Gazeteci Fahrettin Dede, Katar meselesine değindiği bir yazı yazdı. İşte o yazı:
"Başını Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin çektiği Körfez ülkelerinin Katar karşıtı siyaseti düşük yoğunluklu olsa da devam ediyor. Bu bağlamda geçtiğimiz günlerde 4 ülke tarafından hazırlanan “Teröristler Listesi” ise yaşanan krizin, krizi çıkartanlarca -bazılarının sandığından çok daha- geniş bir eksen, zaman ve mekâna yayılmasının planlandığını açıkça ortaya koyuyor.
BU ÜLKELERİN GENİŞ BİR GÜNAH GALERİLERİ VAR
Baş köşesine Mısırlı İslam alimi Yusuf El-Karadavi'nin oturtulduğu ve önümüzdeki günlerde genişletileceği ilan edilen meşhur listenin neyi hedeflediği oldukça açık: İhvan-ı Müslimin hareketine hiçbir yerde hayat hakkı tanımamak, bu çizgiye yakın geniş halk (STK ve diğer cemaatler) kitlelerinin de çizgilerinde değişikliğe gitmesini sağlamak. Listenin ve listeyi hazırlayanların trajikomikliği bir yana, BAE ve Suud'un bir terör listesi hazırlayabilecek özgüven ve cesareti gösterebilmeleri, yavuz hırsızın ev sahibini bastırmasını hatırlatıyor. Yusuf el-Karadavi bir yana, sağlam bir çizgi taşıdıkları bilinen İslam ve Osmanlı tarihçisi Muhammed Ali Sallâbi (Libya), stratejist Hasan ed-Dukki (BAE), Selefi alim Muhammed Abdülmaksud (Mısır) ve daha burada sayamayacağım nice ismin bu listeye girmesindeki en makul sebep, ülkeleri için yine bu ülkelerce çizilen kaftanı kabul etmemeleri... Nitekim, bu isimleri terörist, Katar'ı da bu isimlere destek verdiği gerekçesiyle terörist ilan etmek aslında bu ülkelerin kendi ayıplarını örtme çabalarından öte gitmemekte… Çünkü bu ülkelerin Libya'dan Mısır, Suriye, Filistin ve Yemen'e kadar oldukça geniş bir günah galerileri var. BAE ve Suud, bütün bu ülkelerde yaşanan karşı devrimlerin baş aktörleri…
Bu yazıda sadece Libya'da bu ülkelerin aldığı rolden kısaca bahsetsek yeterli olacaktır sanırım… Libya'da ülkeyi 40 yıl boyunca yöneten Kaddafi'nin indirilmesi sonucunda istikrarlı bir yönetimin kurulamamasındaki en önemli etkenlerden biri bugün bu listeyi hazırlayan ülkelerdir. Boykotçu ülkelerden BAE, ülkede 2014 yılında başarısız bir darbe girişimi gerçekleştiren ve Çad iç savaşının “uluslararası savaş suçlusu” Halife Hafter'in en büyük malî ve siyasî destekçisi! BAE'nin iç savaşın şiddetlenmesindeki rolünü, BAE'nin destekçisi olduğu Tobruk'taki Libya Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih, Onur Operasyonu'nun henüz başında BAE'ye gittiklerini, BAE lideri Şeyh Zayed'in “Helalimiz helalinizdir” dediğini aktararak, hiçbir şeyleri yokken tanesi 47 bin dolardan 300 araba aldıklarını itiraf ederek anlatıyor. Yine bu operasyonların yeni başladığı ve Uluslararası Trablus Havalimanı'nın Zintanlıların elinde olduğu süreç boyunca BAE uçaklarının Libya halkına sıkılmak üzere taşıdığı silahların sayısı bilinmiyor. “DAEŞ'e karşı mücadele” maskesi altında Hafter'e bağlı güçlerce Libyalı devrimcilere karşı yürütülen Onur Operasyonu ise Suriye'deki trajediyi aratmıyor. Aylarca muhasara altında tutulan doğudaki Kanfude semti havadan ve karadan bombalanırken, ülkenin doğusundaki pek çok bölgedeki hak ihlalleri artık bütün dünyanın malumu.
Boykotçu ülkelerden Mısır, Libya'nın doğusundaki sivil yerleşim yerlerini bombalarken, Suudi Arabistan'ın bu süreçteki rolü ise oldukça manevi: Askerî olarak Hafter kuvvetlerine asker devşirirken, nebbaşlıktan halk içinde tekfir kültürünü yaymaya kadar uç selefi akım Medhalîliğin kurucusu Rebi el-Medhali'ye ev sahipliği yapıyor. Mısır'daki selefi Nur Partisi'ni akıllara getiren bu durum, 3 Temmuz darbesinin Suudi Arabistan ve BAE ile ilişkisi düşünüldüğünde son derece manidar duruyor.
İşte Katar'a boykot uygulayan ülkeler, Tobruk hükümeti ve Hafter'in zulmüne maruz kalanları destekleyen Katar… Bir de “Katar'a boykot uygulayan ülkeler arasına Libya'da katıldı” demiyorlar mı? İç yüzünü bilmesek…"