Yoğun bir eleştiri altındaki Cumhuriyet gazetesinde istifalar var.
Sebebi ise gazetenin, Can Dündar'ın genel yayın yönetmenliği döneminin bir hata olduğunu kabul etmesi.
Hatırlayacaksınız, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun geçtiğimiz günlerde katıldığı TRT yayınında Cumhuriyet'in provokatif haberinden örnekler göstermesi üzerine Cumhuriyet şu açıklamayı yapmıştı:
"Soylu'nun örnekleri, İkinci Cumhuriyetçi ekibin yönettiği döneme denk gelmektedir."
Aslında gazete bu reddi mirası ilk kez yapmıyor. Birkaç ay önce, 9 Şubat'ta bazı eleştirilerim üzerine bu durumu daha açık şekilde itiraf etmişlerdi:
"Sabah gazetesi yazarı Melih Altınok dünkü köşe yazısında gazetemizi hedef alan ifadelere yer veriyor. Altınok, Can Dündar dönemini referans göstererek 'gazetenin ABD güdümünde' yayın yaptığını ileri sürüyor... Cumhuriyet gazetesi, Can Dündar'ın trol gazeteciliğinden 7 Eylül 2018'de kurtulmuştur."
Gazetenin cesur özeleştirisine karşı tepkilerin bugün yoğunlaşmasının sebebiyse, gündemdeki "kamikazelerin" yarattığı hava olmalı.
Zira 17-25 Aralık benzeri bir rüzgâr estirilmeye çalışılıyor. 15 Temmuz sonrası uykuya dalan kriptolar, sosyal medyadaki mezarlarından uyandırılıyor...
FETÖ'süz bir Türkiye'yi yaşanmaz bulup soluğu yurt dışında alanların geri dönüş umudu artmış olacak ki, deşifre olmuş isimler bile yeniden cilalanıyor...
Ve kendisini muhalif diye tarif edenler de yine tuzağa düşüyor; düşmanımın düşmanı dostumdur bataklığında debeleniyor.
Yoksa bir "Cumhuriyetçi" 15 Temmuz darbesinden sonra FETÖ'cülerle birlikte yurt dışına kaçmak zorunda kalan adamın trollüğünü niye "gazetecilik" diye sahiplensin, yüceltsin ki?
Bakalım Cumhuriyet yönetimi bu mahalle baskısına ne kadar direnebilecek?