Aydınlık gazetesi yazarı Gaffar Yakınca, Ramazan ayının ilk gecesi sosyal medyada rakı-bardak paylaşımıyla tepki çeken Cem Yılmaz'ın bu tepkileri tahmin ettiğini ancak işin içinde başka bir iş olabileceği ihtimali üzerinde durdu.
Yakınca'nın "Ramazan'da rakı şişesinin sırrı" başlıklı yazısı;
Cem Yılmaz, Ramazan'ın ilk günü milyonlarca takipçili hesabından bir rakı şişesi ve içmek üzere kaldırdığı bir rakı bardağı fotoğrafı paylaştı. Çok tepki aldı. Tepkiler rakıdan ziyade hareketin kendisineydi. Nitekim sert tepki verenlerin arasında dindar veya muhafazakar olmayan isimler de vardı.
Cem Yılmaz gibi bir ismin bu hareket karşısında alacağı tepkiyi tahmin etmemesi imkansız. Demek ki burada kasıtlı bir iş var.
Peki bu kastın sebebi ne olabilir? Türkiye'deki Müslümanlara hakaret etmek mi? Yoksa yeni bir laik-dindar çatışmasını alevlendirmek mi? Cem Yılmaz, hareketi ile her ikisini de bir nebze başarmış oldu.
Müslümanlar, kendi vatanlarında, ülkenin en şöhretli, en zengin kişilerinden biri tarafından kendilerine hakaret edildiği hissine kapıldılar. Laikliği veya Atatürkçülüğü “geri zekalılık” zanneden bir grup et beyinli de bu rakı bardağı üzerinden Ramazan'a ve oruca saldırdı. Böylelikle bin yıldır huzurla ve birlikte yaşadığımız Ramazan ayına girerken milletçe ağzımızın tadı kaçtı.
Ancak Cem Yılmaz'ın asıl amacının bunlar olmadığını düşünüyorum. Bence işin sırrı, markası açık seçik görülen rakı şişesinde saklı. Türkiye'de bir İngiliz şirketi tarafından üretilen bu markanın Cem Yılmaz ile Ramazan öncesinde bir “tanıtım anlaşması” yapmış olması kuvvetle muhtemel.
Malumunuz ülkemizde alkollü içki reklamı yasak. Söz konusu şirket, bu reklam yasağını delmek için türlü çeşitli numaralar yapıyor. Viral videolar çekiyor, meyhane tanıtım siteleri kuruyor, yasak olmasına rağmen lokantalarda-meyhanelerde gizli promosyon yapıyor ve özellikle de sosyal medyanın denetimsizliğini kanunu delmek için istismar ediyor. Ünlüleri, fenomenleri “tavsiye edici” olarak kullanmak da bu numaralardan biri.
Türkiye'de isteyen istediğini içer ve istediği zaman içer. İçki içemiyorum, alkolüme karışılıyor diyen kuyruklu yalan söylüyor demektir. Son yirmi yılda ülkedeki alkollü içki tüketimi azalmadı arttı. Alkollü mekan sayısı arttı. Alkollü içki çeşitleri arttı.
Dolayısı ile Cem Yılmaz'ın anason kokulu hareketi siyasi olmaktan ziyade ticari bir işe benziyor. Yılmaz, kamuya açık ünlü bir kişilik olduğu için açıkça yasayı ihlal etmiş oluyor, alkollü içki reklamı yapıyor. Maliye Bakanlığının, Ticaret Bakanlığının ve TAPDK kurumunun mezkur şirket ile Cem Yılmaz arasında bir ilişki olup olmadığını araştırması gerekiyor.
ALKOL NEYİ ÖRTÜYOR?
Türkiye'deki pop-ünlüler ile alkol arasında sevimsiz bir ilişki var. Geçen yazıda sözünü ettiğimiz, trafik katili Emrah Serbes de Cem Yılmaz gibi sosyal medya hesabından sık sık alkol reklamı yapan bir tipti. İçmeye, sarhoş olmaya yaptığı o kadar övgünün sonunda bir gece zil zurna sarhoşken aynı aileden üç insanın katili oldu.
O zamanlar da birisi çıkıp “yahu çoluk çocuk görüyor, bu hesapta bu kadar alkol paylaşma” dese, bizim beton kafalı Batıcı, bembeyaz tayfa ayağa kalkıp “özgürlüğümüz elden gidiyor” diye bağırırdı. Hatta bir de “Emrah Serbes susturulamaz” diye kampanyalar yaparlardı. Bakın sonunda ne oldu? Ebenizin örekesi oldu. Geri getirebiliyorsanız getirin bakalım Serbes'in öldürdüğü insanları?
Türkiye'nin şu saçma sapan laik-dindar çekişmesini bir an önce geride bırakması gerekiyor. Çünkü bu suni kavga, en kalitesiz insanların en aşağılık, en mide bulandırıcı eylemlerini bile perdelemeye yarıyor