Selçuk Bayraktar: Uçan araba geleceğin hayali
Baykar Teknoloji Lideri Selçuk Bayraktar, 'Uçan araba geleceğin hayali. Şu anda yaptığımız bütün geliştirmeler hem Akıncı, hem Bayraktar TB-3 için en derinlemesine çalışma otonomi, yapay zeka üzerine. Bu akıllı arabayı uçuracak teknolojiye çalışıyoruz.' dedi.

Oluşturma Tarihi: 2021-09-16 07:10:22

Güncelleme Tarihi: 2021-09-16 07:10:22

Baykar Teknoloji Lideri Selçuk Bayraktar, Türkiye'nin yüksek teknoloji alanındaki geleceğini Ahmet Hakan'la Tarafsız Bölge'de değerlendirdi.

Yerli İHA, SİHA ve TİHA'lar hangi süreçlerden geçerek bugüne geldi? İnsansız hava araçları savunma alanında ve günlük yaşamda neleri değiştirirdi, geleceği nasıl şekillendirecek? Yeni nesil teknolojilerin tasarım, geliştirme ve üretiminde yapılması gerekenler ve Türkiye'yi bekleyen fırsatlar neler?

Ahmet Hakan ve Güvenlik Politikaları Uzmanı Mete Yarar sordu, Baykar Teknoloji Lideri Selçuk Bayraktar yanıtladı.

Selçuk Bayraktar'ın açıklamasından satır başları şu şekilde;

O zaman ben bir araştırma görevlisiyim. Gece gündüz çalışıyoruz Türkiye'nin ilk İHA'sını yapmak için. Bu aslında bir robot uçak ve işin çekirdeği. O maket uçak değil, oradaki teknoloji bunu otomatik uçuran yazılımlar, elektronik aksamı. Onda bir tane bilgisayar var, Akıncı'da onun gibi 100 tane bilgisayar var.

TARİHİ HAMLE BÖYLE BAŞLADI

İlk milli özgün İHA, ama en ufak sınıfta. 16 yıl önce. Maket uçak gibi bir şey ama otomatik uçuyor. O zamanlar o drone'lar bile ortada yok daha. Henüz dünyada araştırma konusu. Baykar bir aile girişimi, eski bir firma. Bu alanda çalışmaya başlaması 2003 gibi.

Benim uzmanlık alanım insansız hava araçlarının beyin sistemlerinin geliştirilmesi üzerine. Burada tümüyle milli tasarım bir hava aracı. En önemli kısmı içindeki beyni, o ilk defa yerli olarak yapılmış oluyor. Orada teknik olarak ilk defa böyle bir program uygulanıyor. Öncesinde yurtdışından tedarik etme var.

İlk defa, en ufak da olsa, Savunma Sanayii Başkanlığı şöyle bir modelle çıkıyor: Ben bu teknolojiyi milli olarak geliştireceğim ve en ufağından başlayacağım.

2003-2004 yıllarında ağabeyimle birlikte çalışmaya başlıyoruz. Dünyada belki 10 yıl sonrasının teknolojisine çalışıyorsunuz. Amerika bu beyinleri bütün dünyadan topluyor. Bizim çalıştığımız laboratuvarın yüzde 90'ı yurtdışındandı. Dünyanın en parlak beyinlerini toplayıp en iyi, en gelişmiş harp teknolojilerini yapıyor, sonra sivilleştirip çok daha büyük bir pazara satıyor.

Fikri hakların, tasarımların kimde olduğu çok daha önemli. Teknolojinin kendisini değil, bilgiyi üretmek önemli. 2000'li yılların öncesinde savunma sanayiine bakacak olursanız yüzde 85'i yurtdışına bağlı. 2000'li yıllarda bir paradigma dönüşümü oluyor.

Bugün dışa bağımlılık yüzde 30'ların altında. O dönemde yüzde 15 yerliyken bu dönemde yüzde 70'lerin üzerinde. Bu tümüyle bakış açısının değişmesiyle ilgili.

En tepenin vizyonu en önemlisi. 'Biz İHA'yı milli olarak yapacağız' deniyor ilk defa o zaman. O dönemde de bizim de girişim olarak bu çalışmamız var. Minyatür bir İHA geliştirmişiz, yazılım olarak tasarlamışız. O vizyonla bir anlamda örtüşüyor, denk geliyor. O anlayışla örtüşmeyecek olsa Selçuk'un yapacağı şey bu alanda belki de yurtdışında çalışmak olacak.

'Yabancılara yetişmemiz mümkün değil' diyor bana biri. Bu anlayış köle zihniyeti, sömürgeci zihniyeti. Sivil alanda bu kadar yayılacağını açıkçası biz de öngöremezdik. Biz Türkiye olarak herkesten hızlı bir ivme yakaladık. Çin yoktu mesela ortada.

Siyasi ve bürokratik irade lazım. Siyasi irade bir şey söyleyip bürokratlar başka bir şey söylüyorsa o zaman da olmaz. Geleceğin konularını çalışacaksınız. Sadece bunlar değil. Etik ahlaka daima riayet edeceksin, asla ondan ayrılmayacaksın.
Ahlaktan kasıt şu; fizik kanunlarına yalan bir hesap sokabilmeniz mümkün değil. Dolayısıyla işinize gayriahlaki hususlar bulaşıyorsa oralarda da tökezleyeceksiniz.

BAŞARININ ALTINDA NE YATIYOR?

İki, bizim inancımız gereği, etikten, ahlaktan ayrılacak olursan yapacağın işin bir bereketi, faydası olması mümkün değil. Bu işlerin önündeki en büyük engellerden biri de etik ve ahlaka riayet edilmiyor olması.

Orta ve uzun vadede bedelleri çok ağır oluyor. Niye Türkiye bu alanda bu kadar bağımlıydı? En önemli engellerden bir tanesi bu ahlaki husustu. Hem üreten, hem teknolojiyi geliştiren, hem de bürokrat taraf için geçerli bu. Geleceğin konusuna odaklandığınızda, insanlığın ve ülkenizin faydasını hedeflediğinizde bu oluyor. Baykar'ın başarısının altında da bu yatıyor.

Bizim ekibimiz büyük tecrübeleri olan insanlar değil ama dünyada sadece 3 ülkenin yapabildiği 6 tonluk SİHA'yı yapıyor.

Otomotivin yaşadığı 4. devrim. Şu an elektrikli, akıllı arabalar var. Bütün dünya uçan arabalar için çalışıyor. Yarının oyuncuları bugünden çalışanlar olacak. Gençleri teşvik etmek için sosyal medya üzerinden yaptığımız çalışmaların resmini koydum. Sorun şurada. Bunu yapmaya kalktığınızda birileri sadece dalga geçiyor. Bu bir engel. Az gelişmişlik kompleksi olan, sömürge yerlerdeki bir tutum bu. Kamuoyunun bakışı açısından engel bu.

Son 10, 20 yılda değil bu zihniyet, yüzyıllar boyu böyle gelmiş. Eski bir hastalık. Bütün bu işlerin önündeki en büyük engellerden biri bu. Diğeri de demin söylediğim etik ve ahlakla ilgili.

UÇAN ARABA 'CEZERİ' NE ZAMAN GELECEK?

Bütün dünyada haber oldu. Reuters haber yaptı, en fazla etkileşim alan haberlerden bir tanesi oldu dünyada. Ama yine paylaştığınızda garip garip şeyler duyuyorsunuz: 'Bunlarla mı uğraşılır?' Bunları geliştirmediğinizde müreffeh olmanız mümkün değil.

Uçan araba geleceğin hayali. Şu an arabalarımızın büyük kısmında otomatik park etme özelliği var. Bu tümüyle otomatikleşecek, sonra da uçmaya başlayacak. Şu anda yaptığımız bütün geliştirmeler hem Akıncı, hem Bayraktar TB-3 için en derinlemesine çalışma otonomi, yapay zeka üzerine. Bu akıllı arabayı uçuracak teknolojiye çalışıyoruz. Şu an insanoğlunun sahip olduğu teknolojiyle yapamayacağı kadar karmaşık bir teknoloji uçan araba.

Şu anda yaptığımız bütün geliştirmeler hem Akıncı, hem Bayraktar TB-3 için en derinlemesine çalışma otonomi, yapay zeka üzerine. Bu akıllı arabayı uçuracak teknolojiye çalışıyoruz. Şu an insanoğlunun sahip olduğu teknolojiyle yapamayacağı kadar karmaşık bir teknoloji uçan araba.

Her bir uçan araba kişisel uçak gibi olacak. Bu uçakların akıllanmasıyla uçan araba olmuş olacak. Uçan bir robot bu, yüzlerce minik bilgisayar yönetiyor. Bunu geliştirirken o kadar çok teknoloji geliştiriyorsunuz ki bir anlamda uzay çalışmalarına giriyor.

2005'te Minia, 2007'de Minia ilk defa TSK'ya teslim edildi, Türkiye'nin de ilk İHA'sıydı, milli ve özgün tasarımı yapılan, envantere girebilmiş ilk İHA'ydı.

Bunların hepsi robot uçak. Sonra, Malazgirt Helikopter var, o proje maalesef öldürüldü. Sonra Bayraktar TB-1 2009'da.

Ama TB-1 envantere hiç girmedi. Bayraktar TB-2 İHA olarak ilk defa envantere 2014'te girdi, 27 bin fite çıkarak irtifa rekorları kırdı.

Savaş doktrinini değiştireceği kesinlikle biliniyordu. 20 yıl önce de sorsanız bana araştırma görevlisi olarak, geleceğin en etkili, vurucu hava gücü İHA'lar olacak derdim.

Dünyada bu teknolojiyi en iyi kullanan kuvvet kimdir diye sorsalar bana, TSK derim. Türkiye açık ara herkesten çok daha karmaşık, ileri operasyonlarda ve çok daha ileri düzeylerde İHA teknolojisini kullanıyor. Bu teknolojiyi kullanmak, adapte etmek o kadar kolay değil.

Teknolojiyi bu kadar hızlı geliştirmemizdeki en büyük hususlardan bir tanesi ilk günden itibaren arazide askerle birlikte muharebe şartlarını görerek hareket etmemiz. Sınırdışı dahil, Hakkari, Şırnak, Diyarbakır, Doğu sınırımızda, üs bölgelerinde geçti. Bu teknolojinin bu kadar başarılı olmasının en önemli nedenlerinden bir tanesi bizim uçaklarımızın bürokrasinin koridorlarında değil, cephe hattında, sahada, askerle birlikte omuz omuza verdiğimiz mücadeledir.

Türkiye'nin İHA'ları filo haliyle kullanmasıyla, konvansiyonel harbin tüm yüksek teknoloji unsurları sorgulanmaya başladı.

Tankı ilk kullanan millet İngilizler, tankın gerekliliğini sorgulamaya başladı. İngiliz Savunma Bakanı'nın bize soruları oldu: 'Nasıl bu kadar büyük iş başarılabildi, nasıl bu kadar hızlı oldu?' Onlar da büyük bir hayranlıkla, televizyonlarda da söyledi kendisi.

Bütün bu teknolojiyi atıl bırakan, yenilik. Geleceğin teknolojisini bugünden tahayyül edip ona çalışmış olmak.

Bugün savaşta kullanılan İHA'lar çok hızlı uçmuyorlar, en yüksek irtifalara çıkmıyorlar ama öyle işler yapıyorlar ki en gelişmiş silahları bile atıl hale getirebiliyor.

İNSANLI SAVAŞ UÇAĞI DEVRİ BİTECEK Mİ?

Artık son insanlı savaş uçaklarını yapıyor ülkeler. Bundan 20 sene, 10 sene sonra muharebede en büyük doktrinsel değişimi yapacak olan İHA'lar olacak. Bunu bugünden çalışanlar şekillendirecek. F-35'lerin, F-16'ların devrinin biteceğini de öngörüyoruz.

Biz inanıyoruz ki 5. nesil uçakların bile sonunu insansız savaş uçakları getirecek. Geleceğin en vurucu hava gücü insansız savaş uçakları olacak.

Karabağ muharebesinden sonra bu konu konuşuldu. Siz yarışta öne çıktığınızda koşmaya devam ederseniz diğer ülkelerin yetişmesi zor. Biz geliştirmeye devam edersek, bunun herhangi bir dış veya iç etkiyle önü kesilmezse bu böyle devam eder.

Şu anda bu teknolojilere çok büyük bir ilgi artışı olduğunu görüyoruz. Baykar'ın da yıllardır, hatta gelirlerinin yüzde 70'inden fazlası yurtdışı ihracatından. Bu bile savunma sanayii açısından rekor bir husustur.

Türkiye'den aldıkları belki bir tek baklava vardır, ama şu anda İHA almak istiyorlar. 10'dan fazla ülkeyle sözleşme imzalandı, 5 ülkeye de ihraç edildi. Havacılıkta en ileri ülkelerden Ukrayna, dünyanın en büyük uçağını yapıyor. Ukrayna, Polonya...

Hatta bu ülkelerin başkanları seçim kampanyasında kullanıyorlar, 'Biz gelişmiş silah teknolojisini ülkemize kazandırdık' diye.

Şimdiki başkan da önceki başkan gibi destekliyor, hatta en önemli gündem maddesinden bir tanesi. Adeta kahraman muamelesi görüyorsunuz. Abim Haluk Bayraktar'a hem şeref madalyası verildi Ukrayna'da, hem de yeni bir madalya aldı. Babama, bana ve ağabeyime de Karabağ sonrasında madalya verildi. Yaşayabileceğimiz en büyük onurdur böyle bir muharebedeki başarıya vesile olmak.

Burada somut bir başarı var ve tüm toplum görebilmiş. Terörle mücadelede büyük başarı sağlanmış. Sonra bu başarı Zeytindalı Harekatı'nda, Bahar Kalkanı'nda kendini tekrar etmiş, bütün dünya görmüş. Uluslararası başka operasyonlarda kullanılmış. Azerbaycan'daki başarı tüm dünya kamuoyuna mal olmuş.

Ne zaman ki ben evlendim, 2015'ten sonra olayların şekli değişmeye başladı. Hatta silahlı kuvvetlere bazen çekinerek soruyorum 'Harekata katılabilir miyim' diye. İlk rahatsızlık sesi bazı siyasilerden geldi. Niye rahatsız olduklarını da anlayamadık. Şu kadar para damada aktarılmış. Kamuoyu ilk bazı siyasilerden duydu. Yurtdışından alınırken kahramandı İHA'lar, niye uçmuyor diye soruluyordu bazı siyasiler tarafından. Dünyaya satarken Baykar olarak Türkiye'den daha fazla fiyata satıyoruz. Niye bu kadar maliyete etkili bu? Bütün teknolojisini biz geliştiriyoruz da ondan.

Ben nasıl hangarda yatıp kalkıyorsam halen aynı şekilde yaşamaya devam ediyorum ama bazı şeylere neden siyasi saikle bakıldığını anlayabilmiş değilim.

Her zaman bu şekilde gösterebileceğiniz bir aşamada olmayabilir çalışmanız. mRna teknolojisi çok önemli bir teknolojiydi ama pandemi olmasaydı bu kadar öne çıkmazdı.

Türkiye'nin bu teknolojiye sahip olmasından herkes memnun değil. Uluslararası basına baktığımızda büyük övgüler görüyoruz ama bazı ülkelerin de rahatsız olduğunu görüyoruz.

Bu işlerin akamete uğraması her zaman mümkün. Ama aynı vizyon devam ederse mesele başka hususlara kalır.

Beni çok etkilemiş olaylardan biridir bu. Şırnak'ta Malazgirt Helikopter eğitimi verirken bir anda acil görevle Hantepe'ye gönderiyorlar. Orada gece görev yaparken çatışmalar sırasında helikopter bir arıza yapıyor ve düşüyor. Birlik komutanı da 'Ha orası' diyor. Ben anlamıyorum demek istediğini. Meğer bir ay öncesinde orada 6 askerimiz mayına basıp şehit düşüyormuş.

Sabah birlik komutanı Özgür Üsteğmen bir timle beraber inmeye gidiyor. Beni de kaldırıyorlar. Hemen orada tepedeki mevzi noktasına geçiyoruz.

Çok büyük endişe var, oralar teröristlerin mayınladıkları bir alan. Bulamıyorlar, kayıtları inceliyoruz. Biz bunu noktasal olarak buluruz diyorum. Sorumlu da hissediyoruz kendimizi bir anlamda çünkü teknolojiyi biz geliştirmişiz. Komutanım bizim de gitmemiz lazım diyoruz. Gönüllülerden bir tim kuruluyor.

Çok az sayıda insan gidecek. Orada Özgür üsteğmen 'Kim gelir' diyor. Oradaki Anadolu çocuklarının hepsi 'Ben geleyim komutanım' diyor. En çok korkutan hususlardan birisi mayındı. O geceki şehitlerimizden kalma postal, sargı bezleri beni çok etkilemişti. O sırada bir çatışma çıkıyor, yukarı çıkmamız lazım, 1-2 saatlik mesafe. Bir teröristin görüntüsü yakalanıyor, koordinat veriliyor ve o noktaya atış yapılıyor ama görüntünün içine düşmüyor. Aynı koordinat bizim helikoptere de veriliyor. Bizim helikopter o koordinata gidiyor. Bizim görüntü karargaha gitmiyor, biz görüntünün tam üstünde duruyoruz. Bir baktık, top mermisi düştü verilen koordinata. Kimsenin aklına gelmiyor ki predatör yanlış koordinat almış.

Nasıl ki orada Anadolu çocukları hiç korkmadan şehadete yürümeye gönüllü oldular, aynı ruhu Teknofest'te biz genç kardeşlerimizin bu projelere olan ilgilerinde görüyoruz.

TEKNOFEST'TEKİ AMAÇ NEDİR?

Teknofest'in merkezinde yüksek teknoloji yarışmaları var. Bu yarışmalarla geleceğin teknolojileri anlamında genç kardeşlerimiz katılıyor. 36 farklı alanda, biyoteknolojiden robot taksiye. İlk yıllarda savunma sanayii ağırlıklıydı, artık savunma sanayii çok daha ufak bir kısım oluşturuyor. Bu yarışmalar geleceğin trendlerini içeriyor. Bizim hedefimiz genç kardeşlerimiz geleceğin teknoloji alanlarında kurucu olmaları.

Teknofest süper hızlı şarj istasyonu gibi insanı coşturan bir şey. Yarışmalar var merkezinde, bunun yanında fuar alanları var eserlerin tanıtıldığı. O eserleri kolay kolay göremiyorsunuz, 'Türkiye'de biz bunu yapmış mıyız' diyorsunuz. Dünyanın en büyük teknoloji festivali toplumsal katılım açısından. 1 milyon 720 bin kişi geldi. Dünya çapında çok ileri düzeyde sayılabilecek yarışmalarımız da var. Kimileri vasat bir yerden başladılar, iyileştiler, kimileri çok daha iddialı.

TİHA NEDİR?

Dünyada sadece 3 ülkenin geliştirebildiği, daha ağır sınıfta ve çok daha karmaşık ve stratejik görevleri yapabilen bir silahlı insansız havasız aracı.

Savaş uçaklarının yapamadığı bazı görevleri yapıyor. En önemli özelliği insansız olması. Bu bir insansız hava uçağı olarak tasarlanmadı. Akıncı çok uzun sürede havada kalabilen bir muharebe platformu.

Böyle bir platforma herhangi bir yabancı mühimmatı almak istediğinde satmıyorlar. Hepsi yerli. Türkiye'de büyük bir mühimmat ailesi var.

Akıncı bu ailenin hepsini kullanabiliyor. 10 yıl önce bunların hiçbiri yoktu, yurtdışından alınıyordu. Hatta alınamıyordu, vermiyorlardı.

Bunlar savaş uçaklarının yaptığı görevleri yapabilen, daha yüksek hızda uçabilen platformlar. Dünyanın tümüyle gittiği yer insansız savaş uçakları. Muharip hava gücünün ana belkemiği bunlardan olacak. Bunların yanında Akıncı, Bayraktar TB-2 gibi platformlar da olacak ama hava muharebesinin ana unsurları insansız savaş uçakları olacak.

Kaynak: CNN Türkçe