Sultan Abdülhamid'in 3. kuşaktan torunu, Doğu Türkistan'da hilafet ilan eden ancak faili meçhul bir cinayete kurban giden şehzade Mehmed Abdülkerim Efendi'nin oğlu, sayısız mülkün vârisi olup ancak bir türlü haklarına kavuşamayan, şimdilerde İstanbul Merter'deki bir dairede, mütevazı bir hayat süren Harun Osmanoğlu Efendi, Türkiye gazetesinden Murat Öztekin'in sorularını cevapladı.
"BABAMI GÖRMEDEN BÜYÜDÜM"
Ben babam Mehmed Abdülkerim Efendi'yi görmeden büyüdüm. Beni ve ağabeyimi, annem büyüttü. Çocukluğum Şam'da geçti. Babam Doğu Türkistan'a gidip, halife ilan edilmişti. Ama bu hükümdarlığı, Çin dâhil bazı devletler istemedi. Müslüman bir saltanatın kurulmasını kabul edemediler. Sonrasında bilemediğim bir sebeple Japonya'ya geçti. Ama orada da hoş karşılanmadı. Böyle olunca Amerika'ya gitti. Orada bir otelde kalırken öldürülmüş. Polis odasına girdiğinde namaz kılar gibi secdede olduğunu görmüş. Tabancası ise elindeymiş. İntihar diye anlattılar ama Asyalı birinin otelden çıktığı görülmüş. Faili meçhul bir cinayet yani…
1974'TE HANEDANIN ERKEKLERİNE DÖNME İZNİ
Bir gün, Lübnan'da amcam Abid Efendi ile birlikteyken bir Türk nakliye şirketinin ilanını gördük. O zamanlar daha hanedanın dönüşü yasaktı. Amcam bana dönerek “Memlekete gitmek mi istiyorsun?” diye sordu. Cevap vermedim. Sonra da “Birisi seni evinden atsa tekrar o eve gider misin? Sakın Türkiye'ye gitmeyi düşünme, çok sıkıntı çekersin” dedi. Dolayısıyla evvela gitmeyi düşünmüyordum. Ama 1974'te kanun çıkıp Hanedanın erkekleri için geri dönmeye izin verilince işler değişti. Hanımlara zaten 1952 senesinde dönme izni verilmişti.
HALAMIN KIZI GELMEMİ SÖYLEDİ
Türkiye'de oturan halamın kızı bana mektup gönderip, gelmemi söyledi. Ben de Türkiye'ye gitmek istiyorum ama korkuyordum. Yine 1975'te gelip, oğlum Orhan'ı Fatih Kolejine yatılı olarak yerleştirdik. Daha sonra ben Suriye'ye tekrar döndüm. Bir müddet sonra oğlum artık Türkçe konuşabiliyordu. Eşim Ferizat Hanım “Sen nereye, ben oraya” deyince, Türkiye'ye gelmeye karar verdik.
"MERTER'DE OTURMAYA BAŞLADIK"
İstanbul'a gelince bir tanıdığın delaletiyle Merter'de oturmaya başladık. Eski mülklerimizi devletten isteyince “Hazine'ye devrettik” cevabını verdiler. Bize af çıktı ancak 15 günlüğüne oturma izni verildi. Bir ay sonra yabancı gibi kaçak durumuna düştük. Emniyet'e müracaat ettiğimizde “Hemen Suriye'ye döneceksiniz” dediler. Daha sonra ikamet izni verdiler ama her üç ayda bir Emniyet'e giderek kayıt yeniletmek mecburiyeti vardı. Bazı devlet memurları devamlı bize mesele çıkarırdı, böyle 9 sene boyunca sıkıntı çektik. Emniyet'e gidince bize hep “Hangi partiyi tutuyorsunuz, Atatürk hakkında ne düşünüyorsunuz” diye soruyorlardı. Devamlı tahkik edildik; peşimizde ajanlar dolaşıyordu. Hatta bir komşumuz vardı, emekli albay; evimize gelen gidenleri takip edip, raporluyormuş.
"OSMANOĞLU SOY İSMİNİ VERDİLER"
Böylece 1985 yılına geldik. Korkut Özal Bey araya girerek, 9 sene sonra vatandaşlık almamıza vesile oldu. Suriye'deyken soyadımız Aliosman'dı ama burada Osmanoğlu soy ismini verdiler.
GÜLEN OĞLUMU OKULUNA ALMADI
Harun Osmanoğlu Efendi, yakın tarihe dair de çok enteresan şeyler anlattı: “O zamanlar Fatih Koleji, Fetullah Gülen'in elinde değildi. Sonra FETÖ'cüler okulu ele geçirdiler. Ben tabii yeni gelmişim, bir şeyden haberim yok. Küçük oğlum Abdülhamid Kayıhan'ı da burada yatılı okutmak istedim. Fakat almadılar. Kadir Mısıroğlu'na bunu anlatınca, telefonu eline alıp mektebi aradı, “Siz bu mektebin adını Fatih koymuşsunuz, onun torununu almıyorsunuz. Layık değilsiniz, başka bir isim koyun” diye ateş püskürdü. Daha sonra beni arayıp, yalvarıp yakarıp okula alacaklarını söylediler.”