Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, Sabah gazetesinde yayımlanan makalesinde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin kabulünün ardından başlayan Cumhurbaşkanı'nın görev süresi ile ilgili tartışmalara yanıt verdi.
Uçum, "Anayasa'nın 101'inci maddesinin 2'nci fıkrasında görev süresinin 5 (beş) yıl, dönem sayısının 2 (iki) olduğuna ilişkin hükümler 6771 sayılı Kanunla hem TBMM'de hem de Halkoyuyla yeniden kabul edildi. 101'inci madde bu hükmü de içerecek şekilde tümden yeniden yazıldı, değişik hali bir bütün olarak kanunda yer aldı ve yeni şekliyle 16 Nisan 2017'de yürürlüğe girdiğini" hatırlatarak "Değişen 101'inci maddede iki dönem şartı metin olarak eski hükümdeki ifadelerin bire bir aynısı olsa da kanuni olarak yeni bir düzenleme söz konusudur. 101'inci maddenin değişik hükümlerinin yeni, eski metinleri tekrar eden hükümlerinin eski olduğu iddiası geçersizdir" dedi.
"GEÇMİŞE ETKİLİ OLMASI İÇİN AÇIK HÜKÜM GEREKİR"
Yeni sistem açısından iki dönem şartının maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren geçerli olduğunu kaydeden Uçum, kanunların geriye doğru işlemeyeceği kuralını hatırlattı: "Bir kanunun istisnai olarak geçmişe etkili olabilmesi için kanunda bu konuda açık hüküm olması gerekir. Ayrıca bir kanunun geriye yürümesine ilişkin hükümler geçmişe etkililiği hak kaybı doğuracak şekilde düzenleyemez. Öte yandan 101'inci maddenin yürürlüğe giren yeni haline ilişkin geçmişe etkili olacağı yönünde 6771 sayılı Kanun'da herhangi bir hüküm de yoktur. Buna göre iki dönem şartı, anayasal olarak 16 Nisan 2017'den sonraki dönemi kapsamaktadır. Yeni bir düzenleme yapılmış olması ve kanunların geriye yürümeyeceği ilkesi yani tek başına bu husus bile eski sistemde yerine getirilmiş cumhurbaşkanlığı görevinin yeni sistemdeki cumhurbaşkanı döneminden sayılmayacağını hukuken kesin olarak kanıtlar."
"CUMHURBAŞKANLIĞI YENİ KAMU HUKUKU STATÜSÜ KAZANDI"
Uçum, 16 Nisan 2017'de yürürlüğe giren Anayasa değişikliğiyle yürütmenin yeni bir kamu hukuku statüsüne kavuştuğunu 6 maddede anlattı: Yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı'na ait. Yürütme organı doğrudan halk tarafından seçilir. Bakan ve üst düzey atamalarda Cumhurbaşkanı kararı yeterli olur. Cumhurbaşkanı'nın aday gösterilme koşulları da değişmiş, Meclis'te grubu olan partilerin yanı sıra yüzde 5 oy oranına sahip parti ya da partiler ile 100 bin seçmen imzası da yeterli olmuştur. Cumhurbaşkanı yürütme alanına ilişkin asli düzenleme yapabilir. Cumhurbaşkanı eski sistemin aksine sorumludur.
"ESKİ SİSTEMDEKİ SÜREYİ SAYMAK HUKUKLA BAĞDAŞMAZ"
Uçum, bu nedenlerle iki dönem aday olma hakkı ve iki dönemlik sınırın sadece ve tamamen yürütmenin bu yeni kamu hukuku statüsüyle ilgili olduğunu belirterek "Yeni sistemdeki kamu hukuku statüsüne göre aday gösterilmemiş ve seçilmemiş, yeni sisteme göre tek başına yürütme görevi ve yetkisi üstlenmemiş, yeni sisteme göre asli düzenleme yetkisi kullanmamış, yeni sisteme göre sorumlukları belirlenmemiş ve eski sisteme göre seçilmiş Cumhurbaşkanının eski sistemdeki görev süresini yeni sistemin döneminden saymak en temel hukuk yaklaşımıyla dahi bağdaşmaz" ifadelerini kullandı.
"ANAYASA'NIN 8. MADDESİNE AÇIK AYKIRILIK OLUŞTURUR"
Uçum, iki dönem ile ilgili adaylık şartına da dikkat çekti: "İki dönem sınırı ve bu konudaki istisnalar adaylık şartlarına ilişkindir. Nitekim hüküm 'Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir' şeklindedir. Adaylık şartları da her sistemin kendi esaslarına göre belirlenir. Buna göre Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde cumhurbaşkanı adayı olabilmek için anayasada gösterilen özelliklere sahip olmanın yanında daha önce 'iki dönem tek başına yürütme yetkisi ve görevini üstlenmemiş olmak' gerekir. Diğer deyişle yeni sisteme uygun şekilde değiştirilmiş olan Anayasa'nın 8'inci maddesine göre iki dönem cumhurbaşkanı olmamak gerekir. Dolayısıyla Anayasa madde 8'in yeni haline göre üstlenilmemiş bir cumhurbaşkanlığı görevine ait sürenin yeni sistemin döneminden sayılması ve adaylığa engel görülmesi Anayasa Madde 8'e açık aykırılık oluşturur."
"İSİM AYNI OLSA DA İKİ FARKLI CUMHURBAŞKANLIĞI VAR"
Literatürde genel olarak başkanlık, yarı başkanlık ve parlamenter sistem olmak üzere 3 ayrı sistemin olduğunu hatırlatan Uçum, "Buna göre güçlü özgün yanları olmasına rağmen CHS sonuçta bir başkanlık sistemidir. Bu bağlamda anayasa yapıcı eğer yeni statünün adını cumhurbaşkanı değil başkan olarak koysaydı hukuken anlamsız olan bu tartışma hiç gündeme gelmezdi. Bu nedenle kanun koyucunun yeni statüye eski ismi koyması da hukuken bir farklılık yaratmaz. İsim aynı olsa da iki ayrı cumhurbaşkanlığı statüsü vardır. Yeni statünün literatürdeki adı başkanlıktır. Her statünün dönemi kendisi için geçerlidir. Bu nedenle eski statünün dönemini yeni statünün döneminden saymak Anayasa'nın yoruma bile gerek bırakmayan açık ihlali olur" dedi.
"HER SEFERİNDE YENİLENLER AYNI AKIBETİ KABULLENMİŞ"
Uçum, "asıl amacın geçmişteki gibi hileli yollarla Cumhurbaşkanı'nın önünü kesme çabası" olduğunu belirterek yazısını şöyle sonlandırdı: "2023'te yeniden aday olması halinde, ki olağan koşullarda beklenen budur, Sayın Erdoğan'ın yeni sistemdeki ikinci dönemini de kazanacağı çok güçlü bir öngörüdür. Atatürk'ten sonra ilk kez hem Ülke Liderliği pozisyonunu ihya etmeyi başarmış hem de Atatürk'ün Tam Bağımsız Türkiye hedefi konusunda çok büyük bir ilerleme kat etmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısında seçimlerde her seferinde yenilenler Sayın Erdoğan'ın aday olması halinde 2023 seçimlerinde de aynı akıbete uğrayacaklarını kabullenmiş görünüyorlar.
"BU TÜR KUMPASLARIN İŞLEMESİ ARTIK MÜMKÜN DEĞİL"
Demokratik muhalefet yapmak yerine, Türkiye karşıtı olan uluslararası partnerleriyle birlikte kumpas siyasetine gönüllü yazılanlar, bu kez de hileli bir yolla hukuku kullanarak ve hukukun üstüne basarak Ülke Lideri'nin önünü kesmeye ve Tam Bağımsız Türkiye hedefini zaafa uğratmaya çalışıyorlar. Toplumsal irade, ülke gerçekliği, dönemsel koşullar ve bu yollara tevessül edenlerin yetersizlikleri gözetildiğinde bu tür kumpasların işlemesi artık mümkün değildir. Ayrıca bu hileli muhalefet biçimine, hukuk içinde bir alan açılması da zaten söz konusu olamaz."
Habertürk