Rusya başta olmak üzere bazı ülkelerde LGBT propagansına karşı yasak tedbirleri alınsa da sosyal medya platformlarında sınır tanımayan paylaşımlarıyla kamuoyundaki tehdit algısını canlı tutuyor.
Aydınlık gazetesi yazarı Gaffar Yakınca, "LGBT'yi nereden tutmalı?" başlıklı yazısında konuyla ilgili değerlendirmede bulunurken eşcinseller ile değil propaganda ile mücadele edilmesi gerektiğini vurguladı.
EŞCİNSELLER İLE DEĞİL PROPAGANDA İLE MÜCADELE
Dolayısı ile bizim mücadele etmemiz gereken olgu da bizatihi bu propaganda. Bugün eşcinseller veya başka türlü cinsel hayatlar yaşayan insanlar politik bir konu değiller. Ülkedeki milyonlarca yatak odasında nelerin geçtiği hiçbirimizi ilgilendirmiyor. Zaten Batı'nın LGBT propagandası ile kurduğu tuzak da bu: O yatak odalarının politik alana dahil edilmesini istiyorlar.
Avrupa solcularının elli yıldır ağızlarına sakız ettikleri “özel olan politiktir” yalanını en baştan çöpe atmak lazım. Evet, yatak odası da politik alan tarafından şekillendirilir ama kendisi politik alan değildir, sonuna kadar özel alandır.
Şu halde LGBT'cilerin yatak odalarındaki türlü çeşitli davranışları topluma dayatmaya kalkmaları kabul edilemez. Özel alanınızda istediğinizi yapın ama, özel tercihlerinizi mutlak doğrularmış gibi topluma enjekte etmeye kalkmayın.
"İDEOLOJİYE İDEOLOJİ İLE KARŞILIK VERİLİR"
Aynı kural tersinden bizim için de geçerli. LGBT ideolojisi ile mücadele edeceğiz diye insanların cinsel yönelimleri ile uğraşırsak kaybederiz. Mücadele edilmesi gereken Batı'nın çürütücü propagandasıdır.
Ancak bunun için de olguyu tam olarak anlamamız gerekiyor. Şu sıralar maalesef sadece itiraz ediyoruz, slogan atıyoruz. Oysa ideolojiye ideoloji ile karşılık verilir. Ruslar bu konuda hayli yol aldılar. Yeni Rus düşüncesinde geleneksel değerler ve dine özel bir önem veriliyor. Rusya, LGBT propagandasını yasakladı. En son Putin, bu konuların araştırılması için özel bir enstitü kurulması talimatını verdi.
Batı'nın çürütücü propagandasına karşı Rusya'nın deneyimi güzel bir örnek olabilir. Bizim de yeni Türk düşüncesinin kuruluşunda milli kimliğimize, dinimiz İslam'a ve geleneksel değerlere özel bir yer açmamız gerektiğini, çürütücü akımlara ancak bu şekilde karşı koyabileceğimizi söylememize gerek var mı?