Küçümseyerek küçülüyorlar
Muazzam bir talim terbiye ürünüdür...
Orta sınıf içinde, hele hele eski imtiyazlı bürokrasiye göbekten bağlı kesimlerde kuşaktan kuşağa aktarılır.
Depresyonunu konforlu bulup battaniyenin altından çıkmaya hiç niyeti olmayanları andıran pek "yerli" bir tutuma dönüşmüştür.
Nedir o?
Kendi ülkeni küçümsemek...
Kendi insanını küçümsemek...
Böyle böyle...
Yani ülkeni ve insanını küçümsedikçe kendini ve "mahalle"ni büyüttüğünü sanmak...
Ne sersemlik ama!
Çok yazdım, biliyorsunuz...
Benim ömrümün büyük kısmı bu tiplerin ortasında geçti.
Çocukken öğretmenlerimizin...
Ergenken abilerimizin...
Gençken büyüklerimizin...
Çalışırken iş arkadaşlarımızın bu tavrına şahit oldum.
Söze de, yüze de kocaman bir "hıh" yapıştıran hâl!
Biz mi yaparız? Hıh!
Sonra "Ama adamlar yapıyor kardeşim" diye ilerleyen bitmez tükenmez bir alçalma...
Tabii bu eziklikten bir "biz" çıkaracağını sanma (kocaman bir tarih!) kompleksini bir kez fark ettin mi, "kurtulur"sun...
Dünyan değişir, zihninde ülken, halk, her şey yeniden çiçek açmaya başlar.
Levent Üzümcü'nün Sabiha Gökçen tüneliyle ilgili çektiği o feci videoyu da bu çerçevede izleyin, derim.
Onun uçak pistinin altına yapılan karayolu tüneliyle dalga geçişinde aslında hiç işitemediğiniz bir iç ses var:
"Yapmamalıyız, bunları yapamamalı benim ülkem, bu ihtişamlı inşaatlarda mutlaka bir problem olmalı" diye söylenip durur o ses...
1940'lardan beri böyle yaşayıp gittiler.
Eziklene eziklene...
Ve ülkelerini küçülterek Batı'ya yaltaklanan kafanın dar sınıfsal konforundan otlandılar.
Şimdi o çizgi bozuldu.
Gördünüz işte!
Alay edeyim derken, alay edilecek hale düşmeleri, işten bile değil.
İktidara bu yüzden kızıyorlar.
Çünkü bu milletin, bu devletin yapabildiğini, daha neler neler yapacağını gözlerine gözlerine sokuyor.
Sabah