Milli Savunma Bakanı Işık: Menbiç'te IŞİD, PYD ve rejimle iş birliği yapıyor
Milli Savunma Bakanı Işık, Menbiç'te IŞİD'in PYD ve rejim ile iş birliği yaptığını ifade etti.

Oluşturma Tarihi: 2017-03-05 20:33:06

Güncelleme Tarihi: 2017-03-05 20:33:06

Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, Münbiç'te hareketlenme olduğunu belirterek, "Münbiç'te bizim baştan beri gördüğümüz ama dünya kamuoyunun görmek istemediği gelişmeler artık su yüzüne, gün yüzüne çıktı. Münbiç'te, nasıl DEAŞ'ın PYD ve rejimin iş birliği yaptığını artık bütün dünya görmeye başladı." dedi.

AK Parti Kocaeli İl Başkanlığı tarafından Sabancı Kültür Merkezi'nde düzenlenen "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Kampanya Tanıtım Programı"nda konuşan Işık, Türkiye'nin dünyanın merkezinde bulunan bir ülke olduğunu söyledi.

Bu durumun çok büyük avantajları olduğunu ama büyük riskleri de içerdiğini unutmadıklarını vurgulayan Işık, şu anda dünyada yaşanan her iki problemden birinin bu bölgede yaşandığını anlattı.

Bakan Işık, böyle bir bölgede ayakta kalmak ve gelecek kuşaklara çok daha güçlü bir Türkiye bırakmak için herkesin gece-gündüz çalışması gerektiğini vurgulayarak, şöyle konuştu:

"Bunu yaparken de elimizi, kolumuzu bağlayan, hızımızı kesen, bizi hedefimize zamanında ulaştırmayan ayak bağlarımızdan da kurtulmak durumundayız. Bakınız şu anda bölgedeki 100 yıl sonraki altüst oluştan en çok etkilenen ülkelerin başında geliyor. 1. Dünya Savaşı'ndan sonra bölgemiz en büyük altüst oluşu yaşıyor. Bu altüst oluşun bize ağır bir faturası olduğunu hepimiz biliyoruz. Allah'a hamdolsun Türkiye sizlerin gayretiyle Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde AK Parti kadroları ve teşkilatlarının 15 yıllık mücadelesi sayesinde bugün her türlü zor koşula Allah'a hamdolsun göğüs germeyi başarıyor."

"PKK'YA EN AĞIR DARBELERİ İNDİRDİĞİMİZ DÖNEMDEYİZ"

Bakan Işık, Türkiye'nin terörle büyük bir mücadeleyi kararlı ve başarılı bir şekilde sürdürdüğünü vurgulayarak, şunları anlattı:

"Şu anda 35 yıllık terörle mücadele tarihinde PKK terör örgütüne en ağır darbeleri indirdiğimiz dönemi yaşıyoruz. 23 Temmuz 2015'ten bugüne kadar PKK terör örgütünün 9 bin 600'ün üzerindeki teröristi, militanı etkisiz hale getirildi. Bu terör örgütüne vurulan en ağır darbedir. Bu konudaki kararlılığımız da kesinlikle sürecek. PKK terör örgütü nerede yuvalanırsa, nereden Türkiye'yi tehdit etmeye başlarsa, nereden Türkiye'ye yönelik bir tehdit savurursa bilsinler ki orada başlarını ezmeye devam edeceğiz. Bu konuda kararlılığımız tamdır, kesindir. Diğer yandan başlattığımız Fırat Kalkanı Harekatıyla biliyorsunuz 2 bin 200 metrekare alanı DEAŞ'tan tamamen temizledik. Şimdi ülkemizde misafir ettiğimiz Suriyeli kardeşlerimizin kendi evlerine dönmesi için burada güvenli bölge oluşturmanın gayreti içerisindeyiz. Altyapısıyla üst yapısıyla şehirlerin imarı için gayret gösteriyoruz. İstiyoruz ki, misafirlerimiz artık kendi vatanlarına, kendi yurtlarına dönsünler ve huzur içinde yaşasınlar. Bir yandan DEAŞ'la mücadele ederken diğer taraftan bu insanların insani ihtiyaçlarını karşılamak için de çalışmalarımızı sürdürüyoruz."

"Münbiç'te nasıl DEAŞ'ın, PYD ve rejimin iş birliğini dünya görmeye başladı"

Bakan Işık, IŞİD'in bölgeden tamamen temizlenmesi için de mücadeleyi sürdüreceklerine işaret ederek, "Bu arada bir konuyu da özellikle söylemek durumundayım. Münbiç'te hareketlenme var. Münbiç'te bizim baştan beri gördüğümüz ama dünya kamuoyunun görmek istemediği gelişmeler artık su yüzüne, gün yüzüne çıktı. Münbiç'te, nasıl DEAŞ'ın, PYD ve rejimin iş birliği yaptığını artık bütün dünya görmeye başladı. Artık Türkiye'nin en önemli önceliklerinden biri de Kürtlere karşı adeta soykırım yapan PYD'nin bu bölgede teritoryal alan oluşturmasını engellemektir. Bir egemenlik alanı oluşturmasına kesinlikle müsaade etmemektir. Bunun için kantonların birleştirilmesi konusunda Türkiye'nin tavrı da duruşu da nettir. Türkiye ne pahasına olursa olsun PYD'nin kantonları birleştirmesine müsaade etmeyecektir. Bu mücadelemiz sürecek." şeklinde konuştu.

Bir taraftan hain FETÖ ile mücadele ettiklerini aktaran Işık, "Evet bugün konuştuğumuz konunun halk oylaması sürecinin 15 Temmuz'da bu hainlerin giriştiği darbe teşebbüsüyle de çok yakından ilgisi var. Türkiye Cumhuriyeti pek çok tehlikeyle yüz yüze geldi. Pek çok tehlikeyle karşı karşıya kaldı. Ama FETÖ ihanet şebekesi kadar, FETÖ terör örgütü kadar ciddi bir tehditle ilk defa karşılaştı. İşte aynı anda bütün tehditlerle mücadele etmek için Türkiye'nin çok güçlü olması gerekiyor. Türkiye'nin mutlaka ama mutlaka sistemindeki aksaklıkları giderip, gelecekte ortaya çıkacak risklere karşı da bugünkü tehditlere karşı da çok yoğun mücadele etmesi gerekiyor." ifadesini kullandı.

"Parlamenter sisteme aslında ölümcül darbeyi vuran Cumhuriyet Halk Partisi'dir"

Bakan Işık, Türkiye'nin aynı anda tüm tehditlerle mücadele edebilmesi için çok güçlü olması ve mutlaka sistemindeki aksaklıkları giderip, gelecekte ortaya çıkabilecek risklere karşı da çok yoğun mücadele etmesi gerektiğini vurguladı.

Türkiye'yi yönetim sistemi değişikliğine götüren sürecin 2007'deki cumhurbaşkanlığı seçimi ile başladığına dikkati çeken Işık, o dönemde alınan "367 kararı"nın Anayasa Mahkemesi için bir utanç sayfası olarak tarihe geçtiğini ifade etti.

Işık, 21 Ekim 2007'de cumhurbaşkanını halkın doğrudan seçmesini sağlayan anayasa değişikliğinin kabul edildiğini hatırlatarak, "Bugün 'Parlamenter sistem çok iyidir.' diyen Cumhuriyet Halk Partisi, o gün aslında parlamenter sistemi katleden partidir. Parlamenter sistemin özünde Meclis'te oluşan iradenin cumhurbaşkanını seçmesi vardır. Şu anda parlamenter sisteme aslında ölümcül darbeyi vuran Cumhuriyet Halk Partisi'dir. Dolayısıyla bugün kalkıp parlamenter sistemin faziletini anlatmalarının bizim açımızdan da halkımız açısından da hiç bir kıymeti harbiyesinin olmadığını söylemek durumundayız." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle başkanlık sisteminin Türkiye için kaçınılmaz bir noktaya gittiğini dile getiren Işık, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bu açıdan 15 Temmuzdaki hain darbe girişiminden sonra Sayın Bahçeli de 'Bu sistem böyle yürümez, gelin değiştirelim.' dedi ve süreç hızlandı. Artık bizim en temel önerimiz cumhurbaşkanı hem devletin hem de hükümetin başıdır. Artık çift başlılık ortadan kalkıyor. Türkiye'nin kesinlikle istikrar için Türkiye'nin hızlı karar alması için ve hızlı uygulaması için cumhurbaşkanlığı sistemi hem gerek şarttır, hem yeter şarttır."