Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov'un, polis memuru Mevlüt Mert Altıntaş tarafından öldürülme anının fotoğrafını AP(Associated Press) adına tüm dünyaya geçen fotomuhabiri Burhan Özbilici suikast anını Duvar'a anlattı. Özbilici şunları söyledi:
'1.5-2 METRE YAKLAŞTIM'
“Bir arkadaşım haber verdiği için sergiye gittim. Büyükelçinin orada olduğunu bilmiyordum. Kapıda 4-5 yeşil plakalı diplomat aracı gördüm. Çağdaş Sanatlar Merkezi'nin 3'üncü katında bulunan sergi salonuna çıktığımda program başlamıştı. Büyükelçinin konuştuğunu görünce arşivimde bulunması için kürsüye 1.5- 2 metre yaklaşarak fotoğraf çektim ve tekrar yerime döndüm. Salonda 50-60 kişi vardı. Ben de arkadaşım sendikacı-yazar Yaşar Seyman ile selamlaştım. O sırada bu kişi Büyükelçinin arkasında sakin sakin duruyordu. Silah sesi duydum. Tavan çok yüksek olduğu için yankı yaptı ve ne olduğunu ancak birkaç saniye sonra anlayabildim. Büyükelçi yere düştü ve hareketsiz yatıyordu. Aramızda 5-6 metre mesafe vardı.
'ÖNCE RUSÇA KONUŞUYOR SANDIM'
Biraz önce sakin sakin duran o adam Büyükelçiyi vurduktan sonra bağırarak ideolojik bir şeyler söylüyordu ama ne dediğini anlayamadım. Hem ortamda bir gürültü, uğultu vardı hem de seken kurşunlardan mı yoksa hedef alınarak mı ateş edildi bilmiyorum, birkaç kişi vurulmuştu ve onların inlemesinden çığlıklardan adamın ne dediğini anlayamadım. Önce Rusça konuşuyor ve Çeçenistan'la ilgili bir şeyler söylüyor zannettim. Sonra kimileri sürünerek kimileri yavaş yavaş köşelere çekilince onu net gördüm.”
'YERDE YATAN BÜYÜKELÇİYE TEKRAR ATEŞ ETTİ'
İnsanlara bağırdı, ‘dağılın', ‘dışarı çıkın' dedi. Benim gibi yakında duran pek kimse kalmamıştı o an. Yerde kanı fark ettim. Büyükelçiyi vururken insanları da yaraladığını anladım. Sergi salonunun iki tarafından bize 10-12 metre mesafedeki merdivenlerden aşağı inmeye başladık. O bağırarak bir şeyler söylemeye devam ediyordu ama kelimeleri anlaşılmıyordu. Yerde yatan büyükelçiye tekrar ateş etti.
'AMBULANS ÇOK HIZLI GELDİ AMA…'
Sanat merkezinin güvenlik görevlileri geldi. Silahı olduğunu söyledik. Bu sırada ambulanslar geldi. Çok çabuk geldiler ama müdahale edemediler çünkü adam içerideydi. Sonra polis geldi. O sırada merkez benden fotoğraf istediği için ve artık orada yapacak bir şeyim kalmadığı için yakında bulunan büroya gidip fotoğrafları geçtim. Sonra tekrar olay yerine döndüm. Polisle beraber binaya girdiğimde epey cam kırığı gördüm. Çatışma olduğunu oradan anladım.
'ÖZAL SUİKASTINDA DA ORADAYDIM'
70'li yıllardan beri yapıyorum bu işi. 18 Haziran 1988 tarihinde Kartal Demirağ, Anavatan Partisi'nin kongresinde Turgut Özal'ı vurduğunda önüme düşmüştü. Kendimi ilk defa orada keşfettim. Böyle olaylarda bu kadar soğukkanlı olacağımı düşünmezdim ama orada sakin sakin çalıştım. Burada da öyle oldu. Bir ara tabancayı bize doğrulttu, ‘hadi gidin yoksa sizi vururum' diyordu. O zaman bu adam kararlı, öfkelendirmeye gelmez diye düşünerek yavaş yavaş köşeye gittim.”