Peker Film Yönetmeni: 'Kestik..'
Peker olayı, ABD Başkanı Joe Biden'ın “Erdoğan yönetimini, Türkiye'deki muhalefeti destekleyerek devirecekleri” yönündeki açıklamasının bir sonucudur.
Mafya, eski Türkiye'de zaten 80 yıl boyunca derin devletle kucak kucağa yaşamış, Batı ve ABD, eski Türkiye'ye, cinayet, ırkçılık, bölücülük başta olmak üzere bütün pis işleri bu örgütlerin eli ile yaptırmıştır.
Birkaç örnek dışında, 1920'lerden 2003'e kadar Türkiye'de içişleri bakanlığı ve bölge valiliği yapmış olanların derin ilişkileri ortaya dökülebilse, siz asıl o zaman görün mezbeleliğin, pisliğin boyutlarını..!
Nitekim Hayri Kozakçıoğlu niçin kendi canına kıydı, hala bir devlet sırrı gibi saklanıyor.
Esasında, 2003 yılından itibaren AK PARTİ, sokakları suç örgütlerinden, mafyadan temizleyerek işe başlamasaydı, bugüne kadar iktidarda kalması mümkün olamazdı.
Bugün görülenler de, eski Türkiye kalıntılarından başka bir şey değildir.
Sadede gelirsek; Peker olayı, muhalefeti ve sinekten yağ çıkarmak isteyen kesimleri bir tarafa bırakırsak, bazı AK PARTİ'li seçmenler başta olmak üzere, yine bazı mütedeyyin aydın ve gazeteci kesimin, TV'lerde konuşan kimi yazarlarımızın düşünce ve dünya görüşlerinin ne kadar sığ ve sloganik olduğunu da göstermiştir.
Mesela bakın, geçenlerde, Türkiye'nin büyükçe bir gazetesinde yazı yazan ve bir kanalda da sürekli yorum yapan bir gazetecimize TV'deki konuşması sırasında moderatör bayan, Peker'in önce bir Balkan ülkesine, ardından Fas'a ve daha sonra da BAE'ne götürüldüğünü, video yayınlarını oradaki beş yıldızlı bir otelden yaptırıldığını ve bu iddiaların da Mısırlı bir gazeteci tarafından öne sürüldüğünü hatırlatarak bir soru sordu.
Ünlü sayılabilecek bu gazetecimiz daha kendisine sorulan soruya cevap vermeden, Mısırlı adını duyar duymaz öyle bir feveran etti, Mısırlı gazeteciyi, “Arap bir gazeteci mi bize gazeteciliği öğretecek..?” cümlesi ile başlayarak öyle bir aşağıladı ki, inanın şaşırıp kaldım.
Sonrasında bu gazeteci, aşağılamalarını, sorulan soruya cevap vermek yerine, Mısır'lı gazeteciyi rencide ederek yerden yere vurmasını, anlaşılmaz bir öfke ve kinle devam ettirdi.
Üzülüyorum.
İnanın, memleketimde, o meşhur sözün hep haklı çıkmasını görerek, yaşayarak, üzülüyorum.
Hani var ya ; “Bu ülkede insanların çoğu bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi oluyor”, sözü.
Gerçekten öyle.
Halbuki, daha ilk videolarının yayınlandığı günlerde Peker'in, bir Balkan ülkesinde olduğunu zaten bizim içişlerimiz açıklamıştı.
Ardından Fas'a, sonrasında da BAE'ne götürüldüğünü ise, Mısırlı gazeteci açıkladı.
Nihayetinde de gerçeğin böyle olduğu anlaşıldı.
Peki, bizim gazetecimiz niye feveran etti, niye bu Mısır'lı gazeteci adını duyar duymaz onu aşağıladı?
Bunun iki temel sebebi var:
Birincisi, Türkiye'nin eğitim sisteminde, açık veya kapalı olarak Araplara karşı olan kin ve düşmanlıktır ve ne yazık ki, eski Türkiye'nin bu tavrı, eğitim sistemimizde hala sürmektedir.
İkincisi de, ister okur-yazar olsun, ister olmasın ne yazık ki, insanlarımızın çok büyük bir kısmı elinde bilgi, belge olmadan fikir sahibi olmaya çok meraklılar.
Nitekim, önemli bir haber kanalı olan TV'deki konuşmasında Araplara olan kinini belli edecek kadar ileri giden bu gazetecimiz haksız, fevri ve hatalıydı.
En önemlisi de, fikrini ileri sürdüğü konu hakkında bilgi sahibi değildi.
Halbuki, Peker olayı, ABD ve İsrail'in gizli servislerinin Türkiye ve özellikle Erdoğan'a karşı ortaklaşa yaptıkları bir operasyondu ve bu çerçevede Peker'in Fas'a götürülmesi de çok doğaldı.
Çünkü Fas, Moritanya'nın 2010 yılında İsrail'le ilişkilerini tamamen kopardıktan sonra, Mağrip ülkeleri arasında, 1948'de kuruluşundan beri İsrail ile ilişkilerini sürdüren tek devlettir.
Ve yine Fas ile İsrail arasında, İsrail'in kurulduğu 1948'den beri, zaman zaman görünürde kopsa bile, derinlerde hiç kopmayan sağlam bir ilişki vardır.
Bu ilişki ise; Fas'ta yaşayan ve özellikle ticarette, ekonomide son yıllarda ise üst hukuk kurumlarında, bürokraside, askeriyede, teknoloji ve istihbaratta etkili olan Fas'taki siyonist yapılardır.
Bu yahudi nüfustan yaklaşık 100 bin kadarı 1948 yılında, ayrıca, 1965'de Fas'ın bağımsızlığını ilan ettiğinde ve esas büyük göçün ise, 1967 Arap-İsrail savaşında İsrail'e göçmüş olsa da, Fas'ta hala çok etkin bir yahudi nüfus yaşamaktadır.
Demem o ki; Donald Trump'ın, Filistin ile İsrail arasında “normalleşme” adı altında uyguladığı programa, Trump'ın bir telefonu ile koşar adım yürüyen, 1948 yılında, İsrail'in Ortadoğu'ya adım atar atmaz onunla olan ilişkileri hiç aksatmadan sürdüren ve İsrail'in Mağrip bölgesindeki operasyonlarının merkezi olan Fas, neden İsrail ve ABD gizli örgütlerinin Erdoğan'a karşı düzenleyeceği bir operasyona kucak açmasın ki?
Peker'in orada tutunamayıp BAE'ne getirilmesinin ve BAE'nde de tutunamamasının sebepleri ise ayrı bir yazı konusudur.
Ancak, şu kadarını söyleyeyim; ABD ve İsrail istihbaratı Peker'den faydalanacağı kadar faydalanmıştır, mesele pik yapmıştır, bundan sonrası inişe geçiştir ki, bunu da sanırım yaptırmazlar.
Yani, şimdilik Sedat Peker filminin yönetmeni, “kestik” diyebilir.
2023'e kadar, meraklıları için sırada daha yüzlerce film var.
Haber 7