TRT Haber'e konuşan Washington Üniversitesi Profesörü ve Pasifik Sismik Şebekesi Direktörü Harold Tobin son depremlerin yıkıcılığına dair çarpıcı örnekler verdi.
Profesör Tobin, “Bölgede buna yakın genişlikte son deprem 1513'te Kahramanmaraş'ta yaşandı. Aradan geçen 500 yıldadaki küçük depremler orada gerilimi artırdı ve sonra tektonik tabakaların hareketi böylesine büyük bir depremi yaratmaya yetecek enerjiyi açığa çıkardı. Son yüzyılda şiddeti açısından buna benzer son deprem ise 1939 Erzincan'dı. Kahramanmaraş'taki depremler ise beklenmedik bir çift çok büyük deprem yaşandı. 7,7'lik depremden yalnızca 9 saat sonra yerleşim bölgelerinde 7,5 şiddetinde ikinci deprem beklenmedikti. ABD ile karşılaştıracak olursak, sadece 1906'da San Francisco'yu yıkan büyük depremle karşılaştırabiliriz” şeklinde konuştu.
Kahramanmaraş depremlerinin sismik ölçümlerin başladığı 1900 yılından bu yana ölçülen karadaki en şiddetli depremlerden olduğuna dikkat çeken Profesör Tobin, “böylesine büyük depremlerin peşpeşe yerleşim yerlerinde olması ve yerdeki çok büyük sarsıntı onu bu derece aşırı yıkıcı yaptı” dedi.
Profesör Tobin, depremin yıkıcılığının çeşitli sebepleri olduğuna da dikkat çekti.
Bu depremin yıkıcılığını belirleyen faktörler
Washington Üniversitesi Profesörü Tobin “Deprem yer kabuğuna 10-20 kilometre gibi çok yakın olabileceği gibi daha derinde de olabilir. Derindekiler daha az yıkıcıdır, şiddet yüzeye ulaşırken daha çok yol alır. Bu depremi yıkıcı yapan çeşitli faktörler var; Öncelikle çok büyük bir kayma oldu yani fay hattı boyunca iki deprem arasında üç ila sekiz metreye varan kayma çok güçlü sarsıntı yaratır, Bir diğer sebep yüzeye çok yakın meydana gelmesi, deprem dalgaları yüzeyde daha şiddetlidir. Ve tabi binalar. Hangi binaların ve yapıların ayakta kaldığına bakmak lazım. Yani burada yıkıcılık; depremin gücü ve bina mühendisliğinin bir kombinasyonu olarak belirlendi. Binaların, yolların ve köprülerin hemen altındaki jeoloji de önemli. Fay hattına yakın yerlerde çok güçlü sallama ve daha uzaklarda daha zayıf sallama olur. Bunda zemin de etkili; yumuşak, sıvılaştırılmış toprak, sert ana kaya veya kumlu olmasına bağlı olarak da sallanma şiddeti değişir” ifadelerini kullandı.
"Türkiye'nin üzerinde oturduğu levhaların hareketi devam ediyor"
Dünya döndükçe depremler yaşanacak elbette. Deprem riski olan bir coğrafyadaki Türkiye'nin üzerinde oturduğu levhalar ve çok sayıda fay hattı, gelecekte başka depremleri kaçınılmaz kılıyor.
Washington Üniversitesi Profesörü ve Pasifik Sismik Direktörü Tobin Türkiye'nin üzerinde oturduğu levhaların hareketinin devam ettiğini söyledi.
Profesör Tobin “Afrika levhası kuzeye, Avrasya'ya doğru hareket ederken, bu daha küçük levhaları, Arap levhasını ve Anadolu levhasını aralarına sıkıştırıyor. Ve böylece Arabistan kuzeye doğru ilerliyor ve burası Türkiye'nin büyük bölümünün doğusunda. Ve böylece bu iki tabaka arasında bir bölüm var. Hareket eden de bu” dedi.
Son depremlerin yaşandığı Doğu Anadolu Fayı ve Kuzey Anadolu Fayının, yerkabuğundaki çatlakların birleşimi olduğuna dikkat çeken Tobin, bunun fay kayması ve plaka hareketlerine neden olduğunu söyledi.
Profesör Tobin, durumun uydu görüntülerindeki faylarla sınırlı olmadığını bazı bölümlerde yerin altında olduğunu ifade etti.
"Bölgede gerilim artmış olabilir"
Profesör Tobin “Uydu yüzeydeki çatlakları gösteriyor. Yani, zeminde, hasara neden olan fay hatları depremin işaretidir ama sarsıntı fay hattı boyunca yayılır. Yani gölete bir çakıl taşı atarsanız, dalgalar göletin yüzeyinden uzaklaşır. Dolayısıyla, fayların uçlarında yüzey kırılması olmayan yerler, gelecekteki olası depremler için stresin artmasını bekleyebileceğimiz yerlerdir” uyarısında bulundu.
Profesör Tobin “Yani şimdi bu deprem fay hattı boyunca ve doğuya doğru 250 kilometre gibi bir mesafedeydi. 2020 yılında sanırım 6,7 büyüklüğünde bir deprem daha oldu. İki deprem arasında fayın yüzeyinde o bölgede gerilim artmış olabilir. Yani bu son depremler mümkündü. Bu depremlerden sonra da artçı sarsıntılar göreceğiz, bu son depremlerde fay hattının hareket etmeyen kısımlarında yeni depremlerin olması da muhtemel. Yani evet, bence aylar, yıllar ve belki de onyıllar içerisinde gelecekteki deprem riskinin arttığını söylememiz gerekir” dedi.
TRTHaber