Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmed Er-Raysuni, Katar ile bazı Arap ülkeleri arasındaki krize ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Sorunun temelinde bölgede farklı seslere izin verilmemesinin yattığını belirten Raysuni, "Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve diğer ülkelerin Katar'a ambargo kararı düşmanca ve aşırı abartılı. Bu ambargoyu uygulayan devletler hiçbir muhalif sesin çıkmasını istemiyor, bölgede eleştiren veya muhalif olan tüm hareketleri tamamen bitirmek istiyorlar." dedi.
Raysuni, ambargoyu uygulayan devletlerin Katar'a daha fazla yaptırımda bulunmaya kudretleri olduğunu ifade ederken, "Katar'ın BAE ve özellikle Suudi Arabistan tarafından işgal edilme ihtimali vardı. Türkiye, krizin ilk gününde bu ihtimali ortadan kaldırdı." dedi.
'TARİHİ İLİŞKİNİN ÖRNEĞİ YOK'
Türkiye'nin sadece Katar'ın yanında yer almadığını, aynı zamanda zalime ve kuşatmaya karşı durarak mazlumun yanında durduğunun altını çizen Raysuni, şöyle devam etti:
”Katar ile Türkiye arasındaki bağlar çok güçlü. Katar'ın istemesi halinde Türkiye'nin Katar'a yardım etmemesinin imkanı yok. Türkiye ile Katar arasındaki ilişkinin çok özel bir yanı da var: Al Sani ailesi Osmanlı zamanından bu yana ülkeye hükmediyor. Al Sani ailesi Osmanlı tarafından görevlendirilerek hilafeti temsilen yönetimde yer alıyordu. Katar ve Türkiye arasındaki bu derin ve tarihi ilişkinin dünyada başka örneği yok."
Bununla birlikte Türkiye'nin krize bakışını sadece Katar'la iyi ilişkilere bağlamadığını vurgulayan Dr. Raysuni, "Suudi Arabistan ve BAE'nin, başarısız darbe girişimi ve bölgede bir Kürt devletinin kurulması gibi Türkiye'ye karşı politikalarda aktif yer alması, Türkiye'nin krizdeki rolünü etkiliyor. Türkiye'nin bu duruşuna karşı Suudi Arabistan ve BEA çok hızlı siyasi kararlar alamayacaktır, çünkü Türkiye güçlü bir ülke, ona karşı durmak çok kolay olmayacaktır." diye konuştu.
'YAŞANAN KRİZ KÖRFEZ İŞBİRLİĞİ KONSEYİ'NE ÇOK BÜYÜK DARBE OLDU'
Dünya Müslüman Alimler Birliği Başkan Yardımcısı Raysuni, kriz nedeniyle Katar'ın politikalarında bazı kısıtlı değişikliklere gidebileceği öngörüsünde bulunurken, Filistin İslami Direniş Hareketi Hamas ve Müslüman Kardeşler Teşkilatı'nın ofislerinin kapatılarak mensuplarının ülkeden çıkarılması veya El Cezire kanalının kapatılması gibi temel politikalarında değişik beklemediğini söyledi.
Katar halkının krizden fazla etkilenmediğini belirten Raysuni, bu süreçte en büyük zararı ise bitme noktasına gelen Körfez İşbirliği Konseyi'nin (KİK) alacağını öne sürdü. Raysuni, "Kriz sona erse bile KİK'in yaralarını sarması çok kolay olmayacak. KİK şu an ikiye bölünmüş durumda: Bir tarafta Umman, Katar ve Kuveyt, diğer tarafta Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn. Krizin sona ermesi halinde Suud Arabistan bu sefer krizi Kuveyt'e taşıyacak. Umman'ın ise iç ve dış politikası Körfez ülkelerinden tamamen farklı şekilde seyrediyor. Tüm bu anlaşmazlıkların üzerine Katar ile yaşanan kriz KİK'e çok büyük bir darbe oldu. Bu darbenin etkileri uzun yıllar devam edecektir." dedi.
Fas'ın krize ilişkin duruşunu ise "ihtiyatlı, adil ve onurlu" olarak niteleyen Dr. Raysuni, sözlerini şöyle tamamladı:
"Fas önceleri Körfez'de yaşanan krizlere çok duyarlı davranıyordu. İstendiği zaman bölgeye asker gönderme veya ortada herhangi bir sebep yokken Körfez ülkeleri için İran ile ilişkilerini kesmek gibi adımlar atıyordu. Fakat son yıllarda hissettiğim kadarıyla Fas bu politikaların kendisine bir şey katmadığını fark ederek dış politikasında değişikliğe gitti. En son Ürdün Kralı Abdullah, Fas Kralı 6. Muhammed'i bizzat ülkesinde düzenlenecek Arap Birliği Zirvesi'ne davet etmesine rağmen 6. Muhammed bu zirveye gitmedi."