Rıza Sarraf davasında sıcak gelişme
Türkiye karşıtı söylemlerle de anılan Demokrasileri Savunma Vakfının iki üst düzey yöneticisi, Sarraf-Atilla davasına 'İran'a yaptırımlar konusunda' bilirkişi olarak eklendi.

Oluşturma Tarihi: 2017-11-24 14:13:53

Güncelleme Tarihi: 2017-11-24 14:13:53

İsrail'e yakınlığı ve "neocon" kimliğiyle bilinen ve son dönemde adı Türkiye karşıtı söylemlerle de anılan Demokrasileri Savunma Vakfının iki üst düzey  yöneticisi, Sarraf-Atilla davasına "İran'a yaptırımlar konusunda" bilirkişi  olarak eklendi. İran'la nükleer anlaşmaya ve Tahran rejimine karşı sert  karşıtlığıyla tanınan FDD'nin "Türkiye uzmanları", son dönem Türkiye  politikalarına sert muhalefetleriyle öne çıktı. BAE Washington Büyükelçisi ile  yakın ilişki içinde oldukları ortaya çıkan bu iki isim, "Türkiye ile Katar'a  karşı ortak politikalar geliştirmeye çalıştıklarını" gösteren yazışmalarla  kamuoyuna yansıdı.

New York'ta tutuklu yargılanan iş  adamı Rıza Sarraf ve eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın  gelecek hafta başlaması beklenen jürili duruşmalarına, İsrail'e yakınlığı,  "neocon" kimliği ve Türkiye karşıtı söylemleriyle bilinen Demokrasileri Savunma  Vakfının (FDD) iki üst düzey yöneticisinin bilirkişi olarak eklenmesi soru  işaretlerine neden oldu.

Mahkeme, 27 Kasım'daki jüri seçiminin hemen ardından başlayacak  duruşmadan önce tarafların uzlaşmasını istediği 10 konuda anlaşmaya varılamaması  üzerine, savcılığın ve savunma avukatlarının taleplerine ilişkin kararını  açıkladı.

Buna göre, Sarraf ve Atilla'nın davasına bakan Hakim Richard Berman,  savunma avukatlarının itirazlarını reddederek Washington merkezli düşünce  kuruluşu FDD'nin Başkanı Mark Dubowitz ve Kıdemli Başkan Yardımcısı Jonathan  Schanzer'in "İran yaptırımları konusunda" bilirkişi olarak dinlenmesinin önünü  açtı.

Ancak 27 Kasım'dan sonra başlayacak jürili duruşmalarda "İran  yaptırımları konusunda uzmanlıklarına başvurulacak" Dubowitz ile Schanzer'in  geldiği FDD, hem İsrail'e olan yakınlığı hem son dönemdeki birçok etkinlikte  adının Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile anılması hem de "Türkiye karşıtı  söylemlerin" yoğunlaştığı bir merkez olmasıyla dikkat çekiyor.

FDD'NİN BAĞIŞLARI SORGULANAMAYACAK

Aynı kararda Hakim Berman, savcılığın talebini kabul ederek, FDD'nin  zaten kamuoyuna açık olan finansal kaynakları ve bağışçılarının dışındaki  bağışlarının sorgulanmasına izin vermeyeceğini belirtti.

Her ne kadar yasal olarak FDD, tüm bağışçılarını ve finansal  kaynaklarını kamuoyuna açıklamak zorunda olmasa da savcılığın bu konudaki ısrarlı  yaklaşımı ve bu konuda ayrı bir başlık açması dikkati çekti. Bununla birlikte  FDD'nin bağışçıları arasında Amerikalı milyarder ve İsrail destekçisi Sheldon  Adelson gibi isimlerin olduğu kamuoyunca biliniyor.

KONGREDE KONUMLARI "AYRICALIKLI"

Bunlara ilaveten Washington'da birçok muhafazakar ve İran konusunda  uzmanlaşmış düşünce kuruluşu ve uzman olmasına rağmen FDD yöneticilerinin,  Kongredeki İran yaptırımlarıyla ilgili birçok oturuma davet edilmeleri de  dikkatlerden kaçmadı.

Örneğin FDD yöneticilerinin 2014-2015 yılları boyunca Kongredeki 17  İran oturumuna davet edilmesine karşın, bütçesi ve hacmi FDD'den çok daha büyük  bir başka muhafazakar düşünce kuruluşu Heritage Vakfı uzmanlarının hiç davet  edilmemesi, kimi çevrelerde eleştirilere neden oldu.

"İRAN'LA NÜKLEER ANLAŞMA" ODAK NOKTASIYDI

Sarraf ve Atilla davasına bakan savcılığın "İran'a yaptırımlar"  konusunda bilirkişi olarak önerdiği Dubowitz, esasen Amerikan kamuoyunda "İran'la  nükleer anlaşmaya katı şekilde karşı olmasıyla" tanınan bir isim.

Anlaşmanın imzalandığı 2015 yılından itibaren gerek ABD medyasında  gerekse Kongrede katıldığı oturumlarda İran'la nükleer anlaşmanın sona  erdirilmesi gerektiğini anlatan Dubowitz, Tahran'da rejim değişikliği veya askeri  harekat önerecek düzeyde İran karşıtı çizgisiyle tanınıyor.

Önceki Başkan Barack Obama'yı söz konusu anlaşmadan dolayı eleştiren  Dubowitz'in, Donald Trump yönetiminin işbaşına gelmesiyle İran konusunda daha  geniş bir alanda hareket etmeye başladığı belirtiliyor.

Öte yandan "Türkiye'nin İran'la ekonomik ilişkileri ve bu ilişkilerin  yaptırımlarla ilgisi kapsamındaki bilgisi" nedeniyle bilirkişi olarak jürili  duruşmalara katılması beklenen Jonathan Schanzer ise Türkiye karşıtı söylemlerin  merkezinde yer aldığı makale ve yazılarıyla son dönemde öne çıktı.

"TÜRKİYE PROGRAMI" UZMANLARININ TÜRKİYE KARŞITLIĞI

Aynı zamanda Schanzer'in de üyesi olduğu "FDD-Türkiye Programını",  2003-2005 arasında ABD'nin Ankara Büyükelçisi olarak görev yapan Eric Edelman  yürütüyor. Programda Schanzer'in yanı sıra 2011-2015 yılları arasında Cumhuriyet  Halk Partisi (CHP) Bursa Milletvekili olan Aykan Erdemir, John Hannah ve Merve  Tahiroğlu görev yapıyor.

FDD'nin internet sitesindeki güncel makalelere bakıldığında  FDD-Türkiye Programı'nda yer alan tüm isimlerin makalelerinde son dönem Türkiye  politikalarının açık şekilde hedef alındığı gözüküyor.

Edelman'dan sonra programın en kıdemli ismi olan Schanzer'in Türkiye  ile ilgili çalışmaları sınırlı gözükse de bu çalışmalardaki sert Türkiye  eleştirileri dikkatlerden kaçmadı.

FDD'DEKİ "SERT" TÜRKİYE RÜZGARI

Programın en önemli isimlerinden olan eski CHP Milletvekili Erdemir de  Schanzer'in Türkiye konusunda yakın çalışma arkadaşlarından biri konumunda.

CHP heyetinin 2013 yılında ABD'ye yaptığı ziyarette Fetullahçı Terör  Örgütünün (FETÖ) ABD'deki en önemli organizasyonlarından Rumi Forum ve  Amerikan-Türki Topluluğu (TAA) yöneticileriyle bir araya gelmesinde önemli rol  oynadığı iddia edilen Erdemir, Rumi Forum'un yuvarlak masa toplantısına konuşmacı  olarak da katılmıştı.

Erdemir'in, geçen yıl mart ayında Georgetown Üniversitesinde firari  FETÖ'cü emre uslu'nun da yer aldığı bir panelde dile getirdiği "Türkiye'nin 15  Temmuz sonrasındaki politikalarına sert eleştirileri" de tepki çekmişti.

BAE İLE YAKIN İLİŞKİLERİ VAR

Diğer yandan haziran ayında Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Washington  Büyükelçisi Yusuf el-Uteybe'nin "hacklenen" e-postalarından, BAE ile FDD arasında  çok sıkı ilişkilerin olduğu da ortaya çıkmıştı.

Uteybe ile Dubowitz ve Schanzen'in adının birlikte geçtiği söz konusu  e-postalarda, Büyükelçinin İsrail yanlısı FDD ile yakın ilişki içinde olduğunu ve  "Türkiye ile Katar'a karşı ortak politikalar geliştirmeye çalıştıklarını"  gösteren yazışmalar kamuoyuna yansımıştı.

 SAVUNMA EKİBİNDEN ABD'Lİ YETKİLİLERİN SUNDUĞU DELİLLERE İTİRAZ

İran'a yönelik yaptırımları delme, banka dolandırıcılığı ve kara para  aklamakla suçlanan Sarraf, geçen yıl mart ayından bu yana New York'ta tutuklu  bulunuyor. Atilla ise 27 Mart'ta JFK Havalimanı'ndan Türkiye'ye gitmek üzereyken  gözaltına alınmış ve ardından tutuklanmıştı.

Atilla'nın avukatlarından Cathy Fleming, ABD'nin New York Güney Bölge  Mahkemesine ekim ayında sunduğu yeminli dilekçelerde ABD'li yetkililerin delil  olarak sunduğu tartışma yaratan bilgi, belge ve kayıtların "çalıntı ve sahte  olduğuna inandıklarını" belirtmişti. Fleming, "Ses kayıtları ABD'de delil kabul  edilebilirlik standartlarını karşılamıyor eksiklik kuralı altındaki minimum  standartlara uymuyor ve ayrıca ses kayıtlarının güvenilir olmadığını gösteren  önemli kanıtlar var ve bu da ses kayıtlarının delil olarak kabulünü imkansız  kılıyor." ifadelerini kullanmıştı.