STM Think Tech sosyal medya hesabı üzerinden canlı yayınlanan ve gazeteci Hakan Çelik moderatörlüğündeki 'Kovid-19 Süreci ve Sonrasında Türkiye'de ve Dünyada Savunma Sanayii' konulu panele, Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. İsmail Demir, Aselsan Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Haluk Görgün, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) Genel Müdürü Temel Kotil, STM Genel Müdürü Murat İkinci ile SETA Güvenlik Araştırmaları Direktörü ve ASBÜ Öğretim Üyesi Murat Yeşiltaş katıldı.
Burada bir konuşma yapan Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, Türk savunma sanayiisinin Çin'e alternatif olma ihtimalinin sorulması üzerine değerlendirmelerde bulunarak "Savunma sanayii konusunda Çin'e alternatif olma konusu geniş bir konu, güç dengelerinin yeniden oluşması, geçiş ve fay kırılmaları sürecinde ABD'nin özellikle Çin'e alternatif arama politikalarında Türkiye sadece savunma sanayii değil, diğer bir dizi konuda alternatif üretici olmakla ilgili devreye girebilir. Bunun çeşitli sektörler bazında konuşmaları ve görüşmeleri yapıldı, yapılmaya da devam edilebilir. Bu süreçten sonra çok daha hızlı sürdürülebilir" ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin Çin'in yerini doldurmaktan ziyade bir oyuncu olarak dünya piyasasında daha fazla görünmeye başladığını vurgulayan Demir, "Özellikle ürün performanslarıyla ilgili kendi kullanımımızda, hareket alanında gösterilen başarılar dünyada dikkat çekmeye başladı. Bu anlamda genelde ihracat piyasasında savunma sanayii konusunda, 'Türkiye nereden savunma sanayii ürünü satacak bir ülke oldu' gibi şaşırtan bakışlardan artık kendini ispatlamış bir sektör olarak piyasada olacağız. Bu anlamda Çin'de dahil birçok geleneksel ve klasik ihracatçı ülkenin yerine geçmemiz gayet mümkün. Bu tek yönlü bir çalışma değil, teknolojik üstünlük, ürünlerinizin performansı, algı yönetimi, dış politika ilişkileriniz ki; bu süreçte oluşturulan algının olumluluğunun da katkıda bulunacağını düşünüyoruz. Genel olarak Cumhurbaşkanımızın sık sık yaptığı ziyaretler, ülkelerle kurduğu ilişkiler; bunların hepsi bu yönde olumlu adımlar olacak. Kısacası ihracat kaleminde şu andaki artış grafiğimizin çokta üzerinde bir eğri yakalayacağımızı umuyorum" dedi.
F-35 savaş uçağıyla alakalı son gelişmelerden bahseden Demir, "ABD tarafında tam ne olup ne bittiğiyle ilgili net bir veri yok elimizde, son gelişmeler, ilişkilerin sıcaklaşmasını gördük. Bu sürecin genelde üretim sektörüne verdiği hasar görüldü. F-35 sürecinde benim özellikle vurguladığım, biz bu süreçte bir ortağız ve ortaklıkla ilgili tek taraflı yapılan hareketlerin hiçbir yasal temeli yok ve mantıklıda değil. Bütün ortaklık yapısını, ortakları düşündüğünüzde atılan bu adımın S-400 ile ilişkilendirilmesi konusunda da bir temel yok" şeklinde konuştu.
'ÜRETİMLER VE SİPARİŞLER DEVAM EDİYOR'
F-35 konusunda sıkıntıların muhataplara dillendirildiğini, dillendirilmesine rağmen mantıklı bir cevap alamadıklarını ancak sürecin devam ettirildiğini aktaran Demir, şunları aktardı:
"Kendi ifadeleriyle projeye en az 500-600 milyon dolarlık ek maliyet geleceği dillendirildi. Bizim hesaplarımıza göre uçak başına en az 8 veya 10 milyon dolar civarında ilave maliyet geleceğini ön görüyoruz. Türkiye'ye çok net mesajlar verilmeye kalkıldı. Biz bu süreçte sürekli olarak sadık bir ortak tavrını gösterdik, imzamıza sadık kalacağımızı gösterdik. Net olarak Türkiye'deki program ortaklarının işlerinin durdurulacağı ve buna tarih verildiği belirtilen açıklamalar olduğu halde hiçbir karşı açıklama yapmadan süreç normal devam ediyormuşçasına, 'Biz işimize bakarız, biz üzerimize düşen yükümlülükleri yerine getiririz' tavrında olduk. Bunun bugün faydasını görüyoruz.
Mart 2020 son tarihti geçen yılki açıklamalarda, bu tarih geldi geçti. Üretimler devam ediyor, siparişler devam ediyor. 'Bir kere de ipi kestim attım. Artık Türkiye'yi çıkarttım' demek çok kolay değil. Hatta Türk sanayiinin bu ortaklığa katkısı konusunda ABD yetkililerinin de çok çeşitli ortamlarda, şirketlerimizin performansı ile ilgili üretim kaliteleri, maliyetleri ve teslim süreleriyle ilgili sitayişle bahsettikleri demeçleri olduğu halde bu kararı aldılar. Bugün görüyoruz ki; bu yetkin üretici şirketlerimizin yerine yeni üreticilerin bulunması o kadar da kolay bir süreç değilmiş. Bu pandemi süreci bunu daha da ileri boyuta taşıdı. Yine biz bulunduğumuz noktadayız. Üretim ortaklığımıza devam ederiz. 'Siz bizi çıkartmaya kalktınız, bize tavır aldınız. Madem öyle üretimi durduruyoruz' gibi restleşmeye gitmedik, gitmeyeceğiz. Çünkü, bir ortaklık anlaşması varsa, bir yola çıkıldıysa bu yola çıkan ortakların sadakatle buna devam etmesi gerektiğine inanıyoruz."