Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Dışişleri Bakanlığı, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin Doğu Akdeniz'deki tek taraflı doğalgaz arama faaliyetlerine ilişkin, Rum tarafının, Türk tarafını yok sayarak attığı adımların hiçbirinin kabul edilemeyeceğini bildirdi.
YAZILI AÇIKLAMA YAPILDI
Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Rum tarafının, Kıbrıs Türklerinin doğal kaynaklar üzerindeki haklarını gözardı ederek, bugüne kadar yapılan tüm uyarılara rağmen Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon faaliyetlerine devam ettiği belirtildi. Rum tarafının, yeni sondaj faaliyetlerine başlamış olmasının geçmişte yapılan hataları tekerrür ettiğini gözler önüne serdiğinin ifade edildiği açıklamada, "Ada'nın ortak sahibi olan Kıbrıs Türk halkının, adanın deniz yetki alanlarında bulunan doğal kaynaklarında eşit ve meşru hakları bulunduğunu bir kez daha hatırlatmakta fayda görmekteyiz." ifadesine yer verildi.
"RUM TARAFININ ATTIĞI ADIMLARIN HİÇBİTİ KABUL EDİLEMEZ"
Kıbrıs Türk tarafının, hidrokarbon kaynaklarının araştırılması, çıkarılması ve işletilmesine ilişkin tüm kararların alınmasında eşit söz sahibi olması gerektiğinin vurgulandığı açıklamada, "Rum tarafının, Türk tarafını yok sayarak attığı adımların hiçbiri kabul edilemez." ifadesi vurgulandı.
Açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Kıbrıs'ta adil ve kalıcı bir kapsamlı çözümün tesisine dek, Ada etrafındaki doğal kaynaklara ilişkin faaliyetlerin dondurulması veya taraflar arasında belirlenecek iş birliği çerçevesinde yürütülmesi bu aşamada izlenecek en doğru yoldur ancak bu yaklaşıma riayet edilmediği takdirde Kıbrıs Türk tarafının ana vatan ve garantör ülke Türkiye ile istişare halinde, kendi hak ve menfaatlerinin korunması için gerekli tüm tedbirleri alacağını bir kez daha duyurmak isteriz.
Rumların, Kıbrıs Türk tarafını Ada'nın ortak sahibi ve siyasi açıdan eşit ortağı olarak kabul etmeyen yaklaşımını sürdürmesinin Ada'da kalıcı ve kapsamlı bir çözümün tesisine yönelik çabaların önündeki en önemli engeli teşkil ettiği bu vesileyle bir kez daha kanıtlanmıştır. Bu çerçevede, esasen Kıbrıslı Rumların bu değişemeyen zihniyetinin, Ada'da siyasi ortaklık temelinde bir çözümün gelecekte de mümkün olamayacağını bize bir kez daha gösterdiğini, bu itibarla iki devletli bir çözümün müzakeresinin de bir tercih olarak gündeme gelebileceğini vurgulamak isteriz.”