'McKinsey ve Brunson olaylarında medyanın yalancıları'
Karar Gazetesi yazarı Akif Beki bugünkü yazısında Türkiye’de gazetecilerin Brunson konusundaki tutumlarını eleştirdi.

Oluşturma Tarihi: 2018-10-16 15:34:17

Güncelleme Tarihi: 2018-10-16 15:34:17

Karar Gazetesi yazarı Akif Beki bugünkü yazısında Türkiye'de gazetecilerin Brunson Davası ile ilgili söylemlerini eleştirerek, ”Mahkeme yerine geçip Brunson'u azılı terörist ve tehlikeli casus ilan edenler de kendileri...Kesin suçlu dedikleri bir papazın salıverilmesinin ne kadar doğru ve gerekli olduğunu, yargımızın bağımsızlığının bu tahliyeyle cümle aleme bir güzel gösterildiğini savunanlar da...” dedi.

İşte Akif Beki'nin yazısı:

Bir ‘Brunson yalancıları' eksikti

McKinsey yalancıları'ndan çektiğimiz yetmezmiş gibi, başımıza şimdi de ‘Brunson yalancıları' çıkmasın mı!...

Yahu arkadaş, Arabistan'dan başka yerde Pravda gazeteciliği mi kaldı, anavatanı Rusya'da bile yaşamıyor artık.

Geçen hafta Türk-Rus Toplumsal Forumu Medya Komitesi'nin bir etkinliği için Moskova'daydım. Türkiye'den bir grup genç meslektaşımla, Sputnik ve Russia Today ajansları gibi Rus devlet medyasının büyük kurumlarını ziyaret ettik.

Ama bırakın resmi yalanları mutlak doğru diye satmayı, bırakın haberlerine yanlışlanamaz ‘gerçek' etiketi yapıştırmayı, bırakın kendilerini  hakikatin tek yetkili bayisi olarak pazarlamayı...

Hiçbirinde, gerçeğin ne olduğuna karar veren, ‘hakikat' üstünde devlet tekeli kuran o eski Pravda ruhundan eser görmedik.

Hiçbirinde, ‘biz yazmıyorsak doğru değildir' dayatmacılığına rastlamadık.

Hiçbirinde, resmi gerçekleri hayatın gerçeklerinin yerine koymaya şartlanmış borazancılık havalarına çatmadık.

Aksine, resmi gerçekleri nasıl olsa resmi ağızlardan dinleyeceksiniz diyen, bize gayriresmi dedikleri versiyonları açıktan anlatan, ülkelerinin dış politikasına eleştirel yaklaşabilen ve maaş aldıkları devletin başı Putin'le de ilgili ironi yapabilen Rus meslektaşlar vardı karşımızda.

Dedim ya, gazetecilik faaliyetine hala büyük ölçüde ‘propaganda savaşı' olarak bakan bir ülkede bile Pravda tarzı medyacılık yaşamıyor artık.

Devletle ağız birliği yapan, tek ağızdan konuşan bir medya orada dahi kalmadı.

Devletin anlatılarını kritik ederek ayrışma ve hikayenin başka bir yüzünü gösterme özgürlüğü orada bile tanınıyor.

Fakat bizde, daha devlete müdahale fırsatı bırakmadan ileri atılan devletçi gazeteciler var. Hala medyaya böyle bir hak ve özgürlük tanınmaması gerektiği iddiasındalar.

Mahkeme yerine geçip Brunson'u azılı terörist ve tehlikeli casus ilan edenler de kendileri...

Kesin suçlu dedikleri bir papazın salıverilmesinin ne kadar doğru ve gerekli olduğunu, yargımızın bağımsızlığının bu tahliyeyle cümle aleme bir güzel gösterildiğini savunanlar da...

Madem FETÖ'nün, PKK'nın, CIA'nın papazıydı, çok büyük balıktı, darbeci ve casustu, sağlam delillerle kanıtlanmıştı, niye bu kadar ucuz yırttı, nasıl oldu da bırakıldı demeye görün...

Ne kendi ülkenize karşı düşman ağzıyla konuştuğunuz kalıyor, ne kimden yana olduğunuz, ne hainliğiniz...

E madem Amerika düşmandı, bizi çökertmeye çalışıyordu, ekonomimizi batırmak isteyen emperyalist Batı'yla tavizsiz bir din savaşındaydık, ezanlarımızı susturmaya çalışan Haçlılarla kıran kırana mücadele ediyorduk, tehdit ve baskılarına boyun eğmeyecektik...

Nasıl oldu da düşman ülke şirketi McKinsey'e kendimizi denetletmeye kalkıştık ve Cumhurbaşkanı Erdoğan anlaşmayı niye iptal etti demeye görün...