Kıbrıs sorununun çözümü ve ona bağlı olarak Doğu Akdeniz'de gerilimin azaltılması ve hem KKTC'nin hem de Türkiye'nin ulusal çıkarlarının korunması iç içe geçmiş konular silsilesi. Bu ziyarete ilişkin öncelikle, Erdoğan'ın bir kaç hafta önce AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in kendisinden KKTC ziyaretinde sert mesajlar vermemesini istediğini açıklayarak, “Dedim, ‘Nasıl mesajlar vereceğimi de bana bildirirseniz, ben o metni orada okurum'. Bunlar kimin kim olduğunu hâlâ öğrenememişler. Yahu ben bu milletin bir evladıyım. Sen Erdoğan'ın ne zamandan beri talimatla konuşma yaptığını öğrendin. Biz hakkımız ne ise hakkımızı söke söke alırız ve alacağız” cevabını verdiğini hatırlamakta yarar var.
Öte yandan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY)de Erdoğan'ın Kapalı Maraş konusunda bazı Rumları da ikna edebilecek ve fiilen KKTC'yi tanımaları anlamına gelecek bir açıklama yapabileceği ihtimaliyle günlerdir diken üstünde. Tam ziyaret öncesinde Rum kesiminden gelen ve KKTC makamlarınca “her zamanki yalan senaryo” cevabı verilen “gemimize ateş açıldı” iddiası da tesadüf gibi durmuyor.
Azerbaycan heyeti Kapalı Maraş'ta.
Sürpriz demişken
Bu ziyarete denk gelen başka gelişmeler de var ki onlar da tesadüften çok stratejiye işaret ediyor. Azerbaycan Milli Meclisi Dışişleri ve Parlamentolararası İlişkiler Komitesi Başkanı Samad Seyidov başkanlığındaki heyet geçen hafta Ankara'da bir dizi görüşme gerçekleştirirken, eş zamanlı olarak KKTC Cumhuriyet Meclisi Hukuk, Siyasi İşler ve Dışilişkiler Komitesi Başkanı Yasemin Öztürk başkanlığındaki bir heyet de başkentte bulunuyordu. İki heyet, TBMM Dışişleri Komisyonu'nun da katılımıyla Ankara'da üçlü bir toplantı gerçekleştirdi. Azerbaycan heyeti daha sonra 16 Temmuz'da ilk kez KKTC'ye gitti. Seyidov gitmeden, “Bizim 19 Temmuz'dan 21 Temmuz'a kadar KKTC'de olmamız, Türk dünyasının gücünün ve birliğinin dünyaya gösterilmesi meselesini de içinde ihtiva ediyor.” demişti. Yani Azerbaycan heyeti KKTC'deki törenler süresince Türkiye heyeti ile birlikte olacak. Kısa süre önce bir Pakistan heyetinin de Ada'da temaslarda bulunduğu biliniyor. Ayrıca dün de Kırgızistan Basketbol Milli Takımı biri bu akşam olmak üzere iki maç için KKTC'ye gitti. Böylece uzun yıllardır KKTC'ye uygulanan spor ambargosu da delinmiş oluyor. Tüm bunlar Dağlık Karabağ ihtilafından Azerbaycan'ın yaptığı gibi Kıbrıs meselesinde de KKTC'nin “göbek bağının” kesilmeye doğru gittiğine işaret ediyor.
Kırgız basketbolcuları Arıklı karşıladı.
CTP ve TDP'ye tepki
Ancak Rum kesiminden tutun da, Yunanistan'a, oradan AB'ye ve ABD'ye ve hatta Rusya'ya kadar neredeyse Dünya'nın gözünün KKTC'ye çevrildiği bu ziyaret sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün ilk kez KKTC Meclisi'ne seslenecek ve bu sırada söz ettiği sürprizi açıklayacakken, biri KKTC'nin dördüncü cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) ve diğeri ikinci cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) olmak üzere iki sol parti oturuma katılmayacaklarını açıkladı. Ada'da günlerdir bu konu tartışılıyor.
KKTC'de siyasetten, sendikalara ve basına uzanan bir kesimin geçmişten bu yana Türkiye'ye karşı tavrı malûm. Türkiye ile mesafeli bir ilişkiyi savunan bu kesimler ile Türkiye'nin arasının, dörtlü hükümetin bozulması, cumhurbaşkanlığı seçimi, Ada'da din eğitimi konusunda Anayasa Mahkemesi'nin aldığı karara Ankara'dan gösterilen tepki ve son olarak kısa süre önce iki KKTC vatandaşının Türkiye'ye alınmayarak geri gönderilmesi üzerine açıldığı belirtiliyor. Bu arada CHP Eskişehir milletvekili Utku Çakırözer de TBMM Başkanlığı'na 13 Temmuz'da verdiği soru önergesiyle, KKTC eski Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın Basın ve İletişim Koordinatörü Ali Bizden'in 6 Temmuz'da, yazar Dr. Ahmet Cavit An'ın da 12 Temmuz'da “güvenlik gerekçesi” ile KKTC'ye geri gönderilmelerine ilişkin iddiaları gündeme getirdi.
Aslında, KKTC Başbakan Yardımcısı Erhan Arıklı, bu iki partiyi daha tavır almadan önce uyarmıştı. Arıklı “Böylesi önemli bir olaya şahitlik etmek isterler diye düşünüyorum. Neticede bizi tek tanıyan ülkenin Cumhurbaşkanı konuşacak. Siyasi nezaket gereği onu dinleme erdemini, nezaketini göstermek zorundasınız. Umarım aklı selim galip gelir ve provokasyon olmaz. Hele de katılıp bir provokasyon olursa…” demişti. Arıklı gibi bazı dernekler ve kişiler de “Sizi tanıyan tek ülkeyi mi tanımıyorsunuz?” diye başlayan sorularını “Kamu maliyesine yapılan katkı mı, yapılan yatırımlar mı, pandemide sizinle paylaşılan aşılar, gönderilen tıbbi yardımlar mı, yapılan hastane mi tanınmıyor” diye sürdürdü. Aynı soruları ve daha fazlasını Türkiye'den kişilerin de soracağına şüphe yok.
Milliyet