Timeturk Logo
Sean Peen: Kaşıkçı cinayetinin unutulmasını istemiyorum
Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca, Kaşıkçı cinayetini belgesele dönüştürmek için Türkiye'ye gelen Sean Penn'in, Kaşıkçı'nın nişanlısı Hatice Cengiz ile yaptığı görüşmede neler söylediğini kaleme aldı

Oluşturma Tarihi: 2018-12-08 12:18:49

Güncelleme Tarihi: 2018-12-08 12:18:49

Sean Peen: Kaşıkçı cinayetinin unutulmasını istemiyorum

Gazeteci Cemal Kaşıkçı, 2 Ekim'de İstanbul'daki Suudi Arabistan Konsolosluğu'na giriş yaptı ve bir daha çıkamadı. Cesedinin nerede olduğu bilinmiyor, ama öldürüldükten sonra parçalara ayrıldığı konusunda artık şüphe yok.
Cinayet emrini Muhammed Bin Selman'ın verdiğine de kuşku yok, ancak suçun faturası veliaht prense yakın olarak çalışan adamlar da dahil olmak üzere birçok kişiye paylaştırılmış durumda. Son G20 Zirvesi sırasında ABD Başkanı Trump'la Beyaz Saray'da ikili görüşme gerçekleştiren, Fransa'nın lideri Macron'dan öğütler alan ve Rusya Başkanı Putin ile samimi pozlar içinde görüntülenen MBS, bu işten paçayı sıyırabileceğine giderek daha çok inanıyor.

Ancak bu o kadar kolay olmayacak.

Birincisi, ben Türkiye'nin bu meselesnin peşini bırakmayacağına inanıyorum.
İkincisi, Amerikan entelijensiyası, medyası için Cemal Kaşıkçı aynı zamanda bir 'meslektaş' idi, MBS ile ilişkilerini sürdürmek isteyen, böylelikle MBS'nin elindeki kanı bölüşmüş olan Trump'a, yaptığı tercihi hatırlatacak olan birileri hep olacak.

Nitekim bakın, silah endüstrisi ile kol kola olan Hollywood'un ‘yüz akı' sayılan sanatçıları arasında yer alan Sean Penn, Türkiye'deydi. Amacı Cemal Kaşıkçı için belgesel yapmaktı.
Suudi Arabistan Konsolosluğu'nda çekim yaptı, Ankara'ya gitti, AK Parti Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay ile görüştü ve Çarşamba günü İstanbul'da Hatice Cengiz'i ziyaret etti.

Sean Penn ABD'nin Irak işgalini en yüksek perdeden eleştiren yönetmen/oyuncular arasındaydı. Kendisini Arap baharı adıyla ünlenmiş, diktatörlerine ‘hayır' diyen halkların isyanı sırasında Tahrir Meydanı'nda da görmüştük. Küba'dan, Mısır'a, Irak'tan İran'a kadar pek çok yerde bulunan, ülkesinin politikalarının yaptığı tahribatı gözlemleyen, kayda alan ve bütün bunları yine ülkesinin insanlarını uyarmak için kullanan bir sanatçı. Yasin Aktay'a Sean Penn ile ilgili ilk izlenimini sorduğumda aldığım cevabın “İki Oscar ödülü almış, bu kadar ünlü bir yıldızdan beklenmeyecek kadar mütevazi, anlamaya çalışan, duyarlı bir kişilik” olması beni hiç şaşırtmadı.

Sean Penn ve Yasin Aktay'ın Cemal Kaşıkçı dışında bir ortak noktaları daha var. Her ikisinin de Arap baharı sırasında Mısır'da Tahrir Meydanı'nda çektirilmiş fotoğrafları var ve şimdi her ikisi de o fotoğraflar üzerinden Suudi Arabistan ve BAE'nin finanse ettiği troll orduları tarafından linç ediliyor ve ‘ihvancı' olmakla itham ediliyorlar.

Sean Penn'e bile ‘İhvancı' diyebilmek, büyük bir ört-bas çabasının, telaşının parçası olmakla mümkün. Ki bu trol ordularının durumu da, amacı da bu.

SEAN PENN: "BU OLAYIN UNUTULMASINI İSTEMİYORUM"

Ünlü oyuncuyu harekete geçiren de zaten bu ‘örtbas' çabasının vehameti olmuş.

“Penn, ülkesinin Suudi Arabistan ile olan ekonomik ilişkileri uğruna bu vahim-vahşi cinayeti örtbas edebileceğine dair edindiği izlenim karşısında isyan ediyor ve buna engel olabilmek için elinden geleni yapmaya koyuluyor. Elinden gelen bir belgesel yapmak olabilir diyerek Türkiye'nin yolunu tutuyor. Olayın cereyan ettiği mahalli, olaya şahit olanları ve olayın duyurulmasında rol alanları dinlemeye karar veriyor. Bunun için benimle temasa geçildiğinde kendilerine elimden gelen yardımı memnuniyetle yapacağımı söyledim” diyor Aktay.
Sean Penn, Hatice Cengiz'le de ayrı bir görüşme gerçekleştirdi. Yapacağı film, her şeyden önce insani bir dram içeriyor ve Cengiz'in Kaşıkçı ile olan nişanlılık süreci, konsolosluğa beraber gitmeleri ve genç kadının gittikçe korkunç bir hal alan olay seyrinin her safhasında yaşadıkları, filmin oluşturmak istediği duyarlılık bağlamında önem arzediyor çünkü.

Sean Penn'in Hatice Cengiz ile yaptığı görüşmede sarfettiği şu cümle sanatçının samimiyetini, nerede durduğunu ve niyetini yeterince ortaya koyuyor. Neden böyle bir belgesel filmi yapmak istediğini anlatırken şöyle söylüyor Penn:

“ İki çocuğum var benim ve böyle bir dünya düzeninde yaşamalarını istemiyorum. Tüm dünyanın gözleri önünde yaşanan bir cinayet karşısında, ABD Başkanı'nın sessiz kaldığı, Putin'in ‘çakk…' yaptığı bir dünya bu şu an. Ama aslında katili herkes biliyor ve bütün bunlar utanç verici. Bu olayın unutulmasını istemiyorum. Örtbas edilmesini istemiyorum.”

Ünlü aktör ve yönetmenin yapacağı belgeselin gelirinin Kaşıkçı adına kurulacak ve tıpkı Kaşıkçı gibi, fikirleri, duruşları nedeniyle bedel ödeyen gazetecileri destekleyecek bir vakfa ya da faaliyete bağışlayacağı bilinmekte.

Sean Penn'in hazırlık aşamasında sergilediği performans, uluslar arası dengeleri gözetmeden, o ülke nasıl der, bu ülke ne düşünür demeden vicdanının rehberliğinde ilerleyecek bir hikâyenin peşinde olduğunu gösteriyor. Zaten kendisinin barış ve insan hakları aktivizmi geçmişine yaraşan da böyle bir tutum olur.

Sonucu merakla bekliyoruz.