Yeni Delhi, 5 Ağustos'ta Cammu ve Keşmir'in Anayasada yer alan özel statüsünü iptal etme kararı aldı. Böylece Cammu ve Keşmir'in özerkliği; yani savunma, iletişim ve dış ilişkiler dışındaki tüm meselelerde kanun yapma hakkı gibi hususlar ortadan kalkmış oldu. Bu kararın akabinde bölgede birtakım belirsizlikler kendini gösterdi. Buna dair çeşitli haberler, söylentiler ve yorumlar yayıldı; bunların gerçeği ne ölçüde yansıttığı belirsizliğini koruyor. Alınan siyasi kararların ve uygulanan politikaların halk üzerinde nasıl bir tesir oluşturduğuna dair kesin bir şey söylemek şimdilik güç. Bunu zaman gösterecek. Fakat şu gerçek ki, dini ve siyasi görüşü ne olursa olsun özelde Cammu Keşmir'de, genelde ise Hindistan'da yaşayan halk, bu gelişmelerden büyük ölçüde etkilendi.
Keşmir, Hindistan ile Pakistan arasında uzun yıllardır çözüme kavuşturulamayan bir mesele. Cammu ve Keşmir'le ilgili Hindistan meclisinde alınan kararları, Pakistan hükümeti de yakından takip ediyor. Yaklaşık iki aydır Pakistan, bu konuda Hindistan'a karşı uluslararası destek toplamaya gayret ediyor ve Keşmir'de yaşanan hadiseleri dünya gündemine taşımaya çalışıyor. Hindistan hükümeti ise aldığı kararlarda kendi savını ortaya koyarak siyasi hamlelerine devam ediyor.
Keşmir meselesine dair çeşitli ülkelerin siyasi aktörlerinden özel kuruluşlarına kadar pek çok kesimden birbirinden farklı değerlendirmeler ve çözüm önerileri gündeme taşındı. ABD Başkanı Donald Trump, geçen ay New York'ta gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler yıllık genel kurulu münasebetiyle yaptığı açıklamada Keşmir meselesine de temas etti ve bu konunun çözüme kavuşturulması konusunda Pakistan ile Hindistan arasında arabuluculuk yapabileceğinin sinyalini verdi. Fakat Hint hükümetinin bu konudaki tavrı oldukça net. Gerek Başbakanlık gerekse Dışişleri ve İçişleri bakanlıkları düzeyinde yapılan resmî açıklamalarda Keşmir meselesinin Hindistan ile Pakistan arasında ikili bir mesele olduğu ve üçüncü tarafın bu konuda herhangi bir rolünün olamayacağı üzerinde ısrarla duruluyor. Hindistan hükümeti, bunun kendi iç meseleleri olduğunu ve dış bir müdahaleye karşı durduklarını her fırsatta yineliyor.
Hindistan hükümeti Keşmir'le ilgili aldığı kararı şu dört temel gerekçeye dayandırıyor:
1- Anayasada Keşmir'e tanınmış olan özel hakların daimî değil; geçici olması,
2- Söz konusu maddeler nedeniyle Keşmir'in, merkezî hükümet ve Hindistan'ın diğer eyaletleriyle tam anlamıyla entegre olamaması,
3- Bölgedeki siyasi, içtimai ve iktisadi hayatın yıllardır istikrara kavuşamaması,
4- Seçim manifestolarında bu konuyla ilgili adım atacaklarına dair açıkça vaatte bulunmuş olmaları
Hindistan İçişleri Bakanı Amit Şah seçim gezisi kapsamında geçen hafta Maharaştra eyaletinde yaptığı bir mitingde bu gerekçeleri yineledi ve “370. Madde, Keşmir'in Hindistan'la bütünleşmesinde en büyük engeldi. 70 yıl içinde, hiçbir başbakan bunu iptal etme cesaretini göstermedi; ancak Narendra Modi bunu yaptı” şeklinde konuştu.
Hindistan birbirinden farklı dini, etnik ve kültürel değerleri içinde barından büyük bir coğrafi alandan ve 30'a yakın eyaletten oluşuyor. Çok nüfuslu ve çok kültürlü zengin yapısının tabii bir sonucu olarak Hindistan'ın siyasi gündemi oldukça hızlı ve yoğun. Önümüzdeki günlerde Hindistan'ın iki eyaletinde yasama meclisi seçimleri yapılacak. Maharaştra ve Haryana eyaletlerinde 21 Ekim'de sandık başına gidilmesi planlanıyor. Eyalet seçimleri sonuçları aslında Keşmir ve Asam'la ilgili BJP hükümeti tarafından alınan siyasi kararların ve yürürlüğe konulan hukuki uygulamaların halk nezdinde nasıl bir karşılık bulduğunu göstermesi bakımından bir ipucu verecektir. Ayrıca gerek iktidarın gerekse ona karşı duran muhaliflerin kullandıkları argümanları halka ne ölçüde aktarabildiklerine dair bazı veriler ortaya koyması açısından da bu seçimlerin önemli bir özelliği bulunuyor. Ancak seçim sonuçları okunurken bölge halkının tarihi ve kültürel arka planlarının göz önünde bulundurulması ve buna bağlı olarak nasıl bir duruş sergilediklerinin dikkate alınması gerekiyor.
Hindistan hükümeti, Keşmir meselesi bağlamında ileri sürdüğü gerekçelerin Pakistan tarafından da görülmesi gerektiğini düşünüyor. Nitekim Dışişleri Bakanı Subrahmanyam Jaishankar, iki ülkenin bu sorunu ikili olarak tartışabileceğini ancak öncelikli olarak bazı gerçeklerin kabul edilmesi gerektiğini belirtiyor. Pakistan tarafı ise bölgede yaşanan olumsuzluklara dikkat çekiyor ve orada yaşayan halkın içinde bulunduğu sıkıntılı durumun dikkate alınması gerektiği üzerinde duruyor. Pakistan hükümeti, Keşmir sorununun uluslararası medya tarafından yeterince gündeme taşınmadığından yakınıyor ve BJP'nin Cammu ve Keşmir'in özel statüsünü iptal ederek “son kartını” oynadığını savunuyor.
BJP attığı adımların arkasında duruyor ve bunun olumlu sonuçlar doğuracağı fikrini topluma aktarmaya çalışıyor. Nitekim Başbakan Modi, Cammu Keşmir ve Ladakh'ın kendileri için çok mühim olduğunu ve sadece bir toprak parçasından ibaret olmadığını dile getiriyor. Bölgedeki sorunların kısa sürede sona ereceğini ve dört-beş ay içerisinde normalleşmenin yaşanacağını savunuyor. Sorunun çözüme kavuşturulmasında Hindistan hükümetinin tavrı net. Hiçbir ülkenin doğrudan müdahil olmasını istemiyor. Bu yüzden yakın dönemde ABD veya herhangi bir ülkenin arabuluculuk rolü üstlenmesi pek mümkün gözükmüyor. Keşmir meselesinde bazı adımların atılabilmesi için her iki ülkenin gerçekleri göz önünde bulundurarak ve dini ve etnik kimliği ne olursa olsun bölgede yaşayan insanların taleplerini dikkate alarak hareket etmeleri gerekiyor. Bu süre zarfında fevri olarak ortaya çıkan veya bazı güçler tarafından ateşlenen birtakım istenmeyen hadiseler karşısında her iki kesimin de dikkatli olması ve sağduyu ve soğukkanlılığı elden bırakmaması gerekiyor. Hiçbir dış gücün genelde Hint alt kıtasının özelde ise bölgenin sosyokültürel dokusunu ve siyasi-tarihi arka planını iki ülke kadar yakından bilemeyeceği ve tanıyamayacağı aşikar olduğundan yaşanan problemlerin belli ölçüce aşılabilmesi için Hindistan ve Pakistan'ın doğrudan müzakerelerde bulunmaları hayati önem taşıyor.