Nihal Atsız’ın vasiyetine yazar Engin’den yorum: 'Irkçılık ne kötü şeymiş'
Aktivist-yazar Kerem Engin, sosyal medyada paylaştığı Nihal Atsız’ın oğluna yazdığı vasiyette yer alan ifadeler hakkında, “Irkçılık ne kötü bir şeymiş?” yorumunda bulundu

Oluşturma Tarihi: 2021-12-12 21:05:35

Güncelleme Tarihi: 2021-12-12 21:05:35

Aktivist-yazar Kerem Engin, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, yazar-şair Nihal Atsız'ın (1905-1975) oğlu Yağmur Atsız'a yazdığı ileri sürülen 'vasiyetname'yi paylaştı.

“Irkçılık ne kötü bir şeymiş?”

Türkçülüğün önde gelen isimlerden biri olarak gösterilen Hüseyin Nihal Atsız'ın vasiyeti olduğu ileri sürülen metinde dikkat çeken ırkçı ifadelere tepki gösteren yazar Engin, şu yorumda bulundu:

“Irkçılık ne kötü bir şeymiş? Şu vasiyete bakınca sormadan edemiyorum. Herkes düşman. Yahu insan şu hayatta hiç mi dost edinmez?”

Engin'in paylaştığı Atsız'ın kaleminden çıkan vasiyette şu ifadeler yer alıyor:

“Yağmur, Oğlum!

Bugün tam bir buçuk yaşındasın. Vasiyetnameyi bitirdim, kapatıyorum. Sana bir resmimi yadigar olarak bırakıyorum. Öğütlerimi tut, iyi bir Türk ol.

Komünizm bize düşman bir meslektir. Bunu iyi belle. Yahudiler bütün milletlerin gizli düşmanıdır. Ruslar, Çinliler, Acemler, Yunanlılar tarihi düşmanlarımızdır.

Bulgarlar, Almanlar, İtalyanlar, İngilizler, Fransızlar, Araplar, Sırplar, Hırvatlar, İspanyollar, Portekizliler, Romenler yeni düşmanlarımızdır.

Japonlar, Afganlılar ve Amerikalılar yarınki düşmanlarımızdır.

Ermeniler, Kürtler, Çerkezler, Abazalar, Boşnaklar, Arnavutlar, Pomaklar, Lazlar, Lezgiler, Gürcüler, Çeçenler içerki düşmanlarımızdır.

Bu kadar çok düşmanla çarpışmak için iyi hazırlanmalı.

Tanrı yardımcın olsun!”

Nihal Atsız 4 Mayıs 1941

Yağmur Atsız'ın babasının vasiyeti hakkındaki değerlendirmesi

Medya yer aldığı tarihten bu yana büyük tepki çeken ‘vasiyetname' hakkında yazar-şair Nihal Atsız'ın oğlu Yağmur Atsız da bir yazı kaleme almıştı. 9 Temmuz 2012 tarihli Star gazetesinde yayımlanan yazısında oğul Yağmur Atsız, sözkonusu vasiyetin orijinalinin elinde bulunmadığını ve metnin gerçek bir vasiyet olup olmadığı hakkında düşüncelerini belirtmişti.

İşte Yağmur Atsız'ın babasının yazdığı ‘vasiyet' hakkında yazdığı Atsız'ın ‘Vâsiyetnâme'si” başlıklı yazıdan önemli bir bölüm:

Atsız'ın ‘Vâsiyetnâme'si

Belki bilmeyenler vardır, tabii artık kaldıysa. Atsız 1941 târihli bu metinde, o zamanlar henüz birbuçuk yaşında olan bana hitâb ederek özetle, aşağı yukarı akla gelebilecek bütün milletleri “bizim düşmanlarımız” olarak tavsîf ediyor ve bunların hepsiyle boğuşmak zorunda kalacağım için bana Tanrı'dan kolaylıklar diliyordu.

Vasiyetnâme yazmasının sebebi ise o günler Almanya ile harbe tutuşmamız bir an meselesi gibi olduğundan silah altına alınacak ve Trakya'da cereyân edecek çok kanlı muhârebeler sırası büyük bir ihtimalle şehid düşeceğini tahmîn etmesiydi.

Pazartesi sabahı (Şu internet olmasa hayatda ne halt edecekmişiz acabâ?) yine âletin başına oturarak “Nihâl Atsız” diye girdim. Rahmetli Peder hakkında ise altıyüz küsur bin madde var! Madde bağımlısı olmamak işden değil!

Onların fevkalâde büyük bir bölümünde de yine bu “Vâsiyetnâme”den bahsedildiğini tesbît etmek beni şaşırtmadı, tahmîn ediyordum.

Bu “Vasiyetnâme” muhabbeti onyıllardır, yaklaşık 55 yıldır, bir türlü peşimi bırakmadığı için bu konuya biraz sarâhat getirmem artık farz değilse bile sünnet oldu diyebiliriz:

Efendim, ben bu “vasiyetnâme”nin varlığından, onüç ondört yaşlarında bir öğrenciyken o zamanki ünlü “Akis” Dergisi'ndeki bir story vâsıtasıyla haberdâr oldum. O yorumlu haberin sonunda “Oğlum, işte senin baban gibi sivri akıllılar...” şeklinde bana da bir direkt hitab vardı. Ömrümde bu yoldan aldığım ilk mesaj olduğu için heyecanlandım. Pek olumlu bir hava taşımadığı, beni düpedüz küçümsediği için biraz da bozuldum.

Bu “Vasiyetnâme”nin orijinalini görmüş değilim. Çünki 1944 Tevkıyfâtı'nda Babam Ankara'da içeri alınırken sivil polisler bizim İstanbul'daki eve de gelerek yazılı ne kadar kâğıt varsa el koyup götürmüşlerdi. O evrakdan bir daha hiç haber alamadık. Ne de olsa “Millî Şef” devriydi. Öyle fazla ukalâlığın lüzûmu yokdu.

Netîceten bu belge hâlâ yüce devletimizin arşivlerinde olsa gerek.

Tabii çokdan yırtıp atmadılarsa...

Fakat işin asıl ilginç tarafı bu “vasiyetnâme” diye yarım asırdan uzun süredir laklakıyyâtı yapılan metnin Nihâl Atsız'a âid vasiyetnâme ile bir alâkası bulunmamasıdır!

Gerçi son tahlilde bu da bir “vasiyet”dir, zîrâ “Evlâdım, git o milletlerin hepsini tepele!” diyor.

Diyor ama “Oğlum Yağmur, vasiyetnâmeyi biraz önce bitirdim.” cümlesiyle başlıyor!

Asıl vasiyetnâme olsa “bunu biraz önce bitirdim” diye mi başlar?

Velhâsıl vasiyetnâme-vasiyetnâme diye bir şamatadır gidiyor ama insan biraz da okuduğunu anlar, değil mi?

Bakınız beni nelerle uğraştırıyorlar!