Dolar

34,4347

Euro

36,2908

Altın

2.837,80

Bist

9.389,62

Mahkemeden PKK/YPG hakkında 'HIV virüsü' benzetmesi

Kapatılan Özgür Gündem gazetesi davasının gerekçeli kararında PKK/YPG'ye HIV benzetmesi yapıldı. İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesinin, Eren Keskin, Bilir Kaya, İnan Kızılkaya ve Kemal Sancılı hakkında, verdiği hapis cezalarının gerekçesinde, terör örgütleri ve yayın organlarıyla ilgili tespitler yer aldı.

4 Yıl Önce Güncellendi

2021-03-31 11:22:48

Mahkemeden PKK/YPG hakkında 'HIV virüsü' benzetmesi

Kapatılan Özgür Gündem gazetesi Eş Genel Yayın Yönetmenleri Eren Keskin ve Bilir Kaya ile Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İnan Kızılkaya ve imtiyaz sahibi Kemal Sancılı hakkında, "silahlı terör örgütü üyeliği" ve "terör örgütü propagandası yapmak" suçlarından verilen hapis cezalarının gerekçesinde, terör örgütü PKK/YPG'ye HIV benzetmesi yapıldı.

İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi, 15 Şubat'taki duruşmada, sanıklar Keskin, Kızılkaya ve Sancılı'yı, "silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 6 yıl üçer ay, Kaya'yı da "terör örgütü propagandası yapmak" suçundan 2 yıl 1 ay hapisle cezalandırdı. Mahkeme heyeti, bu karara ilişkin gerekçesinin yazımını tamamlayarak sanık ve avukatlarına tebliğ etti.

"Gerçek ve milli bir insan hakları anlayışı tartışılmalı"

Gerekçeli kararda, sanıklar ve PKK terör örgütüyle ilgili tespitlere ve benzetmelere yer verilirken, gerçek ve milli bir insan hakları anlayışının ve kavramının tartışılması, gözetilmesi gerektiği kaydedildi.

Gazetede 2014 ve 2016'da yayınlanan suça konu haberlerin, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK), silahlı terör örgütü PKK'ya karşı yürüttüğü mücadeleyi hedef aldığı belirtilen kararda, "TSK'nin operasyonlarda hukuk dışına çıktığı", "sivillere bilerek zarar verdiği" şeklinde iftira niteliğinde yayınlar yapıldığı, yazılarla terör örgütü ve teröristbaşı lehine başlatılan kampanyaların yandaş kitlelere duyurulmasının sağlandığı vurgulandı.

Kararda, gazetedeki yazılarda yandaş kitlenin taleplerinin bölge insanının genel görüşü gibi yansıtıldığı, örgüt elemanlarının ölüm haberlerinin "infaz" olarak verildiği ve şehit olan güvenlik güçlerine hakaret edildiği aktarıldı.

Türkiye aleyhine kamuoyu oluşturacak her türlü asılsız haberlerin yayınlandığı ve terör örgütü tarafından yapılan kanlı eylemlerin meşru gösterildiği de belirtilen kararda, yazılarda alenen kırsaldaki örgüt mensuplarınca yapılan hain saldırıların haklı olduğunun lanse edildiği, bu haberlerle örgüt tabanının ayakta tutmaya çalışıldığı ve örgütün kendi kitlesine bildirmek istediği talimatların yayımlandığı dile getirildi.

Kararda, gazetedeki söz konusu yazıların, halkı kin ve isyana teşvik ettiğinin açıkça görüldüğü kaydedildi.

PKK/YPG'ye HIV benzetmesi

"Bu nedenle Özgür Gündem gazetesinin kuruluş amacının yayın yapmak olmadığı, PKK/YPG'nin basın bülteni kimliğine büründüğü değerlendirilmiştir." ifadesi kullanılan kararda, devleti, kurumları ve sistemi ağır şekilde de olsa eleştiren yayınlar yapmakla örgütün resmi haber kanalı niteliğinde olmanın birbirlerinden ayrı tutulması gereken hususlar olduğu, ikinci türdeki yayın organları ile demokratik yaşamın bir ilgisinin bulunmadığı vurgulandı.

‘İnsan hakları ve insan hakları savunuculuğu perdesi'

Gerekçeli kararda, şu değerlendirme yapıldı:

"Tam tersine, demokratik yaşam her şeyden önce kişilerin yaşam ve mülkiyet hakkı, vücut bütünlüğü hakkı, çalışma ve eğitim hakkı gibi birinci ve ikinci kuşak haklara dayanır. PKK/YPG terör örgütü ise yaklaşık 40 yıldır sürdürdüğü kanlı eylemleriyle bu haklar için adeta HIV virüsü niteliğinde olduğunu defalarca göstermiştir. Dolayısıyla demokratik yaşamı ortadan kaldırmaya çalışan terör örgütleriyle bu terör örgütlerinin sözcülüğünü yapan yayın organları arasında temelde bir fark bulunmamaktadır. Bunun sonucu olarak, terör örgütleri nasıl ki demokrasi içinde himaye edilebilecek yapılar değilse, örgütün yayın organları da himaye görmezler.

Sanıkların haklarında ve genel itibarıyla Özgür Gündem isimli gazetenin yayın politikasında terör örgütünün kanlı yüzü ve eylemleri görmezden gelinerek insan hakları ve insan hakları savunuculuğu perdesine saklanıldığı müşahede edilmiştir."

"İnsan hakları savunuculuğu üzerinden kamu güvenliği bertaraf edilmeye çalışıldı"

İnsan hakları, demokrasi, hak ve özgürlüklerin, insan yaşamının ve insanca yaşamanın vazgeçilmez bir unsuru olduğu anlatılan gerekçeli kararda, "Ancak bu temel kavramlar üzerinden ve bu kavramların arkasına sığınılarak devletin üniter yapısının bertaraf edilmeye çalışılması, kabul edilebilir tutum ve davranış olarak değerlendirilemez." denildi.

Kararda, hak ve özgürlük ile kamu güvenliğinin mutlak surette bir dengesinin olması gerektiği de vurgulanarak, "Fakat sanıkların gerek savunmaları gerekse iltisaklı oldukları Özgür Gündem gazetesinin yayın politikası birlikte değerlendirildiğinde; insan hakları ve insan hakları savunuculuğu üzerinden kamu güvenliğinin bertaraf edilmeye çalışıldığı, buna yönelik kanlı eylemlerde bulunan bir terör örgütünün sesi olmaya, onu kendilerince aklamaya çalıştıkları, devleti ve güvenlik güçlerini canavarca hareket eden bir mekanizma olarak görmeye ve göstermeye çalıştıkları tespit olunmuştur." ifadelerine yer verildi.

Türk devletinin yüzyıllara dayanan devlet geleneği ve vatandaşına bakış açısının her daim, "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın." düsturuyla vücut bulduğu belirtilen kararda, şöyle devam edildi:

"Kamu güvenliğinin ve devlet yapısının olmadığı ya da zaafa uğratıldığı bir ortamda sanıkların sözde savunuculuğunu yaptığı değerlerin yaşaması söz konusu olamaz. Kaosun, şiddet ve terör eylemlerinin kol gezdiği, hüküm sürdüğü bir ortamda insan hakları kavramından bahsetmenin mümkün olmayacağı izahtan varestedir. Ne acıdır ki yıllardır devletin üniter yapısını ortadan kaldırmaya yönelen, güvenlik güçlerimizin şehit olmasına sebebiyet veren, binlerce ananın, eşin, çocuğun eşsiz, babasız evlatsız kalmasına neden olan bir örgütün ve bu örgütü kendilerince meşru bir zemine oturtmaya çalışanların sığındığı, arkasına gizlendikleri paravan, insan hakları kavramı olmuştur."

"Güvenlik politikalarını 'Gece Yarısı Ekspresi' mantığıyla yansıtan irade"

"İnsan hakları" kavramı üzerinden terör örgütünü aklamaya çalışanların, bir gün dahi olsa eli kanlı terör örgütünü, eylemlerini kınadıkları, en temel insan hakkı olan yaşam hakları ortadan kaldırılan güvenlik güçlerinin vatandaşların haklarını savundukları, acılarına ortak olduklarının görülmediği belirtilen kararda, şu ifadeler yer buldu:

"Halen Türkiye Cumhuriyeti'ni ve güvenlik politikalarını 'Gece Yarısı Ekspresi' mantığıyla yansıtan ve kendilerine yabancı unsurlarca arka çıkılmasını bekleyen bu iradenin tüm beyan ve davranışları, hukuk düzeni içerisinde kabul görülebilir bir resim ortaya çıkaramayacaktır.

En az evrensel değerler kadar insan onur ve haysiyetini gözeten, Türk devletinin daima var olmasını ve Anayasamızda tanımladığı üzere vatandaşımızın Türk vatandaşı olarak kendisinin ve devletinin güvenliğinden endişe etmesine sebep olmayacak gerçek ve milli bir insan hakları anlayışının ve kavramının tartışılması ve gözetilmesi gerekmektedir. Bu kapsam, üniter yapımıza, güvenliğimize, kasten oluşumların, devletlerin arkasına sığındığı, kendilerine paravan yaptıkları insan hakları kavramından ziyade milli gelenek, örf ve kardeşlik hukukumuzun yıllardan beri getirdiği tecrübe, birikim ve bakış açısıyla mümkün olacaktır."

AA

Haber Ara