıyor ve bu Arap dünyasını, Arap siyasetini etkiliyor. Başta Suudi Arabistan olmak üzere diğer körfez krallıkları Mısır'dakine benzer bir isyan dalgasını rejim güvenliği açısından varoluşsal bir tehlike olarak görüyor. Bu nedenle Katar'ın bu tür yayınları bırakmasını bu tür örgütlere verdiği desteği kesmesini istiyorlar. Mısır'da askeri darbenin lideri Abdülfettah El Sisi bu nedenle ülkesinde El Cezire'nin yayınlarına uzun süre önce son verdi kanalın bazı muhabirlerini tutuklattı. Müslüman Kardeşler pek çok ülkede “terör örgütü” ilan edildi.

Bu yüzden Doha yönetimi “teröre destek vermekle” de suçlanıyor. Katar örgüt liderlerinin kendi topraklarında yaşamasına, faaliyetlerini sürdürmesine izin verdiği için de hedef. Benzer şekilde Filistin'de Hamas da uzun süre bu nedenle baskı altında kaldı ve nihayetinde geçtiğimiz aylarda Müslüman Kardeşlerle bağını kesen bir temel belgeyi kabul etti. Katar'dan da istenen bu. Mısır Dışişleri Bakanlığı Müslüman Kardeşler'in de ötesine geçerek Katar'ı "El Kaide ve DEAŞ fikrini yaymak, Sina Yarımadası'ndaki terör örgütlerini desteklemek ve diğer Arap ülkelerinin iç işlerine karışmakla" suçluyor. Bu tartışmalar elbette yeni değil. Bahreyn, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri 2014 yılında Katar'ı iç işlerine karışmak ile suçlayarak diplomatik ilişkilerini kesmişlerdi.

BATI NE DİYOR?

Katar Körfez ülkeleri için olduğu kadar Ortadoğu petrollerinin akışını kontrol altında tutmaya çalışan İngiltere ve ABD için de önemli bir ülke. Al Udeid Hava Üssü İngiliz ve Amerikan uçaklarınca kullanılıyor. 2003'te Suudi Arabistan'daki Prens Sultan Hava üssü'nden ayrılan Batılı askeri güçleri barındıran bu üs Amerikan Merkez Kuvvetler Komutanlığı'nın (CENTCOM) operasyon merkezlerinden biri. ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson abluka kararından sonra taraflara diyalog çağrısında bulundu. ABD bu kriz sayesinde hem Körfez İşbirliği Konseyi hem de yalnız kalan Katar üzerindeki etkisini arttırma fırsatı da yakalamış oldu.

QATAR AIRWAYS'E DARBE

İşin ekonomik boyutu da var. Bu karar dünyanın en önemli havayollarından Qatar Airways'in operasyonlarını da etkileyecek. Gerek havalimanlarının kullanılması gerekse yolcu tercihleri açısından Katar önemli bir darbe yiyecek. Katar'ın petrol ve doğal gazını Basra Körfezi'nden çıkarması da zorlaşacak. Bu durum ülkeyi İran'a daha da yaklaştırabilir.

PEKİ YA TÜRKİYE BU KRİZİN NERESİNDE?

Dış politikada Avrupa Birliği'nden gelen eleştiriler, Almanya ile PKK-FETÖ-İncirlik, ABD ile PYD-YPG, Rusya ile Esad'ın geleceği gibi pek çok konuda sıkıntılar yaşayan Türkiye açısından Körfez'deki tablo yeni ve yüklü bir dosyanın açılması anlamına geliyor. Katar Türkiye'nin bölgedeki önemli müttefiklerinden biri. Ekonomi, finans, enerji konularında işbirliği içindeki iki ülke Suriye'de ve Filistin'de de zaman zaman paslaşıyor. Türkiye Katar'da bir askeri üs kurma hazırlıkları içinde. Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri de Batı ile ilişkilerinde sorunlar yaşayan Türkiye için çok önemli. Şimdi bu iki taraf arasında yaşanan krizde Türkiye ince bir diplomasi ile iki tarafı da kızdırmadan ilişkilerini sürdürmeye çalışacak. İki taraf da Türkiye'yi tercih yapmaya zorlayabilir. Bu nedenle Ankara'nın işi zor olacak.