Azerbeycanlı araştırmacı Cavidan Ahmedhanlı, “2002 doğumlu Ermeni gençlerini savaşta ön hatlara göndererek ölümlerine sebebiyet vermekle, Paşinyan Ermeni halkına karşı çok büyük bir tarihî suç işliyor.” dedi.
AA'da yayımlanan Cavidan Ahmedhanlı'nın, “Paşinyan popülizminin bedeli” başlıklı analiz yazısı şöyle:
27 Eylül'ün sabah saatlerinde Azerbaycan'ın işgal altındaki topraklarında başlayan sıcak çatışmalar halen devam ediyor. Ermenistan'ın başlattığı bu provokasyonlara cevaben Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri de Birleşmiş Milletler (BM) tarafından Azerbaycan toprağı olarak tanınan işgal altındaki bölgelerde geniş ölçekli karşı atak operasyonları başlattı. Bunun neticesinde kısa sürede beklemedikleri sonuçlarla karşılaşan Ermenistan ve sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyeti milli seferberlik ve sıkıyönetim ilan etmek zorunda kaldı. Ermeni güçlerinin hedef gözetmeksizin yaptığı top atışları 12 Azerbaycanlı sivilin hayatını kaybetmesine, 30'dan fazlasının ise yaralanmasına sebep oldu.
Dağlık Karabağ meselesi 30 yıldır Güney Kafkasya'nın güvenliğini en üst düzeyde tehdit eden bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Ermenistan tarafı Rusya'yı arkasına alarak uzun bir süre boyunca mevcut statükoyu sürdürmekte ısrar etti ve çeşitli bahaneler üreterek müzakere sürecini sabote etmeye çalıştı. 2018'de Ermenistan'da halkın büyük bir kesiminin desteğiyle Nikol Paşinyan'ın iktidara gelmesinin ardından pek çok kesimde bölgesel barışla ilgili umutlar yeşermeye başlamasına rağmen, maalesef Paşinyan çok kısa bir sürede daha büyük hayal kırıklıkları meydana getirdi. Yeni başbakan, Ermenistan halkının uzun dönemli çıkarlarını koruyacak stratejiler belirlemek yerine, ana akım milliyetçi popülist söylemlerden beslenmeye çalıştı. Erivan'ın kendisinin bile tanımadığı sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyeti'nin müzakere sürecine dahil edilmesini istemek gibi akıl almaz şartlar öne süren Paşinyan, böylelikle barıştan yana olmadığını kesin bir şekilde ortaya koymuş oldu.
Paşinyan kabinesinin Savunma Bakanı Davit Tonoyan 2019 yılının Mart ayında gerçekleştirdiği ABD ziyareti sırasında, burada yaşayan Ermenilere "yeni savaşlarla yeni araziler" sözünü verdi. Ne tuhaftır ki bugünlerde aynı şahıslar bölgesel barıştan söz ediyorlar. Eşini işgal edilen topraklara yollayarak eli silahlı pozlar verdirtecek kadar derin bir akıl tutulması yaşayan Paşinyan'ın Temmuz ayında Azerbaycan sınır hattındaki Tovuz'a saldırı emrini vermesi Azerbaycan için bardağı taşıran son damla oldu. Yüksek rütbeli subaylarının, askerlerinin ve çok sayıda sivil vatandaşının hayatını kaybetmesine neden olan provokasyon sonrası, mevcut statükoda çok fazla oyalandığının farkına varan Azerbaycan yönetimi, nihai kararlar almak durumunda kaldı.
etmesi mümkün değil
Türkiye ile ilişkilerin en üst düzeyde tutulması, tarihinin tüm dönemlerinde Azerbaycan devletinin en temel stratejisi oldu. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Türkiye ile yakın ilişkiler kurmakla beraber, bölgesel realiteyi de gözeterek "güç dengesi" politikasını uygulamaya çalışmış, Türkiye devleti de bu politikayı daima anlayışla karşılaşmıştır. Fakat özellikle Temmuz ayındaki provokasyondan sonra, Cumhurbaşkanı Aliyev "güç dengesini" Türkiye'nin lehine bozdu. Türkiye de her zaman olduğu gibi hiç tereddüt etmeden Azerbaycan'ın isteklerine uygun kesin adımlar atmaya başladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Azerbaycan'a en üst düzeyde destek politikası, istisnalar hariç, Türkiye kamuoyunun tüm kesimlerince büyük bir memnuniyetle karşılandı.
Türkiye'nin Güney Kafkasya "oyununa" çok daha güçlü bir şekilde geri dönmesinin etkilerinin Dağlık Karabağ sorununa yansıması kaçınılmazdı. Tüm imkanlarıyla, hukuka uygun bir çerçevede Türkiye'nin Azerbaycan'a destek vermesi, bölgede statüko arzusunda olanlar için tehlike çanlarının çalması anlamına geliyor. Bunun yankılarını, Ermenistan yönetiminin açıklamalarında, Azerbaycan'ın yanı sıra Türkiye'nin de adımlarıyla ilgili "endişe duyduklarını" sürekli olarak dile getirmelerinde görebiliyoruz. Diğer yandan, Cumhurbaşkanı Erdoğan Dağlık Karabağ meselesinin çözümünden sorumlu olan ve ABD, Rusya ve Fransa'nın eş başkanlığını yaptığı Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) bünyesinde kurulan Minsk Üçlüsü'nün işlevsizliğine dikkat çekerek, oyalama taktiklerini haklı olarak en sert dille eleştiriyor. On binlerce masum insanın ölümüne neden olan, milyonlarca kişiyi kendi yurtlarından göçe zorlayan acımasız savaşı sonlandırmak için 26 yıldır somut adımlar atmak yerine bölgeye âdeta turistik geziler düzenleyen Minsk Grubu eş başkanlarının sözde çabalarına Azerbaycan halkı ve yönetimi daha fazla tahammül etmek istemiyor. Bu açıdan, Cumhurbaşkanı Erdoğan 28 Eylül'deki Uluslararası Deniz Hukuku ve Doğu Akdeniz Sempozyumu'nun açılışında Minsk Grubu'na söylenmesi gereken tüm sözleri açıkça söyleyerek Azerbaycan'ın haklı taleplerine tam anlamıyla tercüman oldu.
Paşinyan kendi halkına
karşı tarihî bir suç işliyor
Azerbaycan ordusunun başarılı karşı atakları karşısındaki çaresizliklerini Türkiye'nin üzerine yıkmaya çalışan Paşinyan yönetimi, absürt açıklamalarıyla, rasyonel dünyadan ne kadar koptuğunu gösteriyor. Bu absürtlük, Suriye Milli Ordusu'nun (SMO) Azerbaycan'a sevk edildiği yalanıyla başlayan iftiralar serisi, Türk komandolarının sıcak çatışmalarda yer alması ve Türk F-16'larının Ermeni savaş uçağını vurması yalanlarıyla devam etti. Bu asılsız iddialarla Ermenistan yönetimi aslında Azerbaycan'la değil, Türkiye'yle çatıştığı yalanını iç ve dış kamuoyuna yansıtarak, Azerbaycan ordusu karşısındaki başarısızlığına mazeret üretmeye çalışıyor. Nefes alırken bile birilerinden izin isteyen Paşinyan yönetiminin kendisini Türkiye gibi güçlü bir devletle aynı ligde görmesi, Ermenistan başbakanının içinde bulunduğu psikolojik rahatsızlığı gösteriyor. Paşinyan bu yalanlar serisiyle, iki yıldır irrasyonel söylemlerle meydan okuduğu Rusya yönetimini sürece dahil etmeyi amaçlasa da, dengesiz politikaları sebebiyle Kremlin Paşinyan'a karşı mesafeli durmaya çalışıyor.
Köşeye sıkışan Paşinyan için en akılcı seçenek işgal altındaki Azerbaycan topraklarını derhal terk etmek. Azerbaycan devleti bölgede yaşayan Ermeni sivillerin can ve mal güvenliği başta olmak üzere tüm haklarının korunacağına dair kesin bir taahhüt veriyor. Böyle bir seçeneği değerlendirmek yerine, 2002 doğumlu Ermeni gençlerini savaşta ön hatlara göndererek ölümlerine sebebiyet vermekle, Paşinyan Ermeni halkına karşı çok büyük bir tarihî suç işliyor.
[Bakü merkezli bağımsız düşünce kuruluşu Topçubaşov Merkezi'nde araştırmacı olan Cavidan Ahmedhanlı Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunudur]