Emin Pazarcı'nın bugün Akşam gazetesinde yayımlanan, "Ağlamaklı suratlar" başlıklı makalesi şöyle:
Öncelikle şunun altını çizelim: Kimse kimseyi sevmek zorunda değil. Kimi Erdoğan'ı sevmez, kimi Kılıçdaroğlu'nu. Kimisi Akşener'e sempati, kimi de Babacan'a antipati duyar.
Eyvallah, sıkıntı yok burada.
Ama bu duygular hastalık derecesine bürünür, düşmanlık noktasına gelirse sıkıntı başlar. Bakar kör haline getirir insanı; hatta ülkenin menfaatleri ile savaşmaya kadar götürür.
Bizim son günlerde yaşadığımız da bu işte: Çevremiz, sevdiklerinin her türlü yanlış, sevmediklerinin de bütün doğrularına kör bakan insanlarla doldu. Siyaset ise, bu duygular üzerinden yapılır oldu.
***Günlerce dolar tartışmaları ile yatıp, dolar tartışmaları ile kalktık. Özellikle muhalefet, "yandık, bittik, kül olduk" havası içine girdi. Geniş kitlelere karamsarlık havası pompalandı. Bu hava üzerinden de siyasi rant devşirilmeye çalışılarak, "Ülkeyi yönetemiyor bunlar, erken seçim şart" söylemleri dört bir yanı sardı.
Bazı çevreler, dolar yükseldikçe zafer naraları atar oldu. Halk sıkıntı içine gidip fakirleştikçe, adeta zil takıp oynayacak bir duruma geldiler. Millet kıvrandıkça memnuniyetleri daha da arttı, beklentileri beslendi.
Ülkenin varlıkları ucuzlarken, zevk içinde ellerini ovuşturdular. "Tamam" dediler:
-Geliyor gelmekte olan.
Gelmedi, "sus" dedikleri Erdoğan'ın önceki akşam yaptığı açıklama ile birkaç saat içinde gitti.
Bu defa da karalar bağladılar. Suratlar mahkeme duvarına döndü. İçlerinden ağlamaklı hale düşenler çıktı. Geniş halk kitlelerinin mutluluğu, onların ıstırabına dönüştü. ***
Milletin davul zurna ile kutlayacağı bir gelişmeye verdikleri tepkiler, maskelerin iyice düşmesine yol açtı...
Cumhuriyet Gazetesi, dayanamayıp "Dolar yükselecek" başlığını attı. Sayfalarını yabancı birtakım kuruluşların Türk ekonomisine yönelik "analiz" adı altındaki saldırıları ile doldurdu.
Şirin Payzın'ın haberi sunarken, üzüntüden ağzı-yüzü eğildi.
Sözcü Gazetesi ise bir hakkı teslim eder gibi göründü; ama kirletme yolunu seçti:
"Örtülü faiz artışı dövizi indirdi."
En acısı ise, eski Merkez Bankası Başkanı, İyi Partili Durmuş Yılmaz'ın takındığı tavır oldu. Son derece çirkin ve yakışıksız değerlendirmeler yaptı. "Döviz için alım fırsatı bu" diyerek, halkı dolar almaya yönlendirip, piyasayı manipüle etmeye çalıştı.
Gelişmeler karşısında genellikle büyük bölümü sırra kadem bastı. Kayboldular, sustular, ağızlarını bıçak açmadı. ***
Hani dövizdeki artışlar vatandaşı, geniş halk kitlelerini vurmuştu? Hani millet büyük bir sıkıntı içine girmişti? Hani ülkenin geleceği ipotek altına alınmıştı?
İşte, gereken tedbirler alındı. Vatandaş da, ülke de, fakir-fukara garip-gureba da rahatladı.
Şimdi sormak için tam vakti:
Milletçe sevinme zamanı değil mi? Niye karalar bağlarsınız?
Cevabını ben vereyim: Çünkü, milletin sırtına basarak yapılan ucuz siyaset çöktü. Çünkü, geniş halk kitlelerinin acılarını siyasi ranta çevirme hayalleri yok oldu. Millet de gördü bunu. Hem kendi zaferini, hem de bu kirli ve istismarcı siyaset anlayışını ülkenin dört bir yanında davul-zurna ile kutladı.
İstismarcıların acıları milletin mutluluğu oldu!