Prof. Tekin'in “Biyopolitika: 'Hayat'ın yeni yazılımı” başlıklı yazısından bir bölüm;
Bugün biyopolitikanın geldiği nokta, tıp ve biyolojideki gelişmelerle birlikte bedenleri disipline etmekten öteye geçmiş ve hayatı yeni bir varoluş biçimi olarak bir yazılımın, stratejinin ve perspektifin konusu kılmaya başlamıştır. Bu yazılım ve strateji de iktidarın temel yönsemeleri çerçevesinde belirginlik kazanarak biyopolitikanın mikro konularına yönelimler kazandırmıştır.
İktidarın bugün için neyi tanımladığını da ayrıca belirginleştirmek gerekir. Özellikle küreselleşme ile birlikte biyopolitikada etkin olan iktidarın küresel sermaye bağlamında küresel aktörler olduğunu belirtmek gerekir. Çok yakın zamanda daha net görüleceği üzere artık devlet düzeyindeki tikel iktidarlar küresel ölçekte merkezden belirlenen hayat stratejilerini uygulamak durumunda kalmışlardır.
Burada biyopolitikaya hayatiyet kazandıran önemli birkaç noktaya değinmeliyiz. Birincisi, Modernitenin erken zamanlarından itibaren biyolojinin kazandığı önem. Bitkilerden başlayarak insana doğru bir seyir izleyen genetik çalışmalarına dikkat çekilmelidir. Bunun sonucunda hayat artık klasik anlamının ötesinde yeniden kurgulanan ve yazılan bir strateji olarak “kontrol edilebilirlik” kazandı. İçinde bulunduğumuz yeni dönemde biyolojinin yeniden önem kazanıyor olmasını da dikkatle takip etmek gerekir. İkincisi, sosyobiyoloji gibi yeni bilim dalıyla, daha önce evrimi endoktrine etme çabaları yeniden hız kazandı.
Üçüncüsü, özellikle 19. Ve 20. Yüzyıllarda antropolojinin “öteki”leri tanımlamakla başlayan serüveni, ırk çalışmaları ve nihayetinden biyoloji ve tıptaki gelişmelerle birlikte “öjenik” fikirlerin yayılmasına hatta uygulanmasına kadar vardı.
Dördüncüsü, Aryan ırkı fikrinden Batı dışı toplumların irrasyonel karakterine kadar teoriler doğrusu, modern dönemde üretilen yararlılık, verimlilik, işe yararlık vb. kavramlar üzerinden hayat stratejilerinin belirlenmesine doğru evrilmiştir. Foucault'nun “disiplin” kavramı üzerinden belirttiği şey, modern dönemde kapitalizmin değişen döngüsüne ayak uydurmak üzere hastanelerin, okulların, tımarhanelerin vb. yeni bir strateji ile devreye girmesidir.
Bugün kimi beyanatlar dünya nüfusunun fazla olduğunu söylemekten geri durmuyorlar. Bunu Malthus'tan başlayarak nüfus ve gıda arasındaki ilişkiyi gündeme getirerek yapıyorlar. Ancak günün sonunda, kimin yaşayacağına karar vermek gibi tanrısal bir işe kalkışılıyor.
T24