Bu yıl 27.si yapılan kongreye İslam dünyası ve dünyanın diğer ülkelerinden gelen Müslüman toplulukların liderleri, ilim adamları ve kanaat önderleri iştirak etti. Değişim kapsamında; mevcut dünya düzeninin teşekkül süreci, İslam Dünyasına ve insanlığa yönelik tehdit ve tahribatlar, dönüşüm kapsamında ise; bunlara karşılık İslam Dünyasının yapması gereken çalışmalar ve çözümler müzakere edildi. Güçlü olmayı haklı olmanın nedeni kabul eden kuvvet merkezli mevcut küresel düzenin sorun çözme kapasitesini kaybettiği ve sorunun bizzat kendisi olduğu vurgulandı. Yeni dönemde tercihini hak ve adaletten yana kullanan herkes, bilgisini ve imkânlarını birleştirerek Yeni Bir Dünya'nın inşasına katkıda bulunmaya davet edildi.
Medeniyetlerin geçiş evrelerinde insanlığı etkileyen tarihi dönüm noktaları, değişimler ve dönüşümler olmuştur. Zamanın ruhuna göre değişimler kısa ve uzun yılları kapsayan bir niteliğe sahipken, dönüşümler belli olaylar ekseninde izafi etkileşimler sonucu başka bir halin/bilincin ortaya çıkmasına karşılık gelmektedir. Hayatı kolaylaştıran teknolojik gelişmelerin siyasal ve kültürel arka planları, bütün insanlığı çevrelemekte, metot ve politik olarak çağımızı topyekun geçmişten farklılaştırabilmekte ve tahakküm altına alabilmektedir. Bu süreçte devletlerin ideolojik tutumları ve tahakküm arzuları kontrol edilemeyen yapısal şiddeti doğurmaktadır.
11 Eylül sonrası Müslüman topluluklara ve İslam ülkelerine yönelik baskı ve şiddetin arttığı yeni bir döneme girilmiştir. Batı'da İslam karşıtlığı ve düşmanlığı olarak tezahür eden İslamofobik tutum, İslamı'ı ihtilaflı bir din olarak tanıtırken, diğer yandan terörle İslam'ı bir arada zikrederek batı toplumlarında İslam ve Müslümanlar hakkında yanlış ve çarpık kanaatler oluşturma çabası olarak yürütülmektedir. Bunun yanında İslam ülkelerini kontrol etmek ve gelişmelerini engellemek için işgaller başlatılmıştır. Öyle ki, 21. Yüzyılın henüz başında, Arap Baharı sonrası İslam ülkeleri iç karışıklık ve büyük felaketlerle karşı karşıya kalmıştır. Gelinen bu evrede artık büyük krizler, çok kısa zaman dilimlerinde bütün insanlığı etkileyebilecek şekilde yaşanmaktadır.
Bu etkileşimler Batı medeniyetine insanlığı daha kötüye götürecek ifsat imkanları verdiği kadar, Hak ve Adalet Merkezli İslam Medeniyetine bütün insanlığın saadeti için değişim ve dönüşümün asli temel imkanlarını da vermektedir. Bu açıdan yaşanan krizleri ümit penceresinden değerlendirmek, İslam'a, Müslümanlara ve bütün insanlığa yönelik küresel oyunlar karşısında mesuliyetimizin şuurunda olmak en önemli misyondur. Bu misyonla yaşanan sorunların ortadan kalkmasına yönelik ciddi öneriler getirilmesi, çözümler üretilmesi ve stratejiler geliştirilmesi hedeflenmelidir.
Küresel güç odaklarının ürettiği krizlerin insanlığa ve İslam coğrafyasına etkilerinin ele alındığı bu kongrede bütün insanlığın saadeti için küresel adaletin nasıl tesis edileceği, bu çerçevede yeni araştırma ve geliştirme çalışmalarıyla Adil Yeni Bir Dünyanın nasıl inşa edileceği istişare edilmiştir. Bu çerçevede yeni dönemin ekonomik, siyasi, sosyal ve dış politika yansımaları ayrıntılı şekilde ele alınmıştır.
Müslümanlar olarak çaresizlik ve acizlik içinde olamayız ve bu duruma rıza gösteremeyiz. Tarih boyunca Müslümanların en birinci vasfı; insanlığa huzur, barış ve saadet getirmeleri, baskıcı ve
adil olmayan yöneticilere karşı hakkı üstün tutan zihniyetin temsilcileri olmaları idi. Bugün küresel sistem krizleri içerisinde bunalım yaşayan insanlığı, içinde bulunduğu krizlerden kurtaracak bir yol haritasına ihtiyaç vardır. Bu maksatla iki gün süren kongrede aşağıdaki oturum başlıkları ele alınmıştır: Krizler Aktörler ve İslam Dünyası İslam Birliği Niçin ve Nasıl Medeniyet Krizi ve Yeni Dönemin İnşası Küresel Sitem Krizleri ve Yeni Bir Dünya Birlik Fikri ve İttifak Ahlakı İslam Toplumlarının Çözüm Arayışları
Yapılan sunumlarda kalkınmanın ekonomik ve sosyal boyutlarıyla birlikte ele alınmasına, insan odaklı, insan kaynaklarını değerlendiren, kapasite gelişimi sağlayan ve etkin bir yönetim içeren boyutlarla geliştirilmesine vurgu yapılmıştır. Bu süreçte güçlü ilkeler üzerinden ve uzlaşmacı bir tutum ile yol alınmasının ve dönüşüm eğitimleri ile değerlerin aşınmasını engelleyen tutumların geliştirilmesinin altı çizilmiştir. Ayrıca yoksulluk, göç, gençlik problemleri, sosyal adaletsizlik, kadın ve aile konularına değinilmiştir. Problemlerin çözümünde ihtilaftan ittifaka metot, prensip ve İslami ölçülerin hayata geçirilmesi hedeflenmiştir.
Bu hedefler ışığında “Ümmet Şuuru” ve “İslam Birliği” ile yüksek inisiyatifle pozisyon almalı ve süreçleri müslümanlar lehine yönetmeliyiz. Müslümanlar kendilerini mağdurlaştırma problemine düşürmeden meselelere çözüm üretebilmelidir. Bu istikamette hayatımıza anlam katan şeyler; adalet, ahlak, merhamet, barış ve kardeşliktir. Yeni dönemde medeniyetimizin yeniden inşası için; yaşadığımız toplumda uzlaşma, ittifak ve adalete bağlı değerlerimizi yücelterek, haktan yana tavır alarak müslümanların izzetli ve onurlu yaşaması için topyekün bir gayret ortaya koymalıyız.
TESPİTLER: İslam aleminin imkân ve kapasitesi her geçen gün daha da zayıflatılmakta, birlik ve beraberliğimiz ciddi şekilde Baskıcı ve adil olmayan yöneticiler sebebiyle Müslümanlar arasında çıkan ihtilaf ve tefrikalar durdurulmalıdır. Filistin topraklarının işgali sürmekte, siyonist yönetim Gazze ve Kudüs'teki Yahudi yerleşim alanlarını genişletmek için katliamlar yapmaktadır. BM'nin almış olduğu kararda vurgulandığı gibi Doğu ve Batı Kudüs ayrımı kabul Kudüs bütünüyle ebediyen İslam'ındır. Mısır tarihinde ilk defa Mısır halkı tarafında seçilen ve barışçı yolla halkın iradesiyle iktidara gelen ancak askeri darbeyle iktidardan uzaklaştırılan Muhammed Mursi ve arkadaşları mutlaka özgürlüklerine kavuşmalıdırlar. Cemaat-i İslami yöneticilerinin İnsan Hakları'na aykırı muamelelerle yargılandığı ve idam edildiği Bangladeş'te Müslümanlara reva görülen baskı ve haksızlıklar durdurulmalıdır. Yeni sömürgecilerin Afrika'da takip ettikleri ayrıştırıcı ve çatışmacı politikalar şiddetle kınanmıştır. Somali'nin yakın zamanda beş bölgeye bölünerek varlık içinde yokluğa mahkum edilmiştir. Daha önce açıklanan ve huzur ortamı sağlayan hukuk düzenine yeniden geçilmelidir. Irak içindeki çatışmaların bir an önce son bulması, ülkenin birlik ve bütünlüğün korunması için bütün Müslümanların gayret göstermesi gereklidir. İstanbul'da yapılan dörtlü zirvenin Suriye'deki savaş ve katliamlardan duyulan endişeleri ortadan kaldırmadığı görülmüştür. Türkiye, İran ve diğer İslam ülkelerinin gayretiyle Suriye'de taraflar arasındaki çatışmayı bir an önce bitirmek üzere bölgesel kalıcı çözümler üretilmelidir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin elde ettiği haklarının tamamen korunması gerektiği üzerinde durulmuştur. Doğu Akdeniz enerji koridorundaki ihtilaflar ve AB'nin bu soruna yanlı bakışı ile İsrail üzerinden üretilen bloklaşmalar endişeyle karşılanmıştır. Çin'de toplama kamplarında milyonları bulan Doğu Türkistan Müslümanlarına yönelik baskı ve insanlık dışı muameleler kabul Dini ve kültürel asimilasyon ve baskılar dikkatle takip edilmektedir. Doğu Türkistan Müslüman halkının temel hak ve özgürlükleri tartışma konusu yapılamaz. Arakan'da Müslümanların uğradığı soykırım kınanmıştır. Bu sorunun kesin olarak çözülmesi adına soykırımın varlığını resmi olarak kabul eden BM gereken hukuki ve siyasi adımları atmalıdır. Rohingya Müslümanlarının anayurtlarında huzur ve refah içerisinde yaşaması için gerekli kararlar alınmalıdır. Afganistan'da uzun yıllar süren işgal yeni biçimlerle devam İşgali ve tesirlerini sürdürmeye yönelik küresel mesai dikkatle takip edilmektedir. Tüm boyutlarıyla işgal bitirilmeli ve Afgan halkı özkaynakları ile yönetim sürecine geçmelidir. Moro'da dikkat ve sabırla elde edilen toplumsal ve siyasi kazanımlar ve barışın imkanları, hukuki zeminde korunarak, diplomasi ve müzakere ile desteklenmelidir. Moro'nun nihai sürecine ulaşmasına yönelik dayanışma teşvik Keşmir halkı inancından dolayı cezalandırılmaktadır. Keşmirlilere BM tarafından tanınan “self determinasyon” haklarına müdahale edilmemelidir. Bu noktada Hindistan, çatışmacı ve güvenlikçi politikalardan vazgeçmeye ve Keşmir halkının potansiyelini geliştirecek barış imkanlarını sağlamaya davet Kırgızistan'da müslümanların dini ve toplumsal yaşamlarına yönelik tahdit ve baskılar kabul edilemez. Müslüman Kırgız halkının temel hak ve özgürlüklerine yönelik kısıtlamalardan ve despotik tutumlardan acilen vazgeçilmelidir. Kaşıkçı hadisesi ABD'nin kendi içindeki krizin bir göstergesidir. Diplomatik güven zaafiyeti doğuran, siyonizm ve ABD'nin bölgesel menfaatlerinin bir turnusolü olan bu hadise lanetle kınanmıştır. Yemen müslümanları tefrikanın maliyetleriyle en ağır şekilde yüzleşmektedir. Küresel sistemin bölgesel oyunlarının tezahür ettiği Yemen'de iç savaş, büyük insani krizlere sebep olmaktadır. Yemen'in normalleşmesi, ittifak ve uzlaşmaya dayalı değerlerimizi yücelterek haktan yana tavır alarak bir arada yaşaması noktasında İslam İşbirliği Teşkilatı ve bölge ülkelerinin sürece çözüm odaklı müdahil olması
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Müslüman ülkeler İslami ilkelere göre yeni bir siyasi yapı geliştirirken geçmişte olduğu gibi, müslüman âlimlerin dört delile göre karşılaşılan sorunlara ilmi çözümler üretmesi gerekmektedir. Bu sayede müslümanların erdemli bir toplum oluşturmaları kolaylaşacak, ülkelerinin siyasi kurumları, Batı kalıplarına göre değil, milli değerlerine göre şekillenecektir.
İslam'ın ilmi müktesebatı, batı ile kıyaslanamayacak bir kuşatıcılığa sahip olup Adil Düzen vizyonuyla yeni bir saadet nizamını hedeflemektedir. Bu hedef Türkiye'de başta yerel yönetimler olmak üzere Milli Görüş iktidarında Erbakan Hoca'nın liderliğinde merkezi hükümette uygulama safhasına geçilmiştir. Bu tecrübe göstermiştir ki Müslümanlar, kendi inançları ve dünya görüşleri etrafında toplanarak Hak ve adalet merkezli yeni bir dünya kurma girişimini başlatarak izzete ulaşabilirler.
Ülkelerimizde ve dünyada barış; öncelikle Müslümanların birliği ile sağlanmalıdır. Kendi inancımız ve değer ölçülerimiz etrafında ittifak ederek yeniden kardeş olma bilinci ile kardeş Müslüman ülkeler arasında hakemlik ve arabuluculuk yapacak küresel bir çatı oluşturulmalıdır.
Müslüman ülkelerin, zulme, sömürüye ve işgale karşı meşru mücadele alanlarından en önemlisi temel haklar mücadelesidir. Bu mücadelenin sürdürülmesi için Müslüman ülkelerdeki hukukçuların bir araya gelmesi son derece önemlidir. Önümüzdeki yıllarda yapılacak olan Müslüman Topluluklar Birliği Kongresi'nde Sömürüye Karşı Hukuki Mücadele ve İnsan Hakları konularında da tematik toplantılar düzenlenecek ve Müslüman Hukukçuların bir araya gelmesi sağlanacaktır.
Müslümanlar yardımlaşma ve dayanışmayı esas alan kültürel değerleri eğitim ve medya yoluyla kitlelere aktarmalı, bu kapsamda İslam Dünyasının kültürel, ekonomik ve siyasal müktesebatı harekete geçirilmelidir. Müslüman coğrafyada yaşanan insani krizlerde, ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşların yardımlarını ve insan gücünü ihtiyaca göre doğru bir şekilde yönlendirmek, etkin bir kayıt ve takip sistemi oluşturmak için Uluslararası İnsani Yardım Koordinasyon Ofisinin kurulması gerekmektedir.
İslam ülkelerine yönelik evcilleştirme politikaları kapsamında faizci kapitalist sistem eliyle üretim-tüketim dengesini bozulmaktadır. Ayrıca kur politikaları ve merkez bankaları marifetiyle dış borçlanma yoluyla yeni sömürgecilik politikaları sürdürülmektedir. Bu başarılamadığında ise, anarşi, isyan savaş gibi çatışmayı körükleyen kamçı politikaları devreye alınmaktadır. Küresel şirketlerin devlet politikalarını belirlediği bu dönemde kalkınma için yerli hükümet programları uygulanmalıdır.
Ekonomik tam bağımsızlık için adil gelir dağılımını sağlayacak ve işsizlik problemini çözecek adımlar atılmalıdır. Medya, eğitim, ekonomi ve teknoloji olarak dışa bağımlılığını giderecek ve direnç noktaları geliştirecek ticari, sınai, teknik ve kültürel işbirliği konularında İslam ülkeleri arasında siyasetçi, müteşebbis ve mütefekkirlere büyük görevler düşmektedir. Bu çalışmalar ile çatışmayı körükleyen kuvvete dayalı hak anlayışı yerini hakka dayanan kuvvet anlayışına bırakacaktır.
Bütün Müslüman unsurların altında kendilerine yer bulduğu küresel bir çatıya ihtiyaç vardır. Bu çatı bütün beşeriyet için barış ve adaleti sağlayacak bir teminat olacaktır. Müslümanların “Tevhid ve adalet” merkezli dünya görüşlerine göre sosyal hayatta kuvvetli olan değil, haklı olanın güçlü olmasını esas alan dünya görüşüne göre “Adil Yeni Bir Dünya”nın kurulması gerekiyor. Bu amaçla kurulan Gelişmekte Olan Sekiz Ülke (D-8) Teşkilatı, yeryüzünde sömürüyü, adaletsizliği, eşitsizliği ve baskıyı kaldırmak için küresel bir barış ve dayanışma teşkilatı olarak güçlendirilmelidir.
D-8, bütün insanların dünyanın nimetlerinden adalet ölçüleri içinde birlikte yararlanmalarını gerçekleştirmek için aşağıdaki ilkeleri “Adil Yeni Bir Dünya”nın temel ilkeleri olarak belirlemiştir: Savaş değil BARIŞ Çatışma değil, DİYALOG Çifte standart değil, ADALET, Üstünlük değil, EŞİTLİK Sömürü değil, İŞBİRLİĞİ sağlanacaktır Baskı ve tahakküm değil, İNSAN HAKLARI kâmilen korunacaktır.
Devletler, temel insan haklarını koruduğunda meşruiyet kazanır. Zalimlerden medet uman insanların akibeti zillettir. Mazlumlar haklarının mücadelesini verirlerse Allah onlara izzet verir ve zulüm engellenir.