Konya Karatay'daki Büyükşen çifti cinayetiyle ilgi bir yazı kaleme alan yazar Ali Haydar Haksal, “Yakın zamanda bir televizyondaki bir cinayet olayının aydınlanması için günlerce süren bir programda, insanların psikolojilerini gözlemlerken dehşet verici anlar yaşatıldı. Büşra adındaki kızcağız üzerinde uygulananlar, insan psikolojisini yerle bir edecek cinstendi. Kız artık neredeyse katil olan, katlin nedeni olan biri konumundaydı” dedi.
Ali Haydar Haksal'ın bugün Milli gazetede yayımlanan, “Reyting uğruna linç” başlıklı makalesi:
Toplumun çürümüşlüğü, dağılmışlığı ya da savrulmuşluğunun nedenleri bir hayli. Sorunları gözetliyor olmaktan sağlıklı bir düşünüş ortamı kalmıyor. İnsanlar günün dalgalarında savruluyorlar. Gündemi belirleyen, hareket getiren birçok neden ve gerekçe var. Görsel ve yazınsal medya günün dalgalarını oluşturuyor. Bunlar çoğunlukla belli kesimler tarafından gündemde tutuluyor. İnsanlığın asıl sorunları göz ardı oluyor. Asıl sorunlar göz ardı olunca yüzeysel olan dalgalarla savrulunuluyor veya avunuluyor.
Kesimler kesin ayrışmaları karşılıklı zıtlaşmalara neden oluyor. Siyasal ayrışmalar ideolojik ya da düşünce anlamında değildir. Daha çok çıkarların baskın olduğu bir dönem Materyalist ve çıkarcılık egemen. İnsanlar her şeye maddî gözle bakıyor. Bu böyle olunca hayatın bütününü etki altına alan bir anlayış egemen oluyor.
Gerek görsel ve gerekse sosyal medyada olup bitenlerin tamamı çıkara dayalı. Yakın zamanda bir televizyondaki bir cinayet olayının aydınlanması için günlerce süren bir programda, insanların psikolojilerini gözlemlerken dehşet verici anlar yaşatıldı. Büşra adındaki kızcağız üzerinde uygulananlar, insan psikolojisini yerle bir edecek cinstendi. Kız artık neredeyse katil olan, katlin nedeni olan biri konumundaydı. Ona yapılan uygulamalar, örnekler insanı çileden çıkaracak boyutta. Öyle ki, izleyiciler de genel anlamda onun katlin nedeni ve ya katilleri bilen kişi olarak inandırıldı. Olayın üzerinden üç yıl geçmiş olması, üç yıl önceki insan yüzü ile sonraki arasında olan fark çok da belirgin. Tam anlamıyla bir yıkım. Kişinin mazlumluğu, çaresizliğin getirdiği o insanda artık kalıcı bir travma oluşturuyor. Bu bir örnek. Benzer olaylar günlerce sürüp gidiyor. Birçok cinayette bu yöntemle sonuç alınsa da Büşra'nın özelinde yaşananlar ve yöntem insan psikolojisini dehşete düşürücü. Sadece Büşra için mi, izleyenler için de benzer durumlar söz konusu.
Sosyal medyadaki linçler keza öyle. Kimi zaman tarafların başlattığı, inanların bilip bilmeden katkı sağlaması asıl yönü gösteriyor. Bilginin doğruluğu kuşkulu olan bu yöntemin birçok yanlışlığa neden olduğu biliniyor. Geleneğimizde şahitlik önemli. Gözle doğrudan görülmesi, kulakla duyulması. Fakat bir suç tayininde veya belirlenmesinde bir kişinin tanıklığı yetmiyor. Çünkü insan teklerinin birbirlerine kinleri, hınçları olabilir. Şahitlikte birden fazla kişinin tanıklığı zorunludur.
Sosyal medya bir gayya kuyusu. Bunun derinliklerine atılan bir taşı bırakın bulup çıkarılması, sağlıklı bir sonuç alınması imkansız. Çünkü kuyunun derinliği önü sonu belli olmuyor.
Bir de toplumsal ayrışmalar olunca kimi durumlar kasıtlı olarak yaygınlaştırılıyor, bunda ısrar ediliyor. Kimsenin vebal, günah diye bir sorunu yok. Sonuçları nereye varacaksa varsın kayıtsızlığı var. Sorumluluk duygusu olmayınca duygusuzluk insanı bir tarz ve tavrı oluyor.
Gündelik olaylara bakıldığında, kimi kesimlerin ısrarla kışkırttığı, gündemde tuttuğu kimi şeyler insan zararına olmasına karşın gene de savunuluyor. İnsanları uçurumlara sürükleyen durumlar yok sayılıyor.
Alkollü bir bayan bir kaza yapıyor, sarhoş hâliyle olsun ya da olmasın kendini savunmak adına saldırganlaşıyor. Küfürler yağdırıyor. Onu bu duruma sürükleyen alkol veya o hayat anlayışı. Bununla ilgili savunma refleksi alkol üzerinden bir olumsuzlamadan söz edilemez. İnanç ve düşüncede karşı olanlar bunun neredeyse iyiliklerini, güzelliklerini ve faziletlerini ortaya koyacaklar. Yanlışı savunma da bir bakış artık günümüzde.
Güçlü bir dalga olan bu anlayış baskınlaşıyor. İnsanların kötülüklerden ve yanlışlardan korunmaları, sakınmaları ya da tartışmaya bile açılamıyor.
Çünkü neredeyse bu hayat anlayışı ve bir ideoloji. Savruk hayat, din dışı, seküler çıkarcı, yani materyalist bir hayat. Kapitalist zihniyet sosyalist zihniyetle iç içe. Birbirlerini tamamlıyorlar. Sonuçta küçük kimi ayrıntılar dışında aynı inancın mensuplarıdırlar. Günümüz sosyalistleri iyi birer burjuvadırlar. Sadece alt katmandakilerin istismarı söz konusu olur. bunun sağı ya da solu yoktur.