Artık demokrasi kelimesi Atlantik'in ötesinden Orta Doğu'daki terör örgütlerine kadar her grubun çıkarları ile mütenasip kullana kullana eskitemedikleri bir kavram.
İşte tam böyle bir ortamda John Bolton gibi Orta Doğu'daki her kan ve gözyaşının altında imzası bulunan karanlık tipler ‘Türk Demokrasi Projesi' isimli oluşumu ilan ettiler.
Amaçları ise Türkiye'de demokratik değerlerin daha fazla erozyona uğramaması ve demokratik değerlerin yeniden neşvünema bulmasını sağlamak.
Ne kadar özverili ve bizler için gecesini gündüzüne katan insanlar var demek ki ABD'de…
Oysa bu demokrasi çığırtkanlarının 15 Temmuz darbe kalkışmasının olduğu gece kimler ile koyun koyuna olduklarını ve hâlâ bu proje kapsamında darbe iştirakçileri ile nasıl kol kola yürüdüklerini unutmadık ve unutturmayacağız…
Demokrasi götüreceksiniz, bari yönetim kurulunuza ya da danışma kurulunuza bir Türk ekleseydiniz.
Bu oluşumun içeriğine baktığınızda bir de ne görelim, meğerse Türkiye'ye demokrasiyi götürecek bu organizasyonun şeması içinde tek bir Türk yok. Aslında ilk başta bir FETÖ mensubu varmış ama her ne hikmet ise o da burayı terk etmiş.
Oluşumun danışma kurulundaki isimler kimin elinin kimin cebinde olduğunu bize çok açık belli ediyor.
Danışma kurulunda yer alan Frances Townsend, ABD eski Başkanı George W. Bush'un 2004-2007 yılları arasında İç Güvenlik Danışmalığını da yapmış. Townsend, Ebu Gureyb Cezaevinde ortaya çıkan vahşeti araştıran heyetin de içinde. Kim bilir belki de çamaşır makinesi görevi üstlenmiştir Ebu Gureyb Cezaevinde…
Daha da önemlisi BAE'nin ABD Büyükelçisi Otaibe'nin sızan e-Posta verileri çarşaf çarşaf ABD'de yayınlanınca öğrendik ki, BAE Trump'a bu hanımefendiyi istihbarat teşkilatının başına geçirmesini tavsiye etmiş.
Aynı zamanda Townsend, Atlantik Konseyi (Atlantic Council), Aşırılıklar ile Mücadele Projesi (Counter Extremism Project-CEP) ve Nükleer İran Karşıtları Oluşumu (United Againist Nucleer İran-UANI) gibi oluşumların da içinde.
İş burada bitmiyor tabii…
BAE'nin tedbirsiz ABD Büyükelçisi Otaibe'nin sızan e-Posta'larından anlıyoruz ki aşırılıklar ile mücadele (CEF) projesi de, Nükleer İran Karşıtları Projesi (UANI) de aslında BAE ve körfez sermayesi tarafından fonlanan oluşumlar.
Danışma kurulunda yer alan diğer isimlerden David Phillips ise yine BAE'nin FETÖ'ye fonlayarak tahsis ettiği Ahval isimli paçavranın BAE ve FETÖ için kalem oynatanlarından.
Aklıma gelmişken hemen buraya da not düşeyim, Türkiye Demokrasi Projesi isimli BAE ve FETÖ yapılanması kuruluş, duyurusunu sosyal medyadan yaptığında ilk beğeni yaparak tekrar tweetleyen site hangisi oldu dersiniz?
Evet şaşırmadınız BAE ve FETÖ merkezli paçavra Ahval…
Joe Liberman keza danışma kurulu üyesi ve ateşli bir Siyonist.
Bolton ile birlikte ABD'nin başına bugüne kadar örmedikleri çorap kalmadı. Ayrıca Liberman da Townsend gibi BAE destekli CEF ve UANI projelerinin yönetim kurullarında ve anlaşılan Körfez sermayesi tarafından gırtlaklarına kadar fonlananlardan.
Buradan Türkiye Demokrasi Projesi oluşumunun da kimler tarafından fonlandığını sanırım anlamada zorlanmadınız. Keşke bu tescilli Türkiye düşmanlarının yürüttükleri projelere kaynak ayıran BAE ve diğer Körfez ülkelerine de demokrasi götürmek gibi bir dertleri olsa…
Keşke yine bu oluşumun danışma kurulunda yer alan Muhammed bin Selman'ın en sıkı fıkı adamı olan Norm Roule, İstanbul Konsolosluğunda Orta Doğu'da demokratik değerleri savunduğu için kör testere ile kafası kesilen Cemal Kaşıkçı'nın hesabını da sorabilseymiş.
Ben yine de bu yazıyı internet üzerinden okuyan değerli okuyucular için yazının sonuna bir link koyayım da sızan e-Posta'larda neler yazıyor ve kimin eli kimin cebinde daha iyi anlamış olalım.(*)
Durun daha bitmedi…
Bu kişilerin ve oluşumların hepsinin ortak bir noktası daha var. Bu kişi ve oluşumlar Katar'ı şeytanlaştırmak maksadıyla sayısız yazı kaleme almış, sayısız internet ve TV programında BAE ve İsrail adına kılıç sallamış kişiler. Şimdi bu kişilerin Türkiye'ye karşı kılıç sallamasında sizce tuhaf bir durum var mı?
Bence yok…
Peki, bu kişilerdeki Türkiye ve Katar düşmanlığı ile içeride de son zamanlarda yine öncülüğünü Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaptığı Katar düşmanlığı merkezli çıkışlar arasındaki bağlantıyı görmeyelim mi?..
Türkiye