Sultan Abdülhamid toprak kaybetti mi?
Tarihçi yazar Mustafa Armağan, 'birilerinin “hürriyet kahramanı” dedikleri Midhat Paşa’ya 93 Harbi’ndeki toprak kayıplarından dolayı toz kondurmayıp suçu tamamen Sultan’a yüklemeleri tam manasıyla mürailiktir' dedi.

Oluşturma Tarihi: 2023-09-30 15:30:46

Güncelleme Tarihi: 2023-09-30 15:37:47

Mustafa Armağan, Karabağ topraklarının yeniden Azerbaycan kontrolüne kavuşması vesilesiyle Osmanlı'nın son döneminde yaşanan toprak kaybını gündeme getirdi.

SULTAN ABDULHAMİD TOPRAK KAYBETTİ Mİ?

Öyle anlaşılıyor ki, Sultan 2. Abdülhamid'in hayaleti hâlâ Türkiye'nin üzerinden ayrılmış değil. Geçen hafta sonu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı bir açıklama, zaten bir müddettir canlı olan Sultan Abdülhamid tartışmalarını hortlattı. Lakin “toprak kaybı” ifadesini vuzuha kavuşturmazsak meselenin esasını anlamak mümkün olmaz.

Toprak kaybı nedir?

Azerbaycan'ın Karabağ bölgesi 1988-94 yıllarında Ermenistan'ın işgaline uğramıştı. Kırım, Ukrayna'nın toprağı olduğu halde Rusya burayı işgal etti (şimdi de Donbass ve civarını). ABD, 11 Eylül saldırılarını bahane ederek Irak ve Afganistan'ı işgal etmişti.

Karabağ işgal edildi diye Azerbaycan toprağı olmaktan çıktı mı? Kırım işgal edildi diye Rusya'ya verildi mi? Afganistan ve Irak işgal edilince ABD toprağı mı oldu?

Hayır tabii ki.

Karabağ, Türkiye'nin desteğiyle geri alındı. Kırım ve Donbass'ın hangi ülkeye ait olacağı önümüzdeki yıllarda belli olacak. ABD de Afganistan ve Irak'tan ellerini bir kan gölünde yıkayarak ayrıldı.

Görüldüğü gibi bir toprağı işgal etmek oranın tapusunu otomatik olarak işgalciye vermez. İşgal, hukuk dışı bir eylemdir ve eğer o toprakların kâğıt üzerinde de olsa sahibi olan ülke orayı yasal yolla ve uluslararası camianın kabul edeceği şartlarla işgalciye devretmezse işgal sittin sene devam eder, işgalci de işgalci olarak kalır.

Şimdi bu ışık altında Sultan Abdülhamid döneminde yaşandığı iddia olunan toprak kayıplarına bakalım.

Osmanlı Devleti'nin iki Meşrutiyeti olup ikisi de Sultan Abdülhamid tarafından ilan edilmiştir. 1. Meşrutiyet 1876-78 yıllarında, 2. Meşrutiyet ise 1908 sonrasındadır.

Sultan Abdülhamid 1876 Ağustos'u ile 1909 Nisan'ı arasında hüküm sürdüğüne göre (32 yıl 4 ay) 2 küsur yıl Meşrutî hükümdarlık yapmıştı, yani tek başına hüküm sürmüyordu, meclis ve hükümet yasama ve yürütme görevini üstlenmişti. Sultan İngiltere'deki gibi meşrutî monark idi. Hükümdarlığının yaklaşık ilk 2 yılı ile son 9 ayında kararları tek başına almadığı gibi sorumluluk da tamamen kendisinde değildi.

MİTHAT PAŞA'NIN 93 HARBİNE GİRİŞ KARARI

İlk Meşrutiyet döneminin en büyük yıkımı olan 93 Harbine giriş kararını Midhat Paşa ve askerlerin zorlamasıyla vermişti, dahası tek başına karar alması sözkonusu değildi. Dolayısıyla birilerinin “hürriyet kahramanı” dedikleri Midhat Paşa'ya 93 Harbi'ndeki toprak kayıplarından dolayı toz kondurmayıp suçu tamamen Sultan'a yüklemeleri tam manasıyla mürailiktir. Bu savaşta yaklaşık 200 bin km2 toprak kaybedilmişti ki Sultan'ın arzusu rağmına girilmişti.

1908 Ekim'inde elden çıkan Bulgaristan ve Bosna-Hersek'in de 2. Meşrutiyet döneminde İttihatçıların hataları sonucunda kaybedildiğini itiraf etmemek için (tarih alanındaki İttihatçı paradigmanın tesiriyle) aptal olmak gerekir. O devirde de Sultan tek başına karar vermiyordu. Bir hükümet ve Meclis vardı. Hürriyet dönemiydi ne de olsa.

Şimdi gelelim kaybedildiği söylenen Tunus'a.

Fransa Bardo Antlaşması'nı Mayıs 1881 tarihinde Tunus Beyine zorla imzalatmıştı. Fransızlar Osmanlı Devleti ile yapamadıkları antlaşmayı Tunus Beyi ile yaptılar ve bu yüzden sömürge yapamadılar da adına “protektora”, yani himaye sistemi dediler.

Osmanlı Devleti tabiatıyla bu üçkâğıtçılığı red ve protesto etti, Fransa'nın Tunus'taki işgalini asla tanımadı. “II. Abdülhamid uzlaşmaz bir politika izledi” Yılmaz Öztuna'nın dediği gibi ve 1909 yılına kadar da taviz vermedi. Sultan, Tunus'un hukuken Osmanlı Devleti'ne dahil olduğunu iddia ediyor ve Fransızları işgalci (müstevli) sayıyordu. Hatta her yıl Osmanlı İmparatorluğu'nun resmi salnamelerinde (yıllık) Tunus vilayeti devletin bir parçası olarak yer alıyordu. Tunus'u vermiş olsa neden yapsındı bunu?

Peki Tunus hakikatte Fransa'ya ne zaman verilmişti?

Cevap: Osmanlı dahil ilgili hiçbir ülke tarafından onaylanmayan Sevr'de (20. madde).

Sevr yürürlüğe girmemiş antlaşmalar mezarlığına gömüldüğüne, yani iptal edildiğine göre Tunus hangi antlaşmayla verilmiş oluyor, bilin bakalım?

Tarih bazen çok acımasızdır.