Eğitim danışmanı, Hürriyet gazetesi yazarı Ebru Doğdu, oğlunu ABD'ye kaçırdıktan sonra orada da bir Türk vatandaşı tarafından görüntülenen ve rahatlığı ile dikkat çeken Eylem Tok'a eleştiri ve tepkilerini dile getirdi. Yazar Doğdu, Tok'a yönelik sorular da sordu...
"BEN SİZİN GİBİ ANNELER YÜZÜNDEN ANNE OLMADIM"
17 yaşında sekreterlik ile başladığınız kariyerinizde 19 yaşında yaptığınız ilk imzalı anlaşmanız ile büyük bir sıçrayış yakalayıp, kliniğin patroniçesi olmayı başarmışsınız.
Bize ne değil mi? Tamam bize ne. Sonra kariyerinize bu sefer daha niş bir alanda devam etmeye karar verip kitap yazmışsınız lakin onu da hayalet yazar ile yazdığınız söyleniyor. Ama bu sefer sevgilinize, çünkü boşanmışsınız, tüm kitapları aldırıp ‘Çok Satanlar Listesi'ne girmişsiniz. Bize ne? Buraya kadar da tamam.
Sevgili ile kavga edilmiş başka yayınevine gidilmiş orada yazı yazamadığınız anlaşılınca yine kavga edilmiş. Sonra bakmışsınız hiç kimse ile anlaşamıyorsunuz ‘bari kendi yayınevimi kurayım' demişsiniz bu sefer bastığınız kitapların matbaa borçlarını ödememişsiniz. Ama tabii ‘olan olmayanın' halinden anlamaz, çünkü milyonluk arabalara binip siz bir matbaacıya olan 20 bin TL borcu yok sayarsınız. Bilirim ben sizin gibileri. 20 bin TL sizin için para falan değildir matbaacıya ödemeyi unutursunuz.
"AFFET ANNE ARABA PERT OLDU"
Bak aklıma gelmişken sizin o sırt çantanızın fiyatı neydi? Neyse çekirge sıçraya sıçraya bugünlere gelmiş. Bize ne ebeveyn ahlaksız ya da sahtekâr ise ama işte öyle olmuyor. Maalesef sahtekâr annenin sahtekâr çocuğu, yalancı babaların yalancı çocukları, ilgisizlik ve maddiyata düşkünlüğünüz ise insana çarpan evladınızın sizi aradığında ‘affet anne araba pert oldu' demesine sebep oluyor. Çocuk arabaya odaklanmış çünkü siz de ona odaklısınız. Yani yetiştirdiğiniz evlat artık can yakmaya başlayınca o zaman işte ‘sana ne, bana ne' olmuyor. Ruhunuzu doğurduğunuza aktardınız, eseriniz adeta sizin suya yansıyan bulanık silüetiniz gibi dolaşıyor ortalıkta. İçimiz kalkıyor onu görünce, ne fena değil mi?
Bu evladı doğurduğunuzda ondan bunu yaratacağınızı kendisine söyleseydiniz sizce sizleri anne ve baba olarak seçer miydi? Sanmam. Hafta sonu anne ve babası evde olmayan bir çocuğa ders vermeye çalışan, yalnızlığını almaya çalışan öğretmenler var hâlâ bu ülkede. Canla başla yokluğunuzu azıcık da olsa doldurmaya çalıştığım yıllarım hep aklımda benim. Paranın yalnızlığı alıp götürdüğünü düşündüğünüz sürece bu çocuklar da işte böyle savrulup duracaklar avukat kapılarında.
"ÖYLE HAK EDİYORSUNUZ Kİ..."
Size bir şey söyleyeyim mi bu çocuklar sizin başınıza ne açsa yeridir. Öyle hak ediyorsunuz ki. Çünkü ebeveynlik ‘her sorunu türlü pazarlık ve oyunlarla çözebilirsin oğlum' demek değildir, Ebeveynlik başkası yerde can çekişirken sırıtkan oğluna bavul yapmak değildir, annelik, insanların telefonlarını toplayıp hırsızlık, arsızlık yapmak hiç değildir. Bu çocuklar sizi izlemiyor mu sanıyorsunuz, yalancılığınızı, iş yapış şeklinizi, eşiniz ile ilişkinizi eleştirmiyor mu sanıyorsunuz. Ve sonunda da pes edip sizin gibi olmayı seçmiyor mu sanıyorsunuz.
Yetiştirme şeklinizin bedelini ödüyorsunuz şu anda. Keşke sadece siz ödeseydiniz, ama 2.5 yaşında babasız kalan bir çocuk da ödeyecek bu bedeli maalesef. Benim gözümde o arabayı siz kullanıyordunuz Eylem Tok. Cem Garipoğlu olayında kendi babama ‘Baba beni saklar mıydın?' dedim. ‘Ellerimle götürür teslim ederdim' dedi. Anneme ‘Anne duvardaki kanları siler miydin?' dedim kadının kanı dondu. Aynı aile, kızı kestikleri koltukta gülerek poz verdi. Ya sahi siz neye gülüyorsunuz? Ortak bir noktanız mı bu sizin.
ANNE DEĞİLSİN ANLAMAZSIN
‘Anne değilsin anlamazsın'cılara cevabım, ‘anne değilim ama insanım.' Ayrıca da ben öyle bir noktadayım ki hiçbir varlığı bu kadar sevmek falan istemiyorum. Çünkü içimden bir ses anne olsan oğlunu kaçırır mıydın dediğinde, zihnim, oğlumu kaçırmak başka, çarptığı insanların telefonunu almak ambulans, polis aramamak bambaşka diye kıvırmaya başlıyor. Düşüncenin saniye aklımdan geçmesi bile kendimden tiksinmeme sebep oluyor. Ben anne falan olmak istemiyorum arkadaş. Çocuklarını bilmem kaç yaşına kadar adam edemeyen, her şeyi ölçüsüzce veren, yatağını bile toplatamayan, erkek anneliği kavramınızdan, görmüşlüğüm var 16 yaşındaki çocuğun burnunu silen köleliğinizden, kazık kadar adamların çantalarını taşıyışınızdan, beceriksizliğinizden, lüks arabaları şu çocukların altına verişinizden, sahtekârlığı normalleştiren ve öğreten davranışlarınızdan, ağır düşkünlüğünüz ve yapış yapışlığınızdan bu çocuklar bu haldeler ve ben tam da sizin gibi annelerden dolayı anne olmak falan istemiyorum Sayın anne Eylem Tok.
SORULARIM VAR EY TOK
Karnınız tok mu sizin? Ne geçti en son boğazınızdan? Düğüm var mı orda?
Sahi siz neye gülüyorsunuz öyle?
Siz mesela neden anne oldunuz?
Bundan sonra estetiklerinizi New York'ta mı yaptıracaksınız?
Komple kalp nakli var mı ya da vicdan yerleştirebiliyorlar mı acaba insanların içine? Klinikte yıllarınız geçmiş belki bilirsiniz yok mu yeni yöntem tıpta?
Başarılar ile dolu kariyerinize New York'ta yine sıfırdan mı başlayacaksınız?
‘God is watching' diye bir şarkı var bilir misiniz?
Peki ya çekirge bu sefer sıçrayamaz ise?