Seneler önceki muhabirlik zamanlarımda, 1990'da, Saddam Hüseyin'in Kuveyt'i işgali üzerine patlayan ilk Körfez Savaşı'nı Suudi Arabistan'ın Basra Körfezi sahilindeki Dahran şehrinde başından sonuna kadar takip etmiş, hattâ Kuveyt'e ilk koalisyon güçleri ile beraber giren on gazeteciden biri ben olmuştum.
İşgal altındaki Kuveyt'e hayli yakın olan Dahran, savaş sırasında Irak'ı Kuveyt'ten çıkartmak için kurulan koalisyonun askerî üssüydü. Havaalanı zaten Amerikan ve İngiliz savaş uçakları ile doluydu; şehrin bittiği noktadan itibaren uçsuz bucaksız uzanan çölün hemen başında askerî yığınaklar ve onbinlerce asker ile karşılaşırdınız.
Dahran'da dünyanın dört bir tarafından gelmiş dünya kadar gazeteci vardı ve hemen her gün öğleden sonra çöle gidip askerlerle sohbeti âdet edinmiştik. Böylelikle hem cepheye yakın yerlerde ne olup bittiğini yakından görüp öğrenme şansını yakalar, hem de haberimizi teleksle yazıp gönderdikten sonra kendimize kalan zamanlarda birbirimizle ve askerlerle çene çalma imkânı bulup cehennemî sıcağı unutmaya çalışırdık.
Bir gün, çöldeki Amerikan karargâhında tuhaf bir çadır dikkatimi çekti. Üzerinde “chapel”, yani “küçük kilise” yazıyordu!
Çadıra girdim, karşıma ceketinin içine rahip gömleği giymiş bir subay çıktı, çadırı sorduğumda da gayet tabiî şekilde “Kilise!” dedi ve anlattı:
Amerikan Kumandanlığı askerlerinin dinî ihtiyaçlarını karşılayabilmek için Suudiler'e başvurmuş, Suudiler talebi makul bulup karargâhtaki büyük bir çadırın kilise hâline getirilmesine izin vermişler ve “çadır kilise” 30 Eylül 1990'da faaliyete geçmişti! Pazartesi, Çarşamba, Cuma ve Pazar günleri Katolik; ve yine her Pazar da Protestan askerler için âyin yapılıyordu!
Suudi Arabistan'daki Amerikan üssünün göbeğindeki “çadır kilise”nin kuruluş haberini fotoğrafı ile beraber o senelerde çalıştığım Hürriyet'te 28 Kasım 1990'da manşetten vermiştik ve yabancı basın kilisenin mevcudiyetini benim haberimden öğrenip kullanmıştı...
“İmamlık etme” tehlikesi...
“Çadır kilise”den tam 30 sene sonra bahsetmemin sebebini merak etmiş olabilirsiniz...
Sebep, Millî Savunma Bakanlığı'nın Türk Silâhlı Kuvvetleri için alacağı muvazzaf öğretmen subay adayları arasında bu sene İlâhiyat Fakültesi mezunlarına da yer verileceğini duyurması...
Bakanlık böyle bir ilân verir de lâik, demokrat, çağdaş, entel ve dantel çevrelerimiz yaygara koparmadan durabilirler mi?
İki günden buyana duyuruyu dillerine dolayıp duruyorlar, Millî Savunma'nın “Öğretmen subay alacağız” demesine rağmen adaylarda aranan “fakülte mezunu olma” şartını eğip bükerek “İmam-Hatip mezunu olma”ya getiriyor, lâiklikten girip yobazlıktan çıkıyor ve “Türk Ordusu'nda imam görevlendirmek de ne iş?” diyorlar!
Türkiye sanki Müslüman değil; Budist, Hindu, animist, ateist, yahut gâvur! Asker hücuma kalkarken asırlardan buyana “Allah Allah” demiyor, yemeğe “Hamdolsun” diye başlamıyor, karargâhlarda cami falan hak getire, cephede can verenler de “şehid” olmuyor, Nirvana'ya gidiyorlar!
Dolayısı ile böyle bir orduya ileride “imamlık etme” tehlikesi bulunan İlâhiyat Fakültesi mezunlarının, hem de kadrolu olarak alınmaları da neyin nesi?
Batı'dan yobazlık örnekleri...
Türk Ordusu'nda yüzlerce senedir “tabur imamı” denen hocalar mevcut olmuş, bunlara ilâveten “Din İşleri ve Moral Subayı” kadroları da teşkil edilmiş ama uzun senelerden buyana tayin yapılmamış ve kadroların tamamı kâğıt üzerinde kalmıştı.
Fakat din, itikad, akide yahut gelenek dendi mi şekil değiştiren zevâta askerî kadrolarda İlâhiyat Fakültesi mezunlarının da yer almalarının artık şart olduğunu, uzmanlık alanları din ve ilâhiyat olan bu subaylar sayesinde askerin manevî boşluğunu birbirinden farklı cemaatlerin doldurmasının önüne geçilebileceğini anlatmak ne mümkün?
Burada birkaç fotoğraf ve bir de çizelge yayınlıyorum...
“1” numaralı fotoğraf, 1990'da yaptığım ve yukarıda sözünü ettiğim Suudi Arabistan'daki “çadır kilise” haberinin kupurüdür...
İkinci fotoğrafta, üç Fransız subayı görüyorsunuz. Adamlar subay ama “muharip” değil, din adamı! Soldaki haham, ortadaki imam, sağdaki de Katolik papaz! Lâik, hattâ lâiğin de lâiği Fransa'nın ordusunda imamlık, hahamlık ve papazlık yapıp hiç çekinmeden birarada poz da veriyorlar!
Diğer fotoğraf, Birleşik Amerika'nın eski başkanı Barack Obama ile karısı Michelle'in Yahudiler'in “Hanuka Bayramı” sırasında West Point'i, yani Amerikan Askerî Akademisi'ni ziyaretleri sırasında çekilmiş. Yahudi öğrenciler Başkan ile hanımına ilâhi konseri veriyorlar!
En sondaki çizelge ise, tam göbeğinde koskoca bir kilisenin yükseldiği Amerikan Askerî Akademisi'nde dine ve inanca verilen önemi gösteren mükemmel bir örnek: Hristiyan, Müslüman ve Yahudi subay adaylarının 2020-2021 ders yılında dinlerine, hattâ Hristiyan olanların mezheplerine göre hangi gün nerede ibadet edebileceklerini bu çizelgeden görebilirsiniz!
Böyle sahnelerin benzerlerine Almanya'da, İngiltere'de, Yunanistan'da ve hemen bütün Batı dünyasında rastlamak mümkündür...
Ne kadar ilkel, çağdışı, yobaz, gerici, karanlık ve lâiklikten nasiplerini almamış adamlar değil mi? Sırtlarındaki üniformadan utanmıyor ve karargâhın ortasında dua edip ilâhi okuyorlar!
Bu mürteciler gelsinler de bizim aydın, demokrat, ilerici vesaireci takımdan çağdaşlık, reddimiras ve bilhassa lâiklik öğrensinler!