Habertürk gazetesi yazarı Nagehan Alçı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "28 Şubat davasında bazı eski generallerin hapis cezaları infaz ediliyor. Söylentiler oldu sizin affedebileceğinize yönelik, bu hususta ne düşünüyorsunuz?" şeklindeki soruya verdiği "Yargı kararını verdi. Bu karar sonrasında bizim kapımızı çalan olmadı" yanıtını değerlendirdi.
"Tayyip Bey, kapısını çalan olmadığını söylüyor ama kapıyı açık bırakıyor. İstese bu af tartışmalarını tamamen bitiren bir üslup kullanabilirdi" diyen Alçı, şöyle devam etti:
"Benim şahsi yorumum şu… Eğer kapı çalınırsa Cumhurbaşkanı 104. maddeye dayanan yetkisini kullanabilir. Kapı çalmak ile kastım bir temas, bir görüşme talebi. Yoksa anayasanın 104. maddesi Cumhurbaşkanına re'sen affetme yetkisi veriyor.
Bu yetkiyi kullanmanın doğru olacağını söyleyen diğer bir önemli isim Yargıtay eski başkanı, kıymetli ve duayen hukukçu Sayın Sami Selçuk. Hatırlatayım, 28 Şubat'ın generalleri Selçuk'u o dönem 6 Eylül 1999'daki özgürlükçü adli yıl açılış konuşması nedeniyle hedefe oturtmuşlardı.
Kendisi dün beni aradı, 'Cumhurbaşkanının af yetkisini kullanma önerinizi çok yerinde ve doğru buluyorum Nagehan Hanım. Yargıtay kararı onadı, şu aşamada tek yol budur. Bence Cumhurbaşkanı toplumda birleştirici olmak, intikam duygusu ile hareket etmediğini göstermek istiyorsa bu yetkisini kullanmalıdır. Cezaların önleyici amacı olmalıdır. Burada bu kalmamış. Bakın adaletin içinde öç olmaz' dedi.
Bence de doğru olan budur. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan ben bir kez daha cezaevinde ölümü bekleyen bu generaller için af yetkisini kullanmasını istirham ediyorum."
'Generallerin birçok silah arkadaşı onların 'davaları uğruna' hapiste kalmalarını arzu ediyor'
Alçı, generallerin yakınlarının 104. madde ile bu isimlerin özgürlüklerine kavuşmalarını istediklerini söyledi.
"Fakat bu ülkede öyle bir ideolojik fanatizm ortamı var ki… Bu ortam yüzünden generallerin birçok silah arkadaşı onların 'davaları uğruna' hapiste kalmalarını arzu ediyor ki bu da fiilen hapiste yaşamlarının sonlanması demek. Başvuru yaparlarsa onları 'hain' gibi görecek bağnaz fanatik bir militarist kitle mevcut" görüşünü dile getiren Alçı, bu noktada Cumhuriyet gazetesinin manşetini eleştirdi.
"Gazete, 'Çirkin Oyun' manşetiyle 14 hasta generalin cezaevinde kalmasına çanak tuttu. En fanatik emekli subaylarla konuştular. 14 generalin yakınlarını zor durumda bıraktılar" diye yazan Alçı, şunları kaydetti:
"Belli ki bazı çevrelerin bu insanların cezaevinde ne yaşayacakları, yakınlarının her gün onlarla beraber nasıl işkence çekecekleri umurlarında değil. Kimilerinde sadece 'ideolojileri uğruna' hapiste 'şehit olma' şehvetini yaşama duygusu hakim. 3-5 fanatik bu hırsla coşsun bağırsın istiyorlar.
Sol kanattaki bu fanatizmin aynısını maalesef sağ kanatta da görüyoruz. Yok efendim bu paşaların hapis yatmaması 28 Şubat darbesini hortlatırmış.
Sevgili okurlar, ben bu ülkede Çevik Bir-Çetin Doğan zihniyetine karşı tüm gücümle mücadele vermiş bir yazarım. Onların 27 Mayıs öncesi Harbiye talebeliğinden başlayan ve sonu 28 Şubat ile neticelenen militarist-cuntacı anlayışlarının tamamen karşısında olduğumu herkes biliyor. 'Bu insanları hapiste ölüme terk etmek asla doğru değil'
Fakat daha önce de yazdığım gibi Çetin Doğan yemeğini tek başına yiyemiyor, eğilip ayakkabılarını bağlayamıyor. Çevik Bir ise ağır Alzheimer hastası. Her şeyi her an unutur durumda. Yediği yemeğin, içtiği suyun, yattığı yatağın farkında değil. Zaten dün yeniden hastaneye kaldırıldı. Çetin Doğan cezaevinde Bir'in ağır demans durumunu görünce kendisini bir yana bırakıp öncelikle Çevik Bir ile ilgilenilmesi gerektiğini avukatı Hüseyin Ersöz'e söylemiş.
Bu insanları hapiste ölüme terk etmek asla doğru değil. Uçların bilenmesi, toplumsal kesimler arasındaki mesafelerin azalması için bu adım atılırsa karşılıklı olarak fanatizm azalacak, makullerin sesi daha çok çıkacaktır. Buna yürekten inanıyorum."