Habertürk yazarı Serdar Turgut'un o yazısı;
Ben aslında sadece o kadını merak ediyorumBu yazı aslında Nietszche hakkında. Richard Wagner'in yazıda çok önemli yeri var. Bir ara konuya ucundan da olsa Schopenhauer da giriyor. Liszt az da olsa görülecek ama bütün bu adamların arasında, çok sevdiğim iki filozof da olsa, ben onları değil, anlatacağım olayın esas kahramanı olan bir kadını çok merak diyorum, doğrusu onunla tanışmak isterdim.
Kadının adı Wagner. Onu neden merak ettiğimi anlatacaklarımı olduktan sonra eminim çok iyi anlayacak ve onu siz de en az benim kadar merak etmeye başlayacaksınız.
‘Bir Klasik Dedikodu' (11 Ekim) başlıklı yazım için çalışırken Wagner'in Bayreuth'da oluşturmaya giriştiği konser alanı için incelemeler yaparken beraberinde giden grubun içinde Nietszche'nin de olduğunu gördüm.
Ben daha sonra olacak olayları bildiğimden onun orada bulunması beni şaşırtmadı tabii. Ama daha sonra Cosima'nın merkezinde olacağı olayları hiç duymamış olanlar ünlü filozofun neden orada olduğuna şaşırabilirlerdi. Öyle ya Nietszche gibi bir adamın inşaat alanı incelemesinde ne gibi işi olabilirdi.
Nietszche'in hayatında ve eserlerinin oluşmasında Wagner'in önemli bir yeri vardı. Schopenhauer'ın yapmış olduğu ‘dahi' tanımlamasının Nietszche başlarda bir örneğini Wagner'de bulduğunu söylüyor ve daha da ileriye giderek Wagner ile beraber olabildiği anları ‘Tanrı katında' olmaya benzetiyordu..
Bütün bu övgülerine, aşırı sevgisine rağmen Nietszche yaşamının ileri döneminde Wagner'e karşı tavır almış ve ona saldırmaya başlamıştı.
Bu sevginin neden öfkeye dönüştüğünü bu yazıda anlatmaya çalışacağım ama ondan önce büyük filozofun ‘Trajedya'nın Doğuşu' (1871) ve Richard Wagner, Bayreuth'da çıldırmadan bir yıl önce yazdığı ‘Wagner Olayı' çalışmasında ortak nokta, başlıklardan da anlaşılabileceği gibi, hep Wagner ve onun müziğiydi. Filozof hayatı boyunca Wagner'i düşünmüş ve onunla bir düşünce diyaloğu içinde olmuştu. Biraz önce ismini yazdığım çalışmalarını yayın tarihi sırasıyla okursanız baştaki Wagner sevgisinin adım adım bir öfkeye ve ona bir saldırma arzusuna dönüştüğünü görüsünüz. Son çalışması olan 'Nietszche Wagner'e Karşı' (1887) kitabında bu duygular net ortaya konulur.
Büyük filozofun büyük bestekara karşı duygularının neden böyle değiştiği üzerine birçok teori öne sürüldü.
Bazıları yıllar geçtikçe Wagner'in tekrar dine dönmesine Nietszche'nin çok öfkelendiği için ona karşı tavır almaya başladığını söylüyorlar.
Diğerleri ise Nietszche'nin öfkesinin fiziksel bir öfke olduğu görüşünde. Bunlara göre Nietszche, Wagner'in müziğinin kendisini fiziksel olarak sarstığını ve vücudunu tahrip ettiğini düşündüğü için ona tepki koymaya başlamıştı.
Başka düşüncede olanlar da var. Ben de onların söylediği Nietszche'nin Wagner'e neden öfkeli olmaya başladığı açıklamasına daha yakınım. Çünkü bunun çok daha insani bir neden olduğunu düşünüyorum ve ayrınca bu açıklama çok daha magazinsel çok daha eğlenceli yani bir deneme yazarını daha seveceği türde bir açıklama bu.
AŞK MESELESİ
Nietzsche çıldırdıktan sonra Almanya'da konulduğu tımarhanede bir gün "Beni buraya karım Cosima koydu" diye bağırmıştı.
O bu cümleyi ettiği zaman Cosima ilk kocasından boşanmış Wagner ile çoktan evlenmişti.
Tabii akıl ağlığı iyi olmadığından dediğinin bir anlamı yok diyebilirsiniz. Ama ben bazılarına katlıyorum bu sözlerin bir gerçekleşmeyen aşk tutkusunun öfkesini yansıttığına eminim.
Nietszche yıllar içinde Cosima'ya adım adım sırılsıklam aşık olmuştu ve kendisinin Wagner'in yerine geçmiş, kendisini Cosima'nın kocası olarak hayal ediyordu.
Belki çıldırmasında bu aşk acısının da bir etkisi vardır bunu bilemem.
Nietzsche, Wagner'e hayran oluğu yıllarda sık sık o zamanlar evli olmayan Wagner-Cosima çifti ile fırsat buldukça görüşürdü.
Görüşmeler Wagner'in Cosima ile birlikte oturduğu evlerde olurdu. Nietzsche bu görüşmelerden bir tanesinde Cosima'ya ‘Trajedya'nın Doğuşu' kitabının ilk baskısını hediye etti. Bu çalışma hakkında Cosima övgü dolu sözler edince Nietzsche'nin mutluluktan kendinden geçtiği de biliniyor.
Daha sonraki buluşmalarda Wagner işi olduğu için ayrıldığında Cosima ile Nietzsche baş başa kalıyorlardı ve ikisinin o anlarda felsefe konuştukları Schopenhauer dahil birçok düşünürün felsefesini tartıştıkları biliniyor.
Bu noktada Cosima'nın entelektüel derinliğine dikkat ekmek istiyorum.
Nietzsche ile baş başa oturup onunla çatır çatır felsefe tartışmak pek de kolay iş olmamalı. Bu, Nietszche'nin kadına aşık oluğu için hoşgörülü olduğunu varsaysak dahi yine de kolay bir iş değil.
Cosima derinliği olan bir kadınmış bu belli.
Ben onu sadece entelektüel düzeyi nedeniyle merak etmiyorum tabii ki, onun cinsel cazibesini de merak ediyorum.
Var olan fotoğraflarına, çizimlerine bakılarak bir sonuca varılması imkansız ve anlamsız çünkü bugünün güzel kadın kriterleriyle 19'uncu yüzyıl kadını değerlendirilemez. Bunu güzellik ve çirkinlik algısının tarihini incelemiş olan Umberto Eco net olarak ortaya çıkardı ve bizlerin güzellik ve çirkinlik algılarımızın yıllar içinde sürekli değişime uğradığını gösterdi.
Bu nedenle benim şu an Cosima'nın fotoğrafına veya resmine bakarak güzelmiş veya çirkinmiş dememin bir anlamı yok.
Deyim yerindeyse onun parmağında oynattığı adamlara bakarsanız o günlerde çekici olarak algılandığını söylemek mümkün.
Franz Liszt, Wagner ile iyi arkadaştı ve ona hayrandı. Cosima, Liszt'in kızıydı ve Wagner ile tanıştığında dönemin büyük piyanistlerinden olan Hans von Bülow ile evliydi. Sonra Cosima babasının ve kocasının gözü önünde Wagner ile flört etmeye başladı.
Wagner kendisini dahi olarak gördüğünden (Büyük ihtimalle haklıydı da) kendisini sıradan insanları bağlayabilecek ahlaki kaygılarla bağlı hissetmiyordu. En yakın arkadaşının kızı ve onu kocasının önünde flörte onun da bir itirazı yoktu.
Ressam W. Berkman'ın 1882 yılında Bayreuth'daki evinin içinde çizdiği resimde Cosima, babası Liszt'in ve onun yanında oturan kocasının gözü önünde Wagner'e hayranlıkla bakarken görülüyordu.
Wagner gayet tabii ki zor bir adamdı ve ilişkilerinde hakim olmak isterdi ancak Cosima hayatı boyunca onu istediği gibi yönlendirdi. Hatta Cosima olmasaydı bazıları Wagner'in Bayreuth'daki konser alanını oluşturmayı başaramayacağını da düşünüyorlar. Haklı da olabilirler bunda. Cosima'nın iş yönetimi becerisi olduğu da biliniyor.
Cosima, Wagner öldükten sonra Bayreuth festival efsanesini devam ettirmek kararındaydı. Bu nedenle Nietzsche'n kocasına kaşı tavrı almaya başlamasını, kocasının isminin geleceği için tehdit edebileceğini gördüğünden, o da Nietzsche'nin aleyhine döndü. Hatta bir ara Nietzsche'nin çoktan ölmüş olduğu söylentisini de yaydı. Tımarhanede olan Nietzsche eğer bunları duyduysa aşık olduğu kadının söyledikleri onu iyice yıkmış olmalı.
Nietzche'yi kendisine aşık ediyor, Wagner'i de. İlk kocası egosu hayli yüksek olan Hans von Bülow'un da egosunu paramparça edip ayaklarının altına alıyor. Nietzsche ile felsefe tartışacak kadar bilgili, müzik kültürü de tam, üstelik Wagner'in hayatına yön veriyor ve esaslı bir iş kadını.
Şimdi haydi bakalım siz de benim gibi bu kadını merak etmeye başlamayın kolaysa.
*
Nietssche'nin kitapları dışında danışılan kitaplar:
Nietsczhe and Wagner. A Lesson in Subjugation - yazarı Joachim Kohler
Frieedrich Nietszche-Cosima Wagner Aşklar ve Çiftler - yazarı Joachim Kohler.
Zarathustra's Secret - yazarı Joachim Kohler.
Listeden de görülebileceği gibi bu konunun uzmanı Joachim Kohler Cosima Wagner kimdir?
(25 Aralık 1837 - 1 Nisan 1930), Alman virtüöz, piyanist ve besteci Franz Liszt'in kızıdır. Alman besteci Richard Wagner'in ikinci karısı olarak ün salmıştır.
Franz Liszt'in metresi Marie d'Agoult'tan, Bellagio, İtalya'da evlilik dışı bir çocuk olarak doğdu. Marie d'Agoult, Daniel Stern mahlasını kullanarak yazan bir yazardı. 1857'de Cosima Hans von Bülow ile evlendi. Hans von Bülow'un Cosima'ya pek iyi davrandığı söylenemezdi. Bu arada Cosima'yı, yaşça büyük ve evli olan Wagner ile tanıştıran da Hans von Bülow olmuştur. Wagner ile Cosima 1862 yılında yakınlaşmaya başladı ve 1866'da Luzern gölü kıyısında, İsviçre'de bir yuva kurdular. Cosima'nın ilk evliliğinden zaten iki çocuğu vardı ve Wagner'den olan üç çocuğu da, bu ikinci evliliği yapmadan doğmuştu. 1869'dan 1883'e kadar yaşantılarına dair tuttuğu günlük daha sonra basılmıştır.