Tehlikeli iş: Kendi kafasına göre Atatürkçülük uydurmak
“Kendinizi kandırmaya devam ediniz” başlıklı yazısında Engin Ardıç, son yıllarda sayıları ciddi ölçüde artış kaydeden Atatürk hakkında yazılmış kitapların en son çıkanlarından biri olarak emekli tümgeneral Ahmet Yavuz’un yazdığı ‘Atatürk’ kitabını eleştirdi

Oluşturma Tarihi: 2021-06-14 11:49:31

Güncelleme Tarihi: 2021-06-14 11:49:31

Bir eleştirmen, "her mühendisin çekmecesinde yayınlanmamış bir roman bulunur" demişti...

Bunu Oğuz Atay'a çamur atmak için söylemişti.

İkisi de öldü gitti ama Oğuz Atay yaşıyor.

Şimdi biz de "her emekli generalin gönlünde bir Atatürk kitabı yazmak yatar" desek...

"Apoletsiz generaller" bu işi onlara bırakmadıkları için yazamıyorlar çoğu...

Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz bu çemberi kırmış. İlker Başbuğ da kırmıştı.

Pek kimsenin okumadığı bu tür kitapların reklamı memur gazetelerinde yapılır. (Gene kimsenin okumadığı makaleleri de bu gazetelerde yayınlanır.) Bu kitaplarda Atatürk uzun uzadıya övülür.

Para verip alan pek çıkmadığı için de cahillere kupon karşılığı dağıtılır genellikle.

İyi. Güzel. Yazsınlar elbette. Övsünler tabii.

Ama bu işin "tehlikeli" tarafı, her birinin "kendi kafasına göre" bir Atatürkçülük uydurmasıdır.

“İş gelir, acemi erlere eğitim alanlarındaki anfilerde ezberletilen on iki maddelik "amentüye

" dayanır. (On iki miydi on dört müydü? Geçmiş gün, unuttum.) En büyük asker, en büyük devlet adamı, en büyük devrimci, en büyük öğretmen, daha aklınıza ne gelirse...

Bu muhabbetin ilginç yanı, hazretlerin sürekli ezberlerini tekrarlamaları ve durup düşünmemeleridir.

Ahmet Yavuz da geleneği bozmamış, kendi kafasına göre Atatürk tanımları yapmış.

Bakın ne diyor: "Atatürk bu ülkenin insanlarının beka sorunu yaşamadan, refah içerisinde, demokratik bir şekilde yaşamasını arzuluyordu."...

Böyle bir tanım duymamıştık.

Gerçi "Atatürk bu ülkeye demokrasiyi getirdi" diyenler çıkmıştı ama onlar "eş durumundan" gazeteci sırasına girenler ve şimdi evlerinde oturup dolma saranlardı...

Atatürk insanların demokratik bir şekilde yaşamasını arzulamış.

Acaba bunun için mi CHP'ye rakip çıkan bütün partilerin kapatılmasına ses çıkarmamış?

TCF, SF, irili ufaklı bütün sol partiler...

Atatürk "birey özgür, halk egemen, ülke bağımsız olsun" demiş.

Acaba bunun için mi din baskı altına alınmış, bireye hiçbir parti, sendika, örgüt, dernek kurma hakkı tanınmamış?

Grev hakkı da tanınmamış.

Acaba bu nedenle mi halkın egemenliği kavramından "Cumhuriyet Halk Partisi'nin egemenliği" anlaşılmış?

Acaba bu yüzden mi dön dolaş bir tek partinin katıldığı seçim benzeri komiklikler yapılmış?

Emekli tümgeneral, "Atatürk'ün yolunu takip etmediğimiz için kaybetme noktasına geldik" diyor.

Çok partili sisteme dönmekle yani Atatürk'ün tek partili sistemini terketmekle mi kaybetmenin yolu açılmış? İşi bozan İnönü mü olmuş?

Hazin olan, bu emekli generalin, bunca atıp tuttuktan sonra oyunu CHP'ye yani Atatürk'ün yolunu çoktan terketmiş olan partiye verecek olmasıdır.

Yoksa Akşener'e mi?

HDP'nin müttefiklerine mi yani?

Yoksa Muharrem'e mi?

Beş dakika oturup düşünebiliyor mu acaba kopmakta olan yaygara üzerinde?

Aman, paşanın ezberini bozmayalım. Rahatı kaçmasın.