(…), Suriye politikasına rahmetli Akif Emre abim de ben de karşı çıkmıştım. Sezai Karakoç üstadımız da Suriye'nin "tuzak" olduğunu söylüyordu.
Sırf bu nedenle Sayın Davutoğlu'yla iltisaklı elemanlar bizi hedefe oturttular. Bir defasında Akif Emre, Prof. Mahmut Erol Kılıç ve fakir hakkında ölümle tehdit eden bildiri bile yayımladılar.
Davutoğlu şimdilerde Suriye politikasının sorumluluğunu üstüne almak istemiyor. Fakat o vakitler dış politikanın mimarı olarak "Türkiye'nin Kissinger'ı" algısından gayet memnundu.
İşine geleni sahip çıkıp işine gelmeyeni Erdoğan'a yüklemek sadece onun değil Erdoğan'a sırt çevirenlerin ortak özelliği.
Bir farkla ki, Davutoğlu bu işi biraz daha acemice yapıyor. Hem de "AK Parti Genel Başkanı olarak yüzde 49'la en çok oyu ben aldım" diyecek kadar.
Bir arkadaşı da çıkıp, "Efendim bu söylemlerle kendinize zarar veriyorsunuz" diye uyarmıyor. Belki de uyarılmaya müsait olmayan bir mizacı var. Bilemiyorum.
Sayın Davutoğlu'nun en acıklı sorunu sanırım kendisi olamaması.
Erdoğan gibi olmaya çalıştı. Hatta, PR belasına, futbol topuyla kurduğu bir ilişki var ki tarih boyunca hiçbir futbol topu öyle eziyet görmedi.
Hele hele... Konya'da yetim bir çocuğa şefkat göstermek için iki eliyle kulaklarından tutarak ayaklarını yerden kesmesi ve annesinin yanında "Ne zaman aklına baban gelse beni ara..." demesi yok mu?
Erdoğan olmaya çalıştı ama sadece komik oldu. Son günlerde Kılıçdaroğlu gibi olmak mı istiyor nedir anlamadım; yalan söylemeye tenezzül ediyor. "Okumadan imzaladım" dediği İstanbul Sözleşmesi'ni en küçük ayrıntısına kadar okuduğu ortaya çıktı mesela.
Davutoğlu için bir yol daha var: Olduğu gibi görünüp göründüğü gibi olmak. Yani, kendisi olması.
Öyle "Hiçbir faninin terk edemeyeceği makamları terk ettim" lakırdılarıyla "en derviş ve en ermiş gönüllü bilge" havasına yatıp sonra bu havanın altında kalınca ağlamak sızlamak olmaz. Ona buna Penguenci iftirası atmak da olmaz. (Hilâl Kaplan "Adamsan dava aç" diyerek meydan okudu. Neden kulağınızın üstüne yatıyorsunuz? Müfteri değilseniz iddianızı ispatlayın işte, neden mahkemeden kaçıyorsunuz?)
Naçizane tavsiyem, Sayın Davutoğlu kendine bir şans versin, kendisi olmayı denesin. Kendisi olmayı daha acıklı buluyorsa, orasını bilemem tabii. Lakin bir şey yapmasın: Arkadaşıma dokunmasın.
"Ahmet Kekeç'e hakkımı asla helal etmiyorum" diyerek trollerinin alçak beddualar yapmasına neden olmasın!