Etyen Mahcupyan, Serbestiyet sitesindeki yazısında toplumdaki kesimler arası karşılaştırmayı ve yaşanan değişimi değerlendirdi.
Laik kesim'in 'öteki' olarak nitelediği geniş kitleler karşısında yaşanan değişimle birlikte "yabancı" konumuna düştüğünü vurgulayan Mahcupyan, aynı kesimin "yerliler" karşısında kendisini de tanımlayamaz hale geldiğine dikkat çekti.
Mahcupyan'ın "Asıl yenilgi ‘yerlileri' anlamamak mı acaba?" başlıklı yazısından önemli bölümler:
Laik kesim kendi tarihsel üstünlüğünden o denli emin ki ‘Yerlileri' anlamamak bir yana, onları kendi rasyonalitesi ışığında, yapaylaştırarak kategorize ediyor ve böylece anlama imkanını hepten elden kaçırıyor. Ne yazık ki bu ‘rüya' kısa zamanda bitecek ve laik kesim akut bir ‘yabancılaşma' sorunu ile karşı karşıya olduğunu hissedecek. Çünkü laiklerin ‘öteki' dedikleri artık ‘yerli'… Ve laikler de artık ‘yabancı'. Aralarından yerlileşmek isteyenler varsa bunun yolu ‘millileşmeden' geçiyor. Diğer deyişle yabancılıktan kurtulmak için önce (yeni) devlete biat etmeniz gerek. Bu sayede yerliliğe (kimlik olarak olmasa da) siyaseten yaklaşmanız mümkün.
"ÜLKENİN İDEOLOJİK SAHİPLERİ"
Cumhurbaşkanlığı sistemi sayesinde seçimlerin bir referandum havasına girmesi ve ardından gelen ‘yenilgi' belki de laik kesim için bir düşünme fırsatı yaratır. Çünkü parlamenter sistem, hiçbir partiye çoğunluk sağlamadığı ve farklı partilerin koalisyonuna yol açtığı ölçüde gerçekleri bir miktar bulanık hale getiriyordu. ‘Azınlıktaydık ama iktidarın parçası olabilirdik.'
Cumhuriyet ana doğrultu olarak Kemalizm üzerinden yürüdüğü sürece sorun hayati değildi… Ötekiler arada bir iktidara ortak çıksa, hatta ele geçirse bile bunun geçici olacağına inanılıyordu. Ne de olsa ülkenin ideolojik anlamda asıl sahipleri ‘bizlerdik'.
DİNDARLAR VE LAİKLER
Toplumun kültürel muhafazakarlar (dindarlar) ve kültürel ilericiler (laikler) şeklinde bölünmüş olduğu ‘gözlemi' laik kesim açısından ayrıca rahatlatıcıydı. Hayat kaçınılmaz olarak ‘ileriye' gideceğine (sosyolojiyi o yönde tetikleyeceğine) göre bugünkü azınlıkta olma hali de geçiciydi. Nicelik açısından handikaplı durumda olunsa bile nitelik açısından üstünlük barizdi…
Bu basit (kaba?) değerlendirmenin laik kesimin bilinçdışında köklü şekilde yerleşik olduğunu düşünüyorum. En entelektüel ve derinlikli olanlarımızın bile psikolojik beklentisi bu yönde ve buradan hareketle de bir tür ‘haklılık' ya da üstünlük duygusuna sahibiz.
"YENİ İTTİHATÇILIK NİTELİĞİ"
Ancak şimdi karşımızda beklenmedik bir durum var: Arkasına devleti de almış İttihatçı bir iktidar cumhurbaşkanlığı sistemi sayesinde azınlıkta olan her türlü kimlik ve düşünceyi ‘sonsuza dek' yenilgiye mahkum etme şansına sahip. Kemalizmin ‘ışığında' niteliksel üstünlüğe sahip olmanın değeri yok, çünkü Yeni İttihatçılık niteliği yeniden tanımlıyor.
Bugünkü iktidar kendi takipçilerine sadece niceliksel üstünlük (dolayısıyla siyasi güç) değil, niteliksel üstünlük (dolayısıyla devletin sahipliğini) sunuyor.
Şu an yaklaşan yerel seçimler nedeniyle maruz kalınan travmanın etkileri yoğun olarak gözlemlenemiyor. ‘Ne de olsa bir şansımız daha var… bu iş henüz bitmedi.' Ancak bu kez yerel seçimler bir öncekine benzemeyecek ve büyük ihtimalle iktidar kazanacak. Çünkü laik kesim (dolayısıyla muhalefet) yaşananı anlama idrakine çok uzak.
"LAİKLER ARTIK YABANCI, ÖTEKİLER YERLİ"
Öte yandan uzun sürebilecek bir yenilgi döneminin yaklaştığını sezgisel olarak hissediyoruz. Belki de o nedenle hayatın tadını çıkarma yönünde bir gayretkeşlik sergiliyoruz. Gündelik hayatın keyiflerine dönmekle kalmıyor, onları sosyal medyada, yazılı basında sergiliyoruz. Yani hem kendimize hem ‘ötekilere' şunu söylüyoruz: ‘Kalite bizde, sanat estetik tarz bizde… hayatı bilen, tadını çıkaran, onu sahiplenen bizleriz… bunu elimizden alamazsınız… asıl galip esasta yine biziz.'
Ne yazık ki bu ‘rüya' kısa zamanda bitecek ve laik kesim akut bir ‘yabancılaşma' sorunu ile karşı karşıya olduğunu hissedecek. Çünkü laiklerin ‘öteki' dedikleri artık ‘yerli'… Ve laikler de artık ‘yabancı'. Aralarından yerlileşmek isteyenler varsa bunun yolu ‘millileşmeden' geçiyor. Diğer deyişle yabancılıktan kurtulmak için önce (yeni) devlete biat etmeniz gerek. Bu sayede yerliliğe (kimlik olarak olmasa da) siyaseten yaklaşmanız mümkün.
LAİK KESİMİN ASIL YENİLGİSİ
Laik kesimin asıl yenilgisi bence seçimdeki başarısızlık değil. Nitekim herkes biliyor ki iktidar özellikle ekonomideki akla ziyan yanlışları yapmasaydı seçimi zaten büyük farkla kazanacaktı. Kendimizi aldatmayalım… Asıl resim budur. (Şu an için) iktidarın tek rakibi kendisi.
Laik kesimin asıl yenilgisi yaşanmakta olan değişimi anlamamış, kavrayamamış, idrak edememiş olması.
"MİLLİ OLAN GEÇMİŞTEKİ MİLLİDEN FARKLI"
‘Yerlilik' bir yeniden sahiplenme hikayesi. Yüz yıllık bir ‘parantezin' sonrasında mülkün asıl sahiplerinin merkeze geri dönme ve merkezi yeniden tanımlama iddiası… Dolayısıyla ‘milli' olan da geçmişteki ‘milli'den farklı. Köklerini farklı yerlerde arayan ihtiraslı ve savaşkan bir milli bu…
YERLİLERİ GÖZÜNDE LAİK KESİM
Laik kesim kendi tarihsel üstünlüğünden o denli emin ki ‘Yerlileri' anlamamak bir yana, onları kendi rasyonalitesi ışığında, yapaylaştırarak kategorize ediyor ve böylece anlama imkanını hepten elden kaçırıyor.
Dolayısıyla ‘Yerlilerin' gözünde nereye oturduğunu da göremiyor… Giderek kendisini tanıması da zorlaşıyor.