Hak-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Mahmut Arslan, Kudüs'ün Türkiye'ye emanet edildiğini belirterek, "Bu emin millet emanete sahip çıkacaktır. Kudüs'ü özgürleştirmeyi başkalarından beklemeden biz yapacağız." dedi.
Hak-İş İstanbul Başkanlığı tarafından Mekke'nin 1389. Fetih yıl dönümü münasebetiyle "Mekke'nin Kurtuluşundan Kudüs'ün Kurtuluşuna – İşgale Karşı Haklar İçin Sendikal Dayanışma ve Mücadele" temasıyla bir program düzenledi.
Cemal Reşit Rey'de düzenlenen programa Hak-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Filistin ve Kudüs'e destek Sendikalar Birliği Başkanı Mahmut Arslan, Hizmet-İş Onursal Başkanı ve Hak-İş Kudüs ve Filistin Sendikal Dayanışma Komitesi Başkanı Hüseyin Tanrıverdi, Öz Maden İş Genel Başkanı Fahrettin Kütükçü, Hak-İş İstanbul İl Başkanı Mustafa Şişman, Hak-İş'e bağlı sendika yöneticileri, temsilciler ve üyeler katıldı.
Kuran-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda, Hak-İş'in geçtiğimiz yıl düzenlediği ve 120 ülkeden katılımın olduğu kısa film yarışmasında birinci olan İsrail'in Filistin'de uyguladığı zulmü ve Filistin halkının çaresizliğini anlatan 'Roof Knocking' filmi ve Hak-İş'in Filistin'le ilgili çalışmalarını içeren sinevizyon gösterildi.
"Bugün Filistinliler 'Artık geri dönün' diye bizleri çağırıyor"
Arslan, programda yaptığı konuşmada Mekke ve Kudüs'ün Müslümanlar için kutsal ve çok önemli şehirler olduğunu söyledi.
Arslan, Hazreti Muhammed örneğini vererek rengi, dili, yaşadığı topraklar, inancı, hayat tarzı ne olursa olsun mazlumdan yana bir duruş sergilemek zorunda olduklarını belirtti.
Kudüs için yapılması gerekenlere değinen Arslan, sendika mensuplarından Filistin ve Gazze'deki yetimlere sahip çıkmalarını istedi.
Birinci Dünya Savaşı sonrası Anadolu'nun düşman işgalinden kurtuluşunu anlatan Arslan, şöyle konuştu:
"Anadolu'yu düşman işgalinden kurtardık ama Kudüs'ü hala Siyonist İsrail devletinin işgalinden kurtaramadık. Bizim ve bizimle beraber ümmetin sorumluluğu var. Tam 401 yıl Mescid-i Aksa'yı ve Filistin'i koruyan, o topraklarda barışı ve kardeşliği sağlayan ecdadımız 1917'de o topraklardan ayrıldı. Bugün Filistinliler 'Artık geri dönün' diye bizleri çağırıyor. Petrol zengini şeyhleri çağırmıyor. Küçük küçük devletçikler oluşturup emperyalizmin oyuncağı olanlara çağrı yapmıyor. Kurtuluşları için bizi çağırıyorlar. Bu sorumluluğu Yaser Arafat, sağlığında Hüseyin Tanrıverdi aracılığıyla Filistin'i Türkiye ve Recep Tayyip Erdoğan'a emanet etmişti. Aliya İzzet Begoviç de ölüm döşeğinde Bosna'yı Recep Tayyip Erdoğan'a emanet ediyor. Bu emin millet emanete sahip çıkacaktır. Kudüs'ü özgürleştirmeyi başkalarından beklemeden biz yapacağız."
Arslan, salonda bulunanlardan Kudüs ve Filistin'i ziyaret etmelerini isteyerek kendilerinin de Hak-İş Başkanlar Kurulunu Kudüs'te düzenlemek istediklerini ama bunu açıkladıktan sonra çok fazla sorunla karşılaştıklarını aktardı.
"BM'nin kararları alması çok iyi ama uygulamaması acizliktir"
Tanrıverdi ise Mekke ve Kudüs'ün önemi üzerinde durarak her iki şehrin de İslam dünyasının mükerrem ve şereflendirilmiş şehirlerinden olduğunu ifade etti.
Birleşmiş Milletler'in (BM) Filistin'le ilgili aldığı kararları uygulayamadığı için eleştiren Tanrıverdi, şunları kaydetti:
"BM'nin kararları alması çok iyi ama uygulamaması acizliktir. Onun için BM bu noktada kendisini yoklamalı. Sayın Cumhurbaşkanımız her zaman BM'yi adil olmaya davet ediyor. BM'yi kendi kurallarına uygun çalışmaya davet ediyor. Dünyada barışın, güvenliğin sağlanması gibi görevlerini ifa etmeye davet ediyor. Bugün BM artık tartışılıyor ve 'Dünya beşten büyüktür' sözünü cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan açık yüreklilikle sadece Türkiye'deki kürsülerden değil BM'nin kürsüsünden de haykırıyor. Bugün Orta Doğu kan gölüne çevrilmişse, dünyanın farklı bölgelerinde vicdansız, zalimane olaylar cereyan ediyorsa bu BM'nin adaletsizliğinden kaynaklanmaktadır. Bu vahşi dünyada adaleti gerçekleştirecek medeniyet bizim medeniyetimizdir. Biz medeniyetimizin koordinatları üzerinde yükseldiğimiz zaman dünyada adalet tecelli edecek."
Hak-İş üyesi işçilerinden toplanan aidatların lükse ve israfa harcanmadığını ifade eden Tanrıverdi, bu paralarla Filistin'de yetimhane yapıldığını sözlerine ekledi.