Dış politika araştırmacısı Taylan Çökenoğlu'nun kaleme aldığı, “Hizbullah'ın İdlib'de Verdiği Kayıplar ve Sonuçları” başlıklı makalede, “Şimdiye kadar teyit edilen haberlere göre 18 Zeynebiyyun, 3 Fatimuyyun ve 9 Hizbullah milisi Türk Silahlı Kuvvetlerinin düzenlediği operasyon sonrasında etkisiz hâle getirildi ve 30 Hizbullah milisi de yaralandı” denildi.
Çökenoğlu'nun makalesinin tam metni şöyle:
27 Şubat'ta Şam rejimi güçleri İdlib'de, Astana Mutabakatı çerçevesinde varlığı garanti altına alınan Türk askerî güçlerine, Türkiye'nin öncesinde mevkilerini bildirmesine rağmen hava saldırısı düzenlemiş ve bu saldırı sonucu 33 Türk askeri şehit olmuştu.
Bu saldırı ertesinde ise 28 Şubat'ta Türkiye İdlib'de Şam rejimi güçlerine karşı Bahar Kalkanı adıyla bir askerî operasyon başlattı ve hâlihazırda devam eden operasyon sürecinde şu ana kadar 2557 rejim unsuru etkisiz hâle getirildi . Bunun yanı sıra Şam rejimi safında savaşan Lübnan Hizbullahı ve İran destekli sırasıyla Pakistanlı ve Afganistanlı Şii lejyonerlerden oluşan Zeynebiyyun ve Fatimuyyun milislerinin de bu saldırı sonrasında ciddi kayıplar verdiği ajanslara yansıdı.
Adı geçen milis grupların, ocak ayı içerisinde gündeme gelen ses kayıtlarına da yansıdığı gibi Astana Süreci'nde belirlenen ateşkes şartlarının aksine saldırılarını sürdürmesi gündemi bir hayli meşgul etmişti.
Şimdiye kadar teyit edilen haberlere göre 18 Zeynebiyyun, 3 Fatimuyyun ve 9 Hizbullah milisi Türk Silahlı Kuvvetlerinin düzenlediği operasyon sonrasında etkisiz hâle getirildi ve 30 Hizbullah milisi de yaralandı. Ancak Hizbullah milislerinin belirtilenden daha fazla kayıp verdiği hem Lübnan içindeki haber kaynakları hem de Lübnan menşeli olmayan İran Devrim Muhafızlarına yakın haber kaynakları tarafından iddia ediliyor. Öyle ki Lübnan içerisinde, Hizbullah'ın Suriye iç savaşına müdahale sürecinde bir defada en büyük askerî kaybı verdiği söyleniyor.
Keza sosyal medya hesaplarına düşen kimi görüntü ve ses kayıtlarında Türkiye'nin son saldırısının milisler üzerinde beklenmedik bir etki oluşturduğuna, saldırılar sonrası oluşan enkazın altında ölen birçok milisin olduğuna, rejim askerlerinin Hizbullah milislerine destek vermeden kaçtığına ve Rusya'nın hava desteği vermediğine vurgu yapılıyor.
Bununla birlikte Lübnan içerisinde, Hizbullah'ın aldığı büyük askerî darbe sonrasında Türk yetkililerle görüşmek için araya aracılar koymak istediği yönünde bir iddia da dile getiriliyor. Lübnan kanadında bu görevi şu an için Lübnan Genel Güvenlik Müdürü Abbas İbrahim'in üstlendiği ve bunun için Türkiye'ye geldiği belirtiliyor.
Türkiye'nin son İdlib harekâtını durdurması için Hizbullah'ın Abbas İbrahim'in yanı sıra aracı olarak kullanmak istediği ikinci isimlerinse İranlı yetkililer olduğu da bu iddialar arasında. Bu bakımdan Hizbullah milislerinin İdlib yakınındaki Serakib-Taliha bölgesinden ateşkesle birlikte çekilmesi için Tahran'ın çaba harcadığı söyleniliyor. Buna ek olarak Hizbullah'ın, Türkiye ve Suriye arasında tarafsız kalmak istediğini Türk makamlara aktarmaya çalıştığı bilgisi de dolaşımda.
Hizbullah'ın, aldığı ciddi askerî darbe sonrası ateşkes isteyerek toparlanma ve enkaz altında olduğu söylenen milislerinin cansız bedenlerini Lübnan'a getirmek için bu aracılık faaliyetlerini başlattığı söyleniyor.
1 Mart, İdlib operasyonu sonrası etkisiz hâle getirilen Zeynebiyyun ve Fatimiyyun milisleri için İran'ın Kum kentinde defin töreni düzenlenirken Hizbullah milisleri için de Beyrut'un güneyindeki Ghobeiri bölgesinde Hizbullah tarafından resmî bir tören düzenlendi.
Tören boyunca özellikle Hizbullah sempatizanları tarafından Türkiye aleyhine tehdit ve gözdağı içeren mesajlar dile getirildi. Ancak ülke içerisinde Şii Lübnanlılardan ve diğer mezhebî unsurlardan Hizbullah'ın Suriye içerisindeki varlığını eleştiren birçok yayın yapıldı ve İdlib olaylarına rağmen ülkedeki siyasi çözümsüzlük ve koronavirüs karşısındaki tedbirsizlik ile alakalı hükûmet karşıtı gösterilere de Şii Nebatiye şehrinde devam edildi.
Özellikle Hizbullah muhalifleri, Şii güney Lübnan'ın ekonomik kriz, kötü yönetim ve koronavirüs gibi problemlerle uğraşırken Hizbullah'ın Suriye iç savaşına odaklandığına gönderme yapan yaptılar yaptı. Sonuç olarak Şam rejimi safında savaşan Hizbullah'ın verdiği son ağır askerî kayıplar Astana Süreci ile belirlenen yasal çerçevenin önemini tekrar hatırlatırken Hizbullah'ın hem bölgesel hem de ulusal açıdan ciddi siyasi kayıplara uğrayabileceğini de göstermiş oldu.
Kaynak: https://www.iramcenter.org/
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak verilmiştir. Bu makalede yer alan görüşler yazarına aittir.