'Michael Rubin'in Sedat Peker'i keşfetmesi tesadüf olabilir mi?'
Gazeteci Mahmut Övür, ‘Hiçbiri tesadüf değil’ başlıklı yazısında 90’lı yılların siyaset dünyasını çalkalayan Gladyo yapılanmasına dikkat çekerek suç örgütü liderliğinden hakkında yakalama kararı çıkarılan Sedat Peker’in ‘Gladyo operasyonlarının son kuklası’ olduğunu kaydetti...

Oluşturma Tarihi: 2021-06-01 11:39:40

Güncelleme Tarihi: 2021-06-01 11:39:40

Klasik bir Gladyo operasyonuyla karşı karşıya olduğumuz çok açık. Bu yapı bazen milliyetçi bir meczup, bazen sol veya ayrılıkçı bir örgüt, bazen dindar bir grup, bazen solcu bir gazeteci, bazen de bir mafya lideri olarak karşımıza çıkar. Fark etmiyor, 60-70 yıldır hep aynı oyun oynandı. Bu oyunun son kuklası da, kimyası değiştiği için korkuya kapılan organize suç örgütü lideri Sedat Peker.

İngiliz gazetesi Financial Times'ın deyimiyle "Gangster", nihayet Tik Tok dizisinin son bölümünde asıl hedefini açık ederek, küresel güç odaklarının oyuncağı olduğunu ortaya koydu. Hem Külliye'yi, hem de Türkiye'nin varlık gösterdiği coğrafyalardaki faaliyetlerini hedef aldı.

İşe de FETÖ'nün MİT TIR'ları iftirasıyla başladı. Ama durmadı, daha doğrusu durması istenmedi ki Libya ve Azerbaycan'la ilişkilere de dil uzattı. Açıkçası Türkiye kimlerin canını acıttıysa onların sesi oldu. Böylece derdinin kişisel olmadığı, hedefe koyduğu isimleri itibarsızlaştırarak asıl amacının Türkiye'ye zarar vermek olduğunu gösterdi.

Seçtiği isimler

Aslında gerçeğin böyle olduğu başından beri seçtiği isimlerden belliydi. Alın Berat Albayrak örneğini... Enerji alanında izlediği milli siyaset, aldığı araştırma gemileri ve altın rezervini ülkeye getirmesi, onun küresel güçlerce hedef seçilmesine yetti. Aynı şey İçişleri Bakanı Süleyman Soylu için de geçerli... O da PKK, FETÖ, DEAŞ ve DHKP-C gibi Batı destekli terör örgütlerini hareket edemez hale getirince saldırıların hedefi oldu. Önce CHP ve HDP, 90'lardaki faili meçhulleri hatırlatan bir itibarsızlaştırma kampanyası başlattı.

Şimdi bunu 90'larda Gladyo'nun devreye soktuğu Türk İntikam Tugayı'yla (TİT) iç içe geçmiş bir mafya babası sürdürüyor. Hem de Türkiye'nin adını "uyuşturucu" yalanlarıyla kirleterek. Bu, ABD'nin 60'lardan beri kullandığı tipik bir Gladyo yöntemi. Adamlar kimi nerede ve nasıl kullanacağını iyi biliyor. Daha birkaç yıl önceden "Derin Amerika"nın en has adamı Michael Rubin'in onu keşfetmesi tesadüf olabilir mi? Bu yüzden bugünü 90'larla kıyaslama, bilinçli bir tercih ve tesadüf değil. Arkasında iktidarı kirletmek isteyen küresel bir akıl var.

Faili meçhuller ve SHP iktidarı

Doğrusu 90'larla bugünkü iktidarın değil muhalefetin bağı var. O dönem Meral Akşener'in İçişleri Bakanı olduğu DYP ve SHP (CHP) iktidardaydı. Faili meçhullerin en yoğun olduğu o yıllarda İnönü ve Karayalçın da başbakan yardımcısıydı.

Hükümet ortağı olmalarına rağmen ne Uğur Mumcu'ların gerçek katillerinin üzerine gittiler ne de Madımak katliamının hesabını sordular. Daha acı olanı, o günlerde "Katil" diye suçladıkları Temel Karamollaoğlu'nu bugün "Bilge Adam" yaptılar. Susurluk Skandalı'nın da üzerine gidemediler. Bırakın hesap sormayı, daha utanç verici olanı CHP ve sol aydınların, "Aydınlık için bir dakika karanlık" eylemini 28 Şubat postmodern darbenin altlığı yapmalarıydı. DİSK'in de aralarında olduğu "5'li Çete"yle birlikte hepsi darbeye destek verdi.

Dikkatinizi çekmiştir, son günlerde Kılıçdaroğlu'nun adaylığa hazırlanması ile çeteci Peker'in Kürtler ve Alevilere güzellemeler yapması üst üste geldi. Bu da tesadüf değil.

O yılları yakından izleyen yazar İsmail Nacar, bugün şöyle diyor: "Bugün Gladyo başka bir kıyafet giydi. Peker'in Kürtlerin ve Alevilerin mağduriyetini dile getirmesi, onun bir Gladyo elemanı olduğunu gösteriyor. Amaç belli, istikrarsızlık oluşturmak ve erken seçimi zorlamak. Şimdiden herkesi uyarıyorum, bu uluslararası istihbaratların bir oyunu. Önümüzdeki kasette de doğrudan Erdoğan'ı hedef alacak. Bunu görelim. Benim korkum, bunun arkasından 90'lardaki gibi suikastların gelmesi. Aynı şeyleri bir daha yaşamayalım."