Abbas'ın Gazze'ye gitme vaadinin ise anlamsız olduğunu dile getiren Tutar, "Mahmud Abbas'ın Gazze derdi" başlıklı yazısında şu değerlendirmede bulundu:
"Katil Netenyahu'nun Amerikan kongresinde bol alkışlı bir konuşma yapmasına misilleme olarak Türkiye de Mahmut Abbas'ı TBMM'de konuşma yapmak üzere davet etti. Aslında bu davet, Mahmut Abbas'la birlikte İsmail Heniye'ye de yapılmış, Şehid Heniye bu daveti kabul etmişti. Ancak Yüce Allah, Heniye'nin cennetteki “Şehidler Meclisinde” ağırlanmasına hükmettiği için gelemeyince, Mahmut Abbas Filistin'i temsilen tek başına gelip konuşmasını yaptı.
Peki, Abbas'ın TBMM'de konuşma yapmasının katil İsrail ile onun katliam işbirlikçisi olan ABD için bir önemi var mı? Veya bol yaldızlı sözleri ve bol keseden vaadleri, Gazze halkı için bir umuda dönüşür mü? Elbette her iki sorunun cevabı da ‘hayır' olacaktır. Çünkü katil İsrail ile ABD nezdinde Abbas'ın bir uşak kadar bile değeri yoktur. O, ancak katil israile hizmet ettiği müddetçe koltuğunda oturabilen bir hizmetçi, katil israilin sadık bir hizmetkârı, kendi varlığını ve görevini “israilin tam güvenlik hakkı elde etmesi” olarak tanımlayan bir maşa ve piyondur. Bu nedenle Abbas'ın zaman zaman ayakta alkışlanan yüksek perdeden konuşmasının Filistin düşmanlarına küçük de olsa bir korku vermekten uzak olduğu ortadadır.
Filistin halkı, ama özelde Gazze'nin kahraman evlatları içinse Abbas'ın söylediği hiçbir sözün karşılığı bulunmamakta, kendileri için bir umut olmamaktadır. Çünkü onlar için Abbas ile İsrail tankı içindeki bir asker arasında bir fark yoktur.
Abbas'ın TBMM'deki konuşmasından öne çıkan bazı başlıklara baktığımızda, içi boş hamasi sözlerden ibaret olduğunu anlamak hiç de zor olmayacaktır. Konuşmasına başlarken Gazze'de, Batı Şeria'da, Kudüs'te şehid olanları anmak istediğini, bunların en önemlisinin de Lider İsmail Heniye'ye karşı işlenen suç olduğunu söylerken, İsmail Heniye'nin cenaze törenine katılmadığını unutmuş görünmektedir. Ayrıca daha önce 7 Ekim Aksa Tufanı Harekâtını kınamış ve HAMAS'ın eylem ve politikalarının kendilerini temsil etmediğine ilişkin açıklamalar yapmıştır.
Abbas için HAMAS, can sıkıcı bir örgütten başka bir şey değildir. Çünkü HAMAS var oldukça Abbas'ın ve hükümetinin meşruiyeti gölgede kalacak ve her fırsatta sorgulanacaktır. Hele de HAMAS'ın Filistin halkını kucaklayan, Filistin'in özgürlüğü için her türlü fedakârlığı gösteren, ailelerini önden şehid gönderen, kendileri şehadet kervanına dâhil olan kahraman liderler çıkarması, hem Abbas'ın hem de hükümetinin teslimiyetçi politikalarının sorgulanmasına neden olmaktadır.
Konuşmasında, “Ben, Filistin liderliğindeki kardeşlerimle Gazze'ye gitme kararı aldım, bunu yapacağım” diye söylemiş. Katil israilin neredeyse bir yıla yaklaşan ve her gün onlarca insanın katledildiği saldırıları karşısında şimdiye kadar sus-pus olan Abbas'ın bundan sonra bir şey söylemesi, Gazze'ye veya Kudüs'e gitmesi, Gazze halkı için pek bir anlam ifade etmemektedir. Hatta TBMM'de söylediği bu sözün arkasında duracak cesareti göstermeyeceğini ve Gazze'ye gitse bile ancak olası bir ateşkesten sonra gideceğini söylemek için kâhin olmaya gerek yoktur.
Konuşmasının öne çıkan bir diğer söylemi de; “Herkese şu mesajı vermek istiyoruz, benim hayatım bizim hayatımız Gazze'deki ufak bir çocuğun hayatından daha değerli değildir” şeklindeydi. Söylediği söz çok doğrudur ve gerçekten de Abbas ile onun altında çalışan her kim varsa, hiçbirisinin hayatı, bombalarla katledilen küçük bir çocuğun hayatından daha değerli değildir. Ancak bu sözü söylemek için neredeyse bir yılın geçmesini ve 20 bine yakın çocuğun katledilmesini beklemesi, bu söze inanmadığını ortaya koymaktadır.
Abbas'ın Meclisteki konuşması, Gazze'nin dramına merhem olmayacaktır. Türkiye'nin, Gazze'yi temsil etmeyen Abbas'ı konuşturma yanlışına düşmesi ise İsrail ve ABD'ye hizmet etmiştir.