Murat Bardakçı: Basınımız İran konusunda cahildir!
Mahsa Amini adlı kadının gözaltında ölümünün ardından İran'da başlayan olaylarla ilgili değerlendirmede bulunan tarihçi yazar Murat Bardakçı, Türkiye'deki medyanın İran yorumlarını eleştirdi

Oluşturma Tarihi: 2022-10-03 20:01:27

Güncelleme Tarihi: 2022-10-03 20:01:27

Bardakçı'nın bugünkü Habertürk gazetesinde yayımlanan "Basınımız İran konusunda cahildir!" başlıklı yazısından önemli bir bölüm;

İran'da gösteriler başladığından bu yana basınımız, TV'lerimiz ve sosyal medyamız maaşallah, Amerikan medyası kesildiler; Tahran'daki yönetim hakkında Washington ile aynı temennileri paylaşıp rejim için günlerden buyana “Gitti gidecek, aha bu sefer devrilecek, işte gidiyoooor!” deyip duruyorlar. Bazı siyaset bilimcileri, strateji uzmanları ve komplo teorisyenleri de öküzün altında buzağı arayıp İran'daki olayların gerisinde büyük oyunlar aramakla meşguller!

"İran'a 43 senedir hâkim olan rejim"

İslâm Cumhuriyeti'nin ilk günlerinde genç bir muhabir sıfatı ile İran'da bulunmuş ve o dönemi yaşamış bir kişi olarak kısaca söyleyeyim: İran'daki gösteriler rejimi etkilemez! Geçmiş senelerde bu gösterilerin çok daha şiddetlileri olmuş, çok daha fazla insan hayatını kaybetmiş ama protestolar zamanla azalmış ve rejim hâkimiyetini devam ettirmiştir.

İran, 1950'lerden bu yana büyük halk hareketlerine sahne oldu. 1953'te Muhammed Musaddık hadisesi, yani Şah'ı İran'ı terketmeye mecbur bırakan Başbakan Musaddık'ın Amerikan destekli bir halk hareketi ile alaşağı edilmesi ile neticelenen büyük gösteriler çıktı. Derken, tarihlere “15 Hordad Ayaklanması” diye geçen 1963'ün 5 Haziran'ındaki olaylar yaşandı, binlerce kişi hayatından oldu ve nihayet 1979'da Şah'ın devrilmesiyle sonuçlanan isyan geldi.

İran'da son günlerde yaşananlar bu hadiselerin yanında geniş katılımlı birer protesto gösterisi bile sayılmaz. Zira, İran'a 43 senedir hâkim olan rejim zannedilenlerin ötesinde yerleşmiştir, geniş bir gayrımemnun kitleye rağmen hâlâ güçlüdür ve sokak eylemlerinden öyle pek etkilenmez.

Hani bizdeki Gezi Olayları sırasında dışarıda “Türkiye'de iktidar gitti-gidiyor” diye çıkan ama hüsranla neticelenen bir beklenti vardı ya, işte onun gibi...

"İran'dan bahsedip ahkâm kesenlere kulak vermeyin!"

İran'daki huzursuzluklar aslında Türk basınının bir vasfını ortaya çıkartıyor: Gazetelerimizin ve TV'lerimizin yanıbaşımızdaki İran'ı bilmediklerini, bilmemek bir tarafa öğrenmek için kırk küsur seneden buyana kıllarını bile kıpırdatmadıklarını, Batı ve özellikle de Amerikan basınının peşine takılıp gittiklerini, hayalleri ile gerçekleri hiç durmadan birbirine karıştırdıklarını, işin kolayına kaçmaktan, yani komşumuzu “molla”, “çarşaf” ve “başörtüsü” üçgeni çerçevesinde değerlendirmekten bir türlü vazgeçemediklerini ve “İran” dendiğinde ilk akla gelmesi gereken Şii doktrinin İranlılar üzerindeki büyük etkisinden de hâlâ haberdar olmadıklarını!

Cehalet böyle bütün şiddetiyle devam edip giderken, son senelerde ortaya bir de İran hakkında öküzün altında buzağı arayan komplo tâcirleri çıktı. Güya, İran'ı anlatıyorlar ama farklı birşey söyleyebilmek için olayların gerisinde başka güçlerin bulunduğunu ve herşeyi emperyalistler ile yabancı güçlerin plânladığını söylüyor; hattâ asıl maksatlarının Türkiye olduğu iddiasını bile öne sürüyorlar.

Her rejim günün birinde son bulacaktır ama bu âkıbet İran rejiminin henüz çok uzağındadır...

Tahran rejimini seversiniz yahut nefret edersiniz, size kalmıştır; yani kendi bileceğiniz birşeydir. Dolayısı ile İran'da olup bitenlerin sizin veya bizim değil onların kendi meseleleri olduğunu hatırlayın ve olayların giderek yavaşladığını gözardı eden, hayalî bir İran'dan bahsedip ucuz tekrarlarını sürdüren ve bilmedikleri bahiste ısrarla ahkâm kesenlere kulak vermeyin!

Habertürk