Tunca Bengin'in bugün Milliyet gazetesinde yayımlanan “Kılıçdaroğlu'nun adaylığı papatya falı gibi” başlıklı makalesi:
Zülfü Livaneli'nin, sözleri nedeniyle günlerdir süren hem CHP'ye hem de ismi zikredilen eski liderlerine odaklı sol-solculuk tartışması, şimdiki lider Kılıçdaroğlu'nun adaylık konusuyla makas değiştirdi. Bir başka deyişle, CHP yine gündem ve tartışmaların odağında. Mesele de malum:
CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu'nun bir törende “Cumhurbaşkanı adayımız Kemal Kılıçdaroğlu” demesi, bir süre sonra da CHP Grup Başkanvekili Engin Altay'dan, “Sayın Kuşoğlu'nun parti yöneticisi sıfatıyla Genel Başkanımızı cumhurbaşkanı olarak görmek istemesi ve ilan etmesi gayet doğaldır, ama kararı verecek olan Millet İttifakı'dır. Bu konuda partimizin, Sayın Genel Başkanımızın anlayışı budur” açıklamasının gelmesi.
Yani hem adaylık sinyali veren hem de CHP cephesinde nereden çıktı bu tartışma gibisinden hava yaratan bir ikilem söz konusu. İkinci şıkkı destekleyen de Altay'ın açıklamasının temelini oluşturan, Kılıçdaroğlu'nun daha önce ekranlarda dillendirdiği “İttifak derse ki ‘Aday olacaksın', oluruz o zaman” şeklindeki sözleri.
Dolasıyla, her ikisi de Kılıçdaroğlu'nun yakın çevresinden gelen bu açıklamaların, her ne kadar birbirinden bağımsız gibi görünse de aslında Kılıçdaroğlu'nun papatya falı gibi adaylık konusu üzerine kurgulu bir taktik, daha doğrusu, eski kurt politikacıların deyimiyle, “gaz alma” durumu olduğu çok açık. Tabii her ikisinin de Kılıçdaroğlu'nun bilgisi dışında gelişmeyeceği de... Evet, “Kemal Bey'in haberi olmayabilir” diyenler de var ama CHP'nin yönetim görüntüsüne ve konjonktürel fotoğrafa baktığınızda bu olasılık zor. Çünkü belli ki Kılıçdardoğlu daha öncekilerin aksine adaylığı ciddi ciddi düşünüyor ki bu siyaseten en doğal hakkı ancak son karar noktası flu. Tıpkı Millet İttifakı açısından aday belirleme yöntemi gibi. Şöyle ki; bir kere Millet İttifakı bileşenlerinin ortak aday mı yoksa her parti ilk turda kendi adayını mı çıkaracak sorusunun yanıtı henüz belli değil. Şu an için net olan tek şey, her iki ittifak açısından da bileşenlerin birbirinden farklı hassasiyet taşımaları ama yine her iki cephenin de birer ortak noktalarının bulunması. Bir tanesi “Ülkenin beka meselesi var, onun için bir aradayız” diyor; diğeri de “Türkiye iyi yönetilmiyor, biz o iktidarın gitmesi için birlikteyiz” iddiasında. Ama iş Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın karşısına kim çıksın noktasına gelince kafalar karışıyor. Çünkü hesaplar öncelikle cephede bütünlüğü kim sağlar ya da her kesimin desteğini alır üzerine. Dahası, sadece kendi ittifak bileşenlerinin tabanlarını konsolide etmek yetmiyor, karşı ittifaktan olası kopmalarda kim daha şanslı noktası da kritik önemde. Nitekim bu bağlamda da Millet İttifakı'nın olası ortak adayına dönük bir sürü aday adayının ismi ve bunlarla ilgili avantaj, dezavantaj tartışmaları pik yapmış durumda. Bu arada sürekli yenilenen kamuoyu araştırmalarına odaklı aday barometresindeki değişkenlik de malum. Ancak, bu sürecin bir de parti tabanlarını etkileme, memnun etme, diri tutma boyutu var. Özellikle de Millet İttifakı'nın sayısal anlamda ağırlıklı sıklet merkezini oluşturan CHP açısından. O nedenle de Genel Başkan olarak Kılıçdaroğlu'nun adaylık olasılığının sürekli gündemde tutulması taban ve parti içi dengeler açısından kritik önemde. Çünkü bu parti tabanını tetiklemesinin yanı sıra hem “Güçlü bir genel başkansan neden aday olmuyorsun?” diye yüklenen iktidara hem de partisinin içindeki aday olma heveslilerine verilen bir mesaj anlamına da geliyor. Konunun kamuoyunda tartışılması olası tepkilere göre nabız tutma niyeti de bu işin bir başka boyutu. Kısacası, tüm bunlar Kılıçdaroğlu'nun bilgisi dâhilinde olan, gelişen bir siyasi manevra, taktik. Ama bir de şu olasılığı dillendirenler var:
Bu söylem farklılıkları ve kafa karışıklığı kamuoyundaki tartışmaların parti içine yansıması da olabilir. Yani kamuoyunda nasıl “Kılıçdaroğlu'nun adaylığı CHP'ye kaybettirir” gibisinden iddialar, tartışmalar oluyorsa, CHP'liler de kendi içlerinde aynı hassasiyetlerle davranıyor olabilirler. Dolayısıyla, birileri Kılıçdaroğlu'nun aday olmamasını daha başka ortak bir aday için çaba gösterilmesi konusunda girişimde bulunmak amacıyla kurgulayabilir.
Özetle; belli ki Kılıçdaroğlu aday olmak istiyor, bu anlamda yakın çalışma ekibinden bir destek olduğu da açık. Ancak Kılıçdaroğlu'nun “Adayım” dese bir başka tartışma konusu, “Hayır, aday değilim” dese bir başka tartışma konusu olacağı da net. Dolayısıyla, seçim takvimi kesinleşip artık iş yekten aday belirleme safhasına gelinceye kadar Kılıçdaroğlu'nun adaylık konusunun periyodik süreçlerle alevleneceği kesin. Yani papatya falına bir süre daha devam... Sonunda olur mu? Zor...